English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ S ] / Seller

Seller translate Spanish

336 parallel translation
İnsanların çoğu seller ve yangınlar... yüzünden evsiz kalmış ve bu mahalleye yerleşmişti.
Muchas familias se habían quedado sin casa por las inundaciones o los incendios provocados en las favelas.
DENEME MAÇI İPTAL SELLER
EL partido SE SUSPENDE
Lloyd'u gördüğü anda ona sular seller gibi aşık oldu.
Se enamoró total y perdidamente del tal Lloyd apenas lo vio.
Kendir, düz bataklıklarda yetişirdi, muson yağmurlarının yarattığı seller, yetişmesindeki en büyük etkendi.
El cáñamo crecía en marismas llanas... alimentadas por las inundaciones del monzón.
Fırtınalar ve seller.
Las ventiscas y las inundaciones.
Little Arnie, Seymour's Darling ve Best Seller arkalarında.
Little Arnie lo sigue. Seymour's Darlin y Best Seller.
Seymour's Darling ve Best Seller da takipte.
Seymour's Darling y Best Seller.
Kovalarla yağmur, varillerle yağmur! Çukurlar ve düzlükleri seller basmıştı. Toprak, Âdemin vadisi gibi yemyeşil olmuştu.
Lluvia en cubos, lluvia en barriles, inundando las cuencas, llenando los valles... y la tierra es tan verde cómo el valle de Adán, y cuando salí de allí, miré hacia atrás.
Gözyaşları sular seller gibi akar.
Sus lágrimas manan de cualquier parte.
.. bunlar kullanışsız hale geldi, çünkü depremler, seller, su sızıntıları.. .. yeraltındaki bu yapıyı sürekli yeniden şekillendiriyor.
Porque los terremotos, las inundaciones y las continuas infiltraciones de agua, no hacen otra cosa que modificar y alterar el subsuelo.
Mezarlıklara rehberlik best-seller olabilirdi.
Podrías hacer una guía de cementerios. Sería un best-seller : " Cementerio de Luceram.
Aslında bayan Lanson, bu trajiden kısa bir süre öncesine kadar gençler için yazan bir best-seller yazarı, Marc Andrieux ile onu ziyaret ediyordu.
La señorita Lanson, de hecho, estuvo de visita poco antes de la tragedia, junto con el escritor, Marc Andrieux el autor de best-sellers para jóvenes.
Bu akşamki programda konuğumuz Monsenyör Edward Gay Somerset Teoloji Fakültesi'nde misafir piskoposluk görevlisi ve inanç hakkında pek çok kitabın yazarı. Bunlardan sonuncusu ise en çok satan Tanrım.
En el programa de esta noche tenemos a Monseñor Edward Gay... emisario pastoral de la Universidad Teológica de Somerset... y autor de varios libros sobre la fe, el más reciente de los cuales... es el best-seller "Dios mío".
Colossus tüm yazıcıları açtı ve sular seller gibi çıktı veriyor.
Coloso encendió todos sus dispositivos de gráficos y esta produciendo planos.
Savaşlar, ihtilâller, seller, salgınlar, insanları sana yaklaştıran, bir sürü ufak tefek şey.
Guerras, revoluciones, inundaciones, pestes, todas esas cosillas que te devuelven a tus siervos.
Cahill'ler seller, depremler, salgınlar bilinen ne kadar doğal felaket varsa atlatmıştır. Doğal olmayanları saymadım bile.
Los Cahill han sobrevivido a inundaciones, terremotos, pestes, a todos lo desastres naturales conocidos, eso sin mencionar... a algunos no naturales.
Onu bulduğumda Pasadena News'a ölüm ilanları yazıyordu, ve ben tek başıma onu en iyi satan bir yazar yaptım.
Él estaba escribiendo notas necrológicas para el Pasadena News cuando lo hallé y yo solo lo convertí en un best seller.
Allen onu yüzüstü bırakmak üzereydi, birlikte en çok satan bir kitabı götürmüştü.
Allen estaba a punto de dejarlo llevándose consigo un best seller.
Vietnam hakkında ilk gerçek çok satan kitabı yazacak biri varsa, o kesinlikle Allen Mallory idi.
Si había alguien que pudiera escribir el primer best seller sobre Vietnam ése era Allen Mallory.
Kar fırtınaları ve seller onun için hiçbir şey değil.
Las tormentas de nieve y diluvios no son nada para él.
Seller, tornadoılar depremler, katliamlar
Inundaciones. Tornados. Terremotos.
