Seyin translate Spanish
43,289 parallel translation
Her nasilsa her seyin iyi bir sekilde sonuçlanacagini biliyordu.
De alguna forma sabía que todo resultaría bien.
Kaç şeyin var?
¿ Cuántas barras tienes?
Her şeyin yoluna gireceğinden emin misin?
¿ De verdad crees que nos salvaremos?
Sana her şeyin yoluna gireceğini söylemiştim, usta.
Te dije que todo saldría bien, campeón.
Bence her şeyin bir nedeni vardır.
Creo que todo sucede por un motivo.
İspatlanacak bir şeyin yoksa.
Si no tiene algo que demostrar.
O zaman, bir iki şeyin yolunu değiştirelim.
Vamos a intentar reencaminar un par de cosas, entonces.
İkimiz de, beslenenlerin her şeyin arkasında olduğunu biliyoruz.
Tu y yo sabemos que la Fed está detrás de todo.
Hiçbir şeyin yok... sadece ne yaptın diye bir fikrim yok.
No tienes la menor ide... no tienes idea de lo que acabas de hacer.
Megatron, Yeager'in sahip olduğu bir şeyin peşinde.
Megatron, quiere algo que Yeager tiene.
Bu silahı bulmalarında ihtiyaç duydukları bir şeyin.
Algo que necesitan para ayudarles a encontrar esta arma.
Olurda bu asa yanlış ellere düşerse bildiğimiz ve sevdiğimiz her şeyin yıkımı kaçınılmaz.
Si cae en manos equivocadas, significa la destrucción del ser humano que conocemos. y amor.
Her şeyin yeri ve zamanı var.
¡ Hay tiempo y lugar para todo!
Her ufak şeyin üstesinden geliyorsun.
Te vuelves loco por cada pequeña cosa.
Yahut, her şeyin yoluna gireceğine ikna et onları.
O, asegúrate de que todo va a estar bien.
İkimizden başka hiçbir şeyin önemi yok.
Nada importa más que tú y yo.
Lütfen kendini bu şeyin üzerinde öldürtme doktor.
Yo también te amo. Por favor, no te vayas a matar en esta cosa, doctor.
- Bir şeyin yok, iyileşeceksin.
- Está bien, todo estará bien.
Ve sahip olduğumuz şeyin harika olduğunu biliyorum.
Y sé que lo que tenemos es increíble, lo es.
Sana söylemek istediğim şeyin bu olduğunu mu sandın?
¿ Eso es lo que crees que quería decirte?
Şu an bir şeyin etkisinde misin?
¿ Estás tomando algo?
Brian, şu an hiçbir şeyin etkisinde değilim.
Brian, no consumí nada.
Endişelenecek bir şeyin yok.. Kızınla...
No tienes nada de qué preocuparte... con tu hija.
Ekleyecek bir şeyin var mı John?
Algo que agregar, ¿ John?
Geçmişimden bir şeyin bir gün bana musallat olmasından.
Que algo de mi pasado volvería a perseguirme un día.
İlk doğduğum günün tamamını o lanet şeyin içinde geçirdiğim için.
Pasé mi primer día en esa cosa.
Her şeyin sonu.
El fin de los tiempos.
O şeyin dikkatini dağıtmalıyız.
Puedo atraer su atención.
O şeyin burada olduğunu biliyor muydun?
¿ Sabías que esa cosa estaba aquí?
Bu şeyin her tarafından tetanos fışkırıyor gibi.
Esa máquina parece hecha de puro tétanos.
Böyle bir şeyin var olduğunu bile bilmelerine gerek yok.
¡ Ni siquiera deberían saber que existe algo así!
Bir şeyin yok.
Estás bien.
Gianni, uğraştığı bir şeyin sonunda.. ... meyvesini verebileceğini söyledi.
Gianni dijo que trabaja en algo... que podría llegar a buen puerto.
Kafamda her şeyin yerinde olduğunu görmen gerek.
Que veas que esto aún me funciona.
Aslında, ona yardım etmen için kendini uyuşturucuya verdi böylece yapacak bir şeyin olacaktı, doktorluk bir iş.
Básicamente, se hizo polvo a base de drogas para que lo ayudaras, así tendrías algo que hacer, algo doctoral.
Her şeyin aslını görebilen kişi görülecek bir şey olmadığını göremeyen adamla aynı kişi.
El hombre que ve a través de todo es justamente el hombre que no percibe cuándo no hay nada que ver a través.
Bana söylemek üzere olduğun şeyin harika olacağını şimdiden biliyorum!
Me digas lo que me digas ya sé que será alucinante.
Öğrenecek çok şeyin var.
Ya aprenderás, niño.
Bacaklarımın arasındaki şeyin bu işte bir rolü olsaydı sana garanti veririm ki bu gemiyi onunla indirebilirdim.
Si lo que hay entre mis piernas tuviera una mano... podría haber aterrizado esta nave con ella.
İhtiyacım olan tek şeyin kurallara uymak olduğunu söyledi.
Dijo que lo único que tenía que hacer era seguir el código.
Babam o şeyin üzerinde bir yerlerde.
Mi padre está en alguna parte de esa cosa.
Bir şeyin sana delice gelmesi onun doğru olmadığı anlamına gelmez.
Y sólo porque algo te suene a locura, no significa que no sea cierto.
Bir şeyin yok.
Estás bien, estás bien.
Bu şeyin ne kadar gerçek olduğunu öğreneceğim.
Averiguaré si esta cosa existe. El nombre...
Elliot'un tehlikeli sandığı aptal bir şeyin ismi.
Es el nombre de una estupidez que Elliot cree peligrosa.
Bir şeyin kayıp olduğunu ve bunun Ajan Cooper'la ilgisi olduğunu söyledi.
Dijo que desapareció algo que tiene que ver con el Agente Cooper.
Çok büyük bir şeyin de peşinde olduğuna inanıyorum.
Y creo que estás en la pista de algo grande.
Her şeyin kilidini çözecek şey olabilir.
Puede que sea la clave que explica todo esto.
Tamam çocuk. Sana o şeyin içine nasıl usta işiyle gireceğini öğreteceğim.
Vale, chico, voy a enseñarte a utilizar la construcción maestra para entrar en esa cosa.
Her şeyin var mı
¿ Lo tienes todo?
Josh, bana söyleyecek bir şeyin var mı yoksa?
Josh, ¿ tienes algo que decirme o qué?