Sadık translate Spanish
7,459 parallel translation
Sadık bir dosttu.
Fue un amigo leal.
Ben de her daim tahta sadık tavsiyelerde bulundum.
Y siempre le he aconsejado lealtad al trono.
Hisar'ın zincirini takmış, yeminini etmiş üstatlarındandı. Gece Nöbetçileri'nin yeminli bir kardeşi olarak daima sadık kaldı.
Un maestre de la Ciudadela, con cadenas y juramento, un hermano juramentado de la Guardia de la Noche siempre fiel.
O sadık biri değil ama ben sadığım.
Él no es leal, pero yo sí.
Claire Fraser! Bu bey klanımızın sadık dostlarından Sör Marcus MacRannoch.
Claire Fraser, este es sir Marcus MacRannoch, un leal amigo de nuestro clan.
Şu anda sadık bir dost işimize yarayabilir.
Podríamos usar un amigo leal ahora.
Bunun bir çaylak sorunu olduğuna inandırdım. Artık emirlere sadık kalıp içeride kalacağız, hem de çok.
Les aseguré que este fue un error de principiante y que de ahora en adelante nos apegaremos a las órdenes.
Emir verdiğim zaman, onlara sadık kalınmasını isterim.
Cuando doy instrucciones, las sigues.
Plana sadık kal.
Apégate al plan.
İyi ve sadık askerler olarak emirlere itaat ediyordunuz.
Usted estaba actuando bajo las órdenes como buenos, soldados leales.
Ülkesinin yarısını dostlarına verecek kadar sadık olan Viktor Petrov'a.
Por Viktor Petrov, cuya lealtad tiene raíces tan profundas que le ha regalado a sus amigos la mitad del país.
- Sadık bir hayranın.
- Un admirador.
Yolundan saparsak, garip oluruz, sadık kalırsak, sıkıcı oluruz.
Las cosas tienen una cierta estructura, ¿ sabes? Si la cambiamos, somos raros. Si la mantenemos, somos aburridos.
Sadık öğrenciler, Mezunlar Günü yaklaşıyor ve bu akşamki erkinlikte denetleme müdürü olmayı kabul etmiş McKinley'nin en güzide mezunlarından birine merhaba demekten onur duyuyorum.
Leales súbditos, el día de antiguos alumnos está cerca, y estoy encantada de dar la bienvenida de nuevo a una de las graduadas mas distinguidas del instituto McKinley, que servirá como Gran Mariscal para las actividades de esta noche.
Ayağa kalk ve Kilise'nin sadık bir üyesi ol.
Levántate y sé un fiel miembro de la Iglesia.
Ve çözüm süreci oylamaya sunulduğunda İsrail'in gerçek bir sadık müttefik gibi desteklemesini bekliyorum.
Y cuando la resolución vaya a votación espero que Israel la apoye como el aliado leal que es.
Benim gibi sadık Moorları tek suçları ırkları olan masum insanları yani.
Moros leales como yo, gente inocente, cuyo único crimen era su raza.
Sadık Silahşorlarım beni korur.
Mis leales mosqueteros me escoltarán.
Sadık Silahşorlarımızın hainlik ettiği tartışılamaz bile.
No debéis sugerir que nuestros fieles mosqueteros son desleales.
Treville en sadık hizmetkârlarınızdandır.
Treville ha sido vuestro servidor más leal.
Birisinde Kraliçeniz, hizmetlisi ve oğlunuz diğerinde üç sadık saray mensubunuz var.
En una está vuestra reina, su sirvienta y vuestro hijo... En la otra, tres de vuestros leales cortesanos.
Ben de senin daha sadık olduğunu düşünmüştüm!
Yo te creía más leal.
Benim sadık polislerden bir ordum var.
Verás, tengo un ejército de policías leales.
- Güvenemeyeceğim insanlara sadık kalamam.
No me atengo a gente con la que no puedo confiar.
Şirket Başkan'ın kızını getirecek. O da yüksek kademede sadık bir arkadaş olacak. Bu yüzden Killjoys'a ihtiyaç var.
La Compañía trae de vuelta a la hija de la Alcaldesa, su Alteza se convierte en un aliado en las altas esferas... por eso necesitamos a los Killjoys.
Gwen kardeşine sadık olmadı.
