English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ S ] / Suratsız

Suratsız translate Spanish

377 parallel translation
Seni bile öpebilirim suratsız çam yarması.
Incluso podría besarte, feo brutote.
Bilemezsin, suratsız herif.
Nunca lo sabrás, amargado
"Suratsız herif" dedi.
¡ Lo ha llamado "amargado"!
Seni suratsız, züppe anarşist!
Usted, cara larga, anarquista estrafalario.
Suratsız katil Mösyö Durand...
Durand, el asesino sin cara.
Çok suratsız görünüyor.
Muy contenta no parece.
Suratsızın teki olduğunu düşünüyorsundur.
Supongo que crees que es un terrible aguafiestas.
Yakışıklı ve suratsız.
Los pálidos y los rollizos.
Şu suratsız şehvet düşkünlerinden, ama 20 yıl boyunca seni düşünerek evlenmedi.
Un hombre lascivo con una apariencia solemne. Pero ha permanecido viudo durante 20 años por tu bien.
Ayağıma basan o suratsız Cezayirliyi gördünüz mü?
¡ Esa rata argelina me ha pisado!
Adam çok suratsız.
Ese hombre no es feliz.
Sözde suratsız birisi varmış, ama sadece önemsiz bir ayrıntı.
Hay unos cuantos tipos desagradables, pero no muchos.
Çok komik bir şey. Bay "Suratsız" ve sen.
Es curioso, el Sr. "Sin Rostro" y tú tienen algo en común.
"Suratsız" ın Illia'yı inciteceğini düşünüyormuş.
Cree que Sin Rostro podría lastimar a Illia.
Yine de, sanırım festivalden sonra, "Suratsız" a bakacağım.
Sí, creo que iré a ver a Sin Rostro después del festival.
- Bay Suratsız.
- El Sr. Sin Rostro.
Eğer bir kız taşınmak isterse Suratsız başka bir yere taşınmasını engeller.
Y si una chica intenta mudarse... Sin Rostro se asegura de que no pueda hacerlo.
Bununla Suratsız'a karşı direnip savaşabiliriz.
Con ese dinero podríamos enfrentarnos a Sin Rostro.
- Suratsız için çalışıyor. - Delirdin mi sen?
- Él trabaja para Sin Rostro.
Az önce seni Suratsız'la gördüğüm doğru değil mi?
¡ Cariño! ¿ No es cierto que te acabo de ver con Sin Rostro?
Suratsız'ın parası şu cepteki sarı zarfın içinde.
Dinero de Sin Rostro... en un sobre amarillo que llevas en el bolsillo.
Bana verdiğin şu para Suratsız'dan mı geliyor?
- Te dejo. ¿ El dinero que me das es de Sin Rostro?
- Baştan başlayacağım. - Suratsız'dan mı geliyor?
- Empezaré por el principio.
Şimdi gidip Bay Suratsız'ı halledelim.
Vamos a saldar cuentas con el Sr. Sin Rostro.
O suratsız uşaklardan tutarız. Kahvaltıda ekmek ve reçel yeriz, köpek koştururuz.
Podemos tener uno de esos mayordomos finos... arenque y mermelada para el desayuno... montando a caballo.
- Bana "Hey" deme, suratsız kız.
- ¡ No me digas "hola", chica fea!
Her zaman böyle suratsız değilimdir.
No soy siempre tan morboso.
kalabalık arasında suratsız bir oğlu, asırlar boyunca işkence görmüş, genç bir katilin, tatlı bir hamalın suratı,
Un hijo, como cualquier otro, que sólo tiene un rostro, atormentado desde hace siglos, la cara de un joven asesino, de un gentilhombre,
Hem sinsi, hem sıkıcı, hem suratsız ayrıca kasabadaki her kızla birlikte oldu hepsi bir yana ona âşık değilim!
Es un chivato y un pelmazo y un pesado y ha estado con todas las chicas y además, no le quiero.
Siz kızlar suratsız suratsız neye bakıyorsunuz?
¿ Por qué parecéis tan sombrías, chicas?
Suratsız, konuşmuyorlar.
Sin cara, No hablan.
Biraz suratsız değil mi?
Tiene el seño adusto, ¿ No?
Suratsız herif.
¡ Condenado!
Paltolarınızı yaşlı suratsıza verin.
Vuestros abrigos y cosas al aguafiestas.
Suratsız.
¡ Qué gruñón!
Suratsız, suratsız, suratsız!
¡ Gruñón! , ¡ gruñón! , ¡ gruñón!
Bu sabah yorganın altında suratsız değildin.
No estabas tan gruñón esta mañana debajo de las sábanas.
- Acımasız ve suratsız görün yeter.
- Tú actúa grosero, gruñe y ya está.
# Umurunda bile değil Ha neşeli olmuşum ha suratsız #
Que esté triste o alegre te deja indiferente
Oxford'da tanıştığı suratsız bir kızmış diye duydum.
Una fastidiosa chica que encontró en Oxford, según he oído.
Çok değişik bir şehir sıradan, suratsız ve itici insanlarla dolu.
Es una ciudad muy interesante, enorme, llena de gente fea, ordinaria y asquerosa.
Hiç suratsız insan görmediniz mi?
¿ Nunca antes vio gente sin rostro?
Suratsız olduğu göz önüne alınırsa öğretmen olabilir.
Más bien feo. Debía de ser un profesor.
Kahrolası o kadar suratsız ki.
¡ Qué cara de funeral!
Binlerce hattâ onbinlerce suratsız, şaşkına dönmüş Alman esir alındı. Bazen tek seferde tüm tümen.
Miles y miles de hosco, alemanes desconcertados fueron hechos prisioneros, a veces divisiones enteras a la vez.
Suratsız!
¡ Niñata!
Suratsız.
- Pálido.
Neden Suratsız'ı kurtarmıyorsun?
¿ Por qué no salvas a Sin Rostro?
Ama sizi tanıdım, siz o binbir suratsınız!
- Le he reconocido.
Suratsız birisi miydi?
Oscuro.
Yanındaki suratsız bıyıklı kim? Anton Ivanovich Lebedokov.
¿ Quién es su acompañante del bigote torcido?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]