Süre translate Spanish
42,825 parallel translation
Bilmek istediğim senin gibi biriyle bu kadar uzun süre yaşayabilecek mi?
Sí, lo que quiero saber es como alguien como tú... se las arregló para sobrevivir tanto tiempo.
Çalışma arkadaşları aceleyle ayrılmadan kısa süre önce bir kadınla görüştüğünü rapor etti.
Sus compañeros informan que fue abordado por una mujer momentos antes de que saliera corriendo.
Biliyorsun, birbirimize uzun bir süre yakındık.
¿ Sabes? , fuimos cercanos por mucho tiempo.
Sence Meclis saldırısından bu kadar kısa süre sonra davet vermem kötü mü oldu?
Oye. ¿ Crees que hago mal ofreciendo una cena tan poco tiempo después de las bombas del Capitolio?
Kısa süre önce ülkemiz, korkunç bir saldırıyla sarsıldı. Ancak hayatını kaybeden meslektaşlarımızı onurlandırmanın en iyi yolu kendimizi bu yüce ülkenin değer ve ideallerine adamayı sürdürmekten geçiyor.
Recientemente nuestro país ha sido devastado por un ataque atroz y, aun así, no se me ocurre una forma más adecuada de honrar a nuestros colegas caídos que volver a dedicarnos a los valores e ideales de esta gran nación.
Constantin Rostov, Alexander Kirk olarak da biliniyor, Playa Larga'dan, bir saatten az bir süre önce batıya doğru giden... bir deniz uçağıyla Elizabeth'i alarak kaçtı.
Constantin Rostov, también conocido como Alexander Kirk, escapó en un hidroavión privado con Elizabeth que partió de Playa Larga hace menos de una hora, dirección oeste.
Kaldığınız süre boyunca neye ihtiyacınız olursa bana bildirebilirsiniz.
Cualquier cosa que necesites durante tu estancia, házmelo saber.
Yaklaşık 14 dakika. Ajan Navabi'ye parayı bulmak için verdiği süre.
Otros catorce minutos... el mismo plazo que le ha dado a la agente Navabi para conseguir el dinero.
Aslında cesedine şöyle uzun bir süre bakınca iyi hissettim.
Ya sabéis, yo... Lo miré suficiente tiempo como para... sentirme mejor.
La La şehrinde uzun süre kalmayı düşünüyor musun?
¿ Crees que te quedarás en La La Land a largo plazo?
Beş haftalık süre düşünülürse bu bir deney olarak görüp uyumluluğumuz hakkında veri toplamak için mükemmel bir fırsat değil mi?
Dada la fecha final de cinco semanas, ¿ No es la oportunidad perfecta para considerar esto un experimiento y recolectar datos sobre nuestra compatibilidad?
Sen hayat arkadaşınla bir süre beraber yaşadın.
Bueno, has vivido con tu pareja por algún tiempo.
Ama uzun süre işe yaramayacak.
No durará mucho.
Kısa bir süre sonra resimlerimiz bitmişti.
Pronto nuestro arte estaba terminado.
Eğer onları yeterince uzun süre yeterince zorlarsak arabalarının bozulma ihtimalinin artacağı açıktı. "
Si uno podría empujar lo suficientemente fuerte por el tiempo suficiente, entonces hay más probabilidad, obviamente, de ser capaz de romperlos.
Yarışa az bir süre kala, yarışmayacağını öğrendik ve kendisine bunu sorduk.
Poco antes de la carrera, supimos que él no iba a conducir, y le preguntamos sobre aquello.
Maalesef kısa bir süre sonra,
Lamentablemente, no mucho después...
Oh, sadece bir süre.
Oh, solo por un momento...
Pekala şöyle yapalım o zaman ; bu teklifimi düşünmek için haftasonuna kadar, kendine süre tanı. Ben netim.
Está bien, a ver qué te parece esto : ¿ por qué no te tomas hasta final de semana
Beş haftalık süre düşünülürse bu bir deney olarak görüp uyumluluğumuz hakkında veri toplamak için mükemmel bir fırsat değil mi?
Dada la fecha final de cinco semanas, ¿ No es la oportunidad perfecta para considerar esto un experimento y recolectar datos sobre nuestra compatibilidad?
L.A. aktörleri buraya çıkıp geliyorlar, değil mi? Kendilerini daha iyi hissetmek için, kısa bir süre burada tiyatro yapıyorlar.
Estos actores de Los Ángeles que vienen y hacen su pequeña aparición en el teatro para sentirse bien con ellos mismos.
5 dk'dan kısa bir süre içinde ölmüş olacak.
En menos de cinco minutos, estará muerto.
Biri süre tutsun bakalım, kaç dakika bu şekilde kalacak.
Que alguien cronometre para ver cuánto tiempo está incapacitado.
Semptomları tedavi etmeye çalışsak da kısa süre sonra işlevini tamamen yitirecek.
Estamos tratando los síntomas de forma agresiva, pero hasta ahora, el hígado no responde.
Bir süre sonra sonsuza kadar yapabilirim gibi hissettim. Nasıl gidiyor?
Después de un tiempo, solo... sentía como si lo hubiera hecho siempre.
Bence burada bir süre daha kalmalısın.
Creo que deberías quedarte aquí por un tiempo.
Bir süre önce de özgürlüğüne kavuştu yani belki ben de onun gibi olurum.
Y ahora es libre... Quizás pueda ser como él.
Eğer sen de beni tanıyorsan bu mürekkebin beni uzun süre tutmayacağını biliyorsundur.
Y si has oído sobre mí, sabrás que esta tinta no me detendrá mucho.
- Biraz ona süre tanı.
- Dale un respiro.
Kısