Sofa translate Spanish
7,025 parallel translation
Edgar Vanderkoff marka, el yapımı, bembeyaz bir kanepe.
Un sofa blanc de blanc hecho a mano por Edgar Vanderkoff.
Kedilerle birlikte çekyatta yatacağımızı mı? Hayır.
¿ Durmiendo en un sofa-cama con la cara llena de culos de gatos?
Kanepede uyumak nasıl?
¿ Que tal se duerme en un sofa?
Neden büyük bir evin olduğunu ve teyzende kalmadığını biliyor musun?
¿ Sabes por que tienes una mansion y ya no duermes en el sofa de tu tía?
Kanepesinin mi ne yerinin değişmesi gerekiyormuş. O yüzden gelemeyecek.
Necesitaba ayuda para mover un sofá o algo, así que se lo va a perder.
Kanepenin arkasında eğlenceli bir şey mi var?
¿ Hay algo entretenido detrás del sofá?
Sadece kirli olmadığımız zaman bu kanepeye oturacağız.
Solo nos sentamos en el sofá cuando sabemos que no estamos sucios.
Bu yüzden ona o kanepeyi aldık.
Por eso le dimos el sofá.
Kötü hatıralara güle güle, bulutlar gibi misafir koltuğumuza merhaba.
Bueno, adiós, buenos recuerdos, hola a nuestro sofá de visitas, la nube.
Salondaki kanepede yatsam olmaz mı?
¿ Qué tal si duermo en el sofá del living?
Çok kötü bir kâbus görüyordun ve rahatsız koltuğumuzdan yuvarlanıp düştün.
Estabas teniendo una pesadilla, y luego te caíste de nuestro incómodo sofá.
- Sırf bir kanepeyi korumak için.
Todo para proteger un sofá.
- O sıradan bir kanepe değil.
No es solo un sofá.
Kanepenize az önce biraz işemiş olmamın dışında.
Excepto que oriné un poco en su sofá. Te traeré algo.
Kanepede sızıvermişsin. Ben sızmadım ama.
cerca del bar, te desmayaste en el sofá... y yo no.
Ben kalktığımda, sen hala kanepede uyuyordun.
Bueno, cuado desperté, todavía estabas aserrando troncos en el sofá.
Kanepede içim geçmiş.
Mw quedé dormido en el sofá
Destekçimin kanepesinde yatıyorum ve kedilerini kusmuğumla besliyorum.
Estoy durmiendo en el sofá de mi patrocinador y alimentando a sus gatos con vomito.
Yol üstünde bir yerden oturma odası için güzel bir çek-yat tarzı bir koltuk almayı düşünüyorum.
Ya sabes, estoy pensando en algún lugar en la carretera donde comprar un lindo sofá desplegable para la sala de estar.
Kanepede sen yatarsın diye düşünüyordum.
Pensé que tú dormirías en el sofá.
Ama ben kanepede yatmak istemiyorum.
Pero no quiero dormir en el sofá.
Pekala, Blanch DuBois o zaman birimiz kanepede yatarız.
Bueno, Blanche DuBois, entonces una de nosotras puede dormir en el sofá.
Sonra eve gittim ve Nolan'ı gördüm. Kanepede kendi başına oturmuştu ve yanında kronometre ile boş bir kutu Oreo vardı.
Y luego volví a casa y vi a Nolan sentado solo en el sofá con un cronómetro y una caja vacía de Oreos.
Tek bir koltuğa iki düzine tabanca saklayabilirsin. Büyük olanları için de plastikle sarıp altına koyarsın.
Se pueden ocultar dos docenas de pistolas en un sofá... unas pocas mas grandes... envolver todo en plástico, y enviar todo al sur.
Ayakkabılarını kanepeye koyma.
¡ No pongas los zapatos sobre el sofá!
Şimdi kanepeye oturacağız ve favori çizgi filmlerini izleyeceğiz, tamam mı?
¿ Entendido? Nos sentaremos aquí, en el sofá y miraremos tus dibujos animados favoritos, ¿ de acuerdo?
Bildiğin gibi temiz bir ev istiyorsan kanepelerin altını da süpürmelisin.
¿ Sabes? , si quieres limpiar la casa, tienes que barrer debajo del sofá.
Baxter ot içmekten, kanepede oturup Jeopardy'ye yanlış cevapları bağırmaktan başka bir şey yapmadı.
Baxter no hacía nada salvo fumar porros, sentarse en el sofá y gritar respuestas equivocadas en Jeopardy.
Orada ben yatayım demiştim.
¿ Ve? Le dije que yo debería dormir en el sofá.
İyi uykular.
Yo dormiré en el sofá, ¿ sí? Buenas noches.
Yataktan ilk çıkan kanepeye gider ya da yataktan çıkıp yerde uyuyanın diğerine karşı hisleri vardır.
Entonces el primero que deje la cama y vaya al sofá... o el primero que se aleje del otro... debe sentir algo por el otro.
Sanırım kanepede uyusam daha iyi olacak.
Yo... mejor dormiré en el sofá.
Kollu koltuktaki adam, kanepedeki kadın, mutfaktaki de kız.
El gordo en el sillón, la mujer en el sofá y hay otro en la cocina.
Penny, tekrar bu kanepede senin yanında olmak büyük bir onur. Bu durumu sözde melek meselesindeki birkaç yanlış anlaşılmayı düzeltmek için...
Penny, es un honor estar de vuelta en este sofá contigo, y quisiera aprovechar esta oportunidad hacer algunas aclaraciones.
Kanepe mi sattın?
¿ Vendiste un sofá?
Böyle bir koltukla ne yapmalıyız?
¿ Qué hacemos con un sofá así?
Ben kanepede alacak düşünün.
Creo que me quedo con el sofá.
Şapşal bir grupla kahvaltı etmek için arkadaşını koltuğa uzanmış halde bırakamazsın.
No se deja que una amiga termine en el sofá... porque quieres ir a tomar desayuno... con algún tonto niñito de la banda.
Kanepe, bir dansçı... İster ya da benim eski kız arkadaşı, şeyler dokunmayın.
Ya sea un sofá, una bailarina... o mi ex-novia, no toque las cosas.
Arkadaşının yemek odasında kanepede seninle birlikte yatmak rahatsız edici.
Es demasiado estresante dormir contigo en un sofá cama en el comedor de tu amiga.
Bunu geçen gün kanepede buldum ve bu eski şeyi taktım.
El otro día lo encontré en el sofá y se lo puse a esta cadena vieja.
Buraya taşınmadan önce sen kimin kanepesinde uyuyordun?
Y cuyo sofá estabas durmiendo en antes de mudarse a este lugar?
- Kanepe mi?
- ¿ Sofá?
- Yani sen şimdi...
Lo Eso no es ninguna sofá... ( AMBOS DISCUSIÓN indistintamente ) que marca del campeón sexta defensa del título recta, y todavía le hace invicta. Oh, así que ahora eres...
Koltuk minderimin arasında daha çok para kaybetmişimdir.
He perdido grandes sumas en los cojines de mi sofá.
Bir koltuk al, şuraya koy.
Lo es. Compras un sofá.
Eve gidip, divana uzanacaksınız?
¿ Irse a casa, estirarse en el sofá?
Dostum Martin, bana amcasının eski yiyecek kamyonetini sattı.
Tengo a mi amigo Martínez me consiguió el sofá Roll de su tío.
Annesi altı "eggnog" içip kanepede sızmıştı.
Especial navideño, recordaba servirles la cena navideña a sus hermanos, mientras su madre, con seis ponches de huevo encima, dormía en el sofá.
- Kanepeni verdiğin için teşekkürler.
Gracias por el sofá.
Kim buranın orta yerine kadınlarla dolu bir koltuk koydu?
¿ Quién mierda puso un sofá lleno de mujeres en este lugar?