Serin translate Spanish
1,300 parallel translation
Kontrolümüzdeki banknotların hışırtısını hissediyorum. Serin bir rüzgar gibi ; yüzüme yüzüme...
Siento un viento lleno de billetes volando en nuestra dirección.
Güneşli, narin bir meltem, serin bir sabah.
Soleado, una ligera brisa, fr'o por la mañana.
Yazın serin olur.
Nos mantendrá frío este verano.
Daha serin, daha rahat ve daha mutlular ve daha iyi oynayacaklar.
Mientras más frescos, más cómodos y más felices y te aseguro que jugarán mejor.
Aslında tam pelerin havası. Serin, rüzgarlı.
Hace buen clima para llevar capa, hace frío y hay brisa.
Onu serin tut, eve bolca temiz hava girmesini sağla bir de ona bu otlardan ver.
Mantenle fresco, ventila bien la casa y quiero que le des estas hierbas.
Bu gece de serin bir rüzgâr esecek gibi.
Al parecer, esta noche sopla un viento frío.
- Burası serin, oğlum.
- Está fresco aquí dentro, hijo.
Serin-kanlı gibi.
Como en "fresco como una".
" Çoğunlukla hor görülürler ve yaz sonunun veya sonbahar başının serin akşamlarında sızlanıp, ölsünler diye yuvalarından kovulurlar.
"Son rechazados, en su mayoría, de sus propios nidos, y apartados para morir de melancolía en las frescas tardes de final de verano y principios de otoño."
Çok serin.
Tan fresco.
Onu serin tutmalıyız.
Tenemos que mantenerla caliente.
Serin kalması lazım.
Debes calentarla,
Burası oda kadar serin.
Esto esta genial.
Camsı, serin, yarı şeffaf dalganın altında
"Bajo la cristalina, helada, transparente ola"
Virüslere, hücrelere ve birbirimize karşı sıcak ya da soğuk tepkiler değil,... ılık ya da serin tepkiler verebilmeyi öğrenme dönemidir bu.
Un período de aprender a ser tibio y fresco, no frío y caliente... hacia los virus, las células y el prójimo... "
Bugünkü sıcaklık sabah biraz sisle birlikte mevsimsiz olarak serin kalacak... Hadi.
La temperatura para esta noche se mantendrá fría para esta época... con un poco de niebla por la mañana y probablemente...
Ama eğer yapacaksan serin kanlı ol.
Pero si lo haces, hazlo fríamente.
Başkan bu serin günde, sıcacık ateşin önünde en sevdiği sallanan sandalyesinde oturuyor...
El presidente, sentado en su mecedora favorita frente a una acogedora chimenea en este día frío...
Biraz serin. Kapının altına bir şey koyup cereyanı keseriz.
Hace frío, pero podemos poner algo en la puerta para evitar la corriente.
Eski evler serin olur.
Mira, las casas viejas son frías.
Evet, içerisi serin.
Sí, hace frío aquí dentro.
Benim vücudum daima serin kalır.
¿ Hace calor? Mi cuerpo siempre está fresco.
Serin ve temiz sanal mendilleriniz burada.
Aquí tiene un paño holográfico frío para la frente.
Bu kadar sıcağa rağmen serin kanlı ve yönetimdeler
Probablemente están preocupados por este calor.
Bu serin hali zaten.
Esto es fresco.
Erkek gibi davran. Serin kanlı.
Reacciona como hombre, calmadamente.
Büyük serin bir şişe.
¡ Una litrona!
Serin kanlı olmalıyız.
No perdamos la cabeza.
- Serin sorunun ne biliyor musun?
- ¿ Sabes cuál es tu problema? - Sí.
Bu akşam hava biraz serin.
Deberías ponerte el abrigo esta noche.
Dışarısı biraz serin gibi.
Aquí fuera hace fresco.
Ben Rio'da serin bir odadayım...
Estoy en Río, con el aire acondicionado...
Ama sizinkinin boyutu çok iyi ve çok serin değil.
Pero el suyo es de buen tamaño, no muy grande ni frío, como los otros.
Olmazsa, gelin yatağımı Tybalt'ın karanlık lahdinin içine serin.
O si no, pon el lecho de bodas en el sombrío sepulcro donde yace Tybalt.
Her zaman serin kanlıydı.
Era el perro de lanas.
Dışarısı bayağı serin.
Hace un poco de frío.
Köpüren bir okyanustan tutulan ringa balıklarıyla kaplı bir gökyüzün. Ereksiyonları asla kaybolmayan o ateşli erkekler nerede? Ki onlar, serin mağaramızı ısıtmak için yanan çalılardan büyürler.
A ver sus trabajos.
Serin ve taze kalsın diye.
Eso es para mantenerlo fresco.
Tek kişilik bungalovunuzu kendi cennetiniz kılacak serin rüzgarlar. "
"Suaves brisas que convierten tu bungalow semi-separado en tu propio paraíso".
Beyni pişmeden serin battaniye getir.
Traed mantas para enfriar antes de que le hierva el cerebro.
İstasyon bazen çok serin olabiliyor.
La estación es muy fría.
Senin üzerine tıpkı serin bir yorgan gibi konuyor.
Que simplemente te cubre como un manto fresco.
- Anne, beni bırakma - serin bir oyun ile.
- Hay unos juguetes fantásticos allí. - ¡ Mami, no me dejes!
Serin kanlıyım.
Simplemente desapasionado.
Neyim ben, serin kanlı bir katil mi? Ben serin kanlı katil değilim.
Yo no soy un asesino a sangre fría.
Ama sizinkinin boyutu çok iyi ve çok serin değil.
Pero el suyo está en el lado más fresco, es pequeño y aireado.
- Saçmalık! - Serin bir yerde, ağaç gölgesi altında.
Un árbol que dé mucha sombra.
Havası temiz, gündüzleri sıcak, geceleri serin, gökyüzü yıldızlarla dolu.
Aire limpio, días cálidos, noches frescas el cielo lleno de estrellas...
Burası çok serin.
Se está bien aquí.
Bu evi gördün mü? Yazın çok serin olur.
Es fría en el verano.