Gwen fue infiel a tu hermano.
Gösteri korosu kurallarına sadık kalmak zorunda değiliz.
Es una invitación. No tenemos que seguir las normas estrictas de competiciones.
Gördüğünüz gibi uzaktan kumandalı uçağımla Will Schuester'ın, New Directions'a... sadık olduğunu ve Vocal Adrenaline'i sabote edeceğini söyleyişini kaydettim.
Como puedes ver... Tengo imágenes de un dron en las que Will Schuester promete lealtad a los New Directions. Y anuncia sus intenciones de sabotear a Vocal Adrenaline.
Will'in nereye sadık olduğundan emin olmalısın.
Necesitáis determinar dónde está su verdadera lealtad.
Millet, plana sadık kalıyoruz.
Todos, aténganse al plan.
Yakın olduğum için sadık olduğunu biliyorum.
Es gracias a que estoy apegada a ella que sé que es leal.
Ortak olurduk. Ama itiraf etmeliyim çok merak ediyorum bu anlaşmayı yapıp bölgeyi paylaşırsak biz içeri girersek çocuklarının karara sadık kalacağı teminatını verebilir misin?
Nos asociaríamos, aunque tengo que admitir, me pregunto, si hacemos este trato, dividimos el territorio, nos metemos,
Oğullarım sadık kalacaktır.
Mis hijos cumplirán.
Bugün evleniyorsun Hayley. Bu yaptığın Finn'e bağımlı olan kurtları sana sadık hâle getirecek.
Hayley, hoy vas a casarte, un acto que sellará la lealtad de todos los lobos que responden ante Finn.
Her daim sadık ve cesurdun.
Siempre has sido leal, valiente.
Ve hepsinden daha sadık olacaklar.
Y más leales.
Evet, çünkü aslında herkesin kararlarına sadık kalacağız demiştik.
Al principio acepté acatar la decisión de los demás.
Bir gece sadık dostu Kara Cleitus ile.. .. bir tekne gezintisine çıkmıştı.
Una noche, él se metió en una pelea con un chico llamada Clito el negro, un amigo leal.
Bayan Oliphant, Sadık sekreter.
La señorita Oliphant, la fiel secretaria.
Değer verdiği herkesin huzuruna çıkıp ömrünün sonuna kadar seni seveceğine ve sadık kalacağına dair yemin etmek istiyor.
Y ahora quiere estar de pie en frente de todas las personas que le importan y jurar que te querrá y te será fiel el resto de su vida.
Plana sadık kalacağız.
Continuar con el plan.
" Bu çeteye katılarak, sadık kalmayı ve çetenin sırlarını paylaşmamayı kabul ediyorum.
" Al unirme a esta banda, Estoy de acuerdo en ser fiel y no revelar ningun secreto de la banda con otros.
Jüri olarak usullere ve yeminimize sadık kalarak Rosa Flores'in Hieronymus Bosch ve Los Angeles şehrine açtığı davada davacı Rosa Flores lehine karar kıldık.
Nosotros, el jurado, elegidos legalmente para tomar un veredicto en el caso de Rosa Flores... contra Hieronymus Bosch y la ciudad de Los Ángeles... haciendo honor a nuestro juramento... estamos a favor de la demandante Rosa Flores.
Kurgusallığı azaltırsın, gerçeklere, alıntılara sadık kalırsın...
Bájale el tono a la especulación, apégate a los hechos y- -
İyi ve sadık bir eşsin.
Sois una esposa buena y leal.
Ben sizin sadık hizmetkarınızım.
Soy... vuestro humilde servidor.
Ara sıra yanılsam da, sözüne sadık kalacağını düşünerek eski patronun için hizmetleri canlandırdım.
Por una rara falta de juicio, presté servicios a tu antiguo jefe, creyendo que era la hostia en verso.
- Sadık kalmadı mı?
¿ No lo era?
- Senin sadık bir eş olduğunu varsayıyorum dün olduğu gibi!
Supongo que ahora has pasado a ser una esposa fiel desde ayer
Bir polis için, kredinin ömrü kısadır.
Para un policía, el mérito tiene una vida media muy corta.
Bir polis için, kredinin ömrü kısadır.
Para un policía, el crédito tiene una corta vida media.