"Gazap domatesleri" adlı kitaptan uyarlanmıştır.
BASADO EN EL BEST-SELLER "LA IRA DE LOS TOMATES"
Sular seller gibi boşalacak kafamıza.
Arrasará el valle como una tromba.
Kelimelerin kalemimden böyle sular seller gibi aktığı pek görülmemiş bir şeydi.
¡ Rara vez las palabras habían salido de mi lápiz con tal fluidez!
Seller, kasırgalar, tepemize boşanın sulara gömün kuleleri rüzgar horozlarına kadar.
Vosotras, cataratas y trombas, diluviad hasta que hayáis sumergido nuestros campanarios y anegado los gallos de sus veletas.
Ben seller ve kasırgalar istiyorum siz bana damlalar ve ıslıklar veriyorsunuz!
¡ Yo pido cataratas y huracanes y vosotros me dais gotas y silbidos!
Biz birbirimizin dilinden çok iyi anlıyoruz... sular seller gibi.
Hablamos el lenguaje silencioso del otro. Con mcha fluidez.
-... sullar seller gibi.
Con fluidez.
Biz birbirimizin dilini sular seller gibi konuşuyoruz.
Hablamos el idioma silencioso del otro.
- Ve sonra ellerine bir en çok satan aldın.
- Entonces tienes un best seller.
Bence hayat hikâyem kesinlikle çok satanlar listesine girer.
Creo que la historia de mi vida sería un best-seller.
Gelecek sömestr kitabım en çok satanlar listesinde olacak ve biz de istediğimiz kadar kaliteli viski içebileceğiz.
Mi libro será un best-seller y nos vamos a pasar el año a base de buen whisky.
Seller, yangınlar olacak.
Habrá diluvios e incendios.
114 gayri meşru çocuk sahibi, dünya ağırsiklet boks şampiyonu, ve en çok satan kitap yazarı,
114 hijos ilegítimos, campeón del mundo de pesos pesados, y autor del best-seller,
Bütün kasabayı sular seller götürmüş. Bakkaldaki erzak yanmış.
Inundó el pueblo y la tienda de comestibles se quemó.
Seller, yangınlar, kıtlık haberleri falan.
Ya sabéis, inundaciones, incendios y hambre.
( Ekmek arası dana eti )! En Çok Satanlarda, Bunu Nasıl Başardım- -
Lleve su ejemplar del best-seller, "Cómo llegué aquí".
Ama şimdi sizden istediğim, çok-satar bir kitap yazmanız.
Pero yo quiero que ahora escriba un best seller.
Çok-satar.
Best seller.
Muhtemelen çok-satar olmayacak... Bir kaybımız olmaz.
Tal vez no sea un best seller... pero perderemos nada con él.
Kitabım, çok-satanlara girebildi mi?
¿ Mi libro, se convertirá en un best-seller?
Zaman-makinesi üstüne hit yazsam nasıl olurdu acaba?
¿ Qué hay de un best-seller sobre máquinas del tiempo?
Dinle, sen çok başarılı bir kitap yazmışsan benim yapabileceğim birşey yok.
No tengo la culpa de que hayas escrito un best seller.
Keşke yayıncılık işinde olsaydın. Şimdiye en çok satanlar listesinin tepesinde olurdum.
Si fueras editora ya sería un best-seller.
Eğer yayımlarsan, bir numara olur.
Si lo publicas, será un best seller.
Seller, elektrik kesintileri, gaz sorunları ve federallerden yardım bile gelmedi.
Tuvimos inundaciones, cortes de luz, escapes de gas, sin ninguna ayuda del gobierno federal.
Bana bir best seller gibi geldi.
Me suena a éxito de ventas.
Bütün gününü takvimlerin, defterlerin, çöpte ne bulursa onun arkasına yazılar yazarak geçirirdi. Sular seller gibi anlamsız anlamsız kelimeler yazar dururdu.
Se pasaba el tiempo escribiendo en calendarios viejos o en lo que encontraba en la basura, escribía ríos y ríos de palabras sin ningún sentido.
Hem de sular seller gibi.
Torrentes y torrentes de ellas.
Kitabım en çok satanlar listesine girdi.
Mi libro se convirtió en un best-séller inmediato.
Komik şeyleri yazararak çok satanlar listesine girmesi ve bir adamın hayatını değiştirmesi komik.
Es curioso. Escribir un best-séller puede cambiar la vida de un hombre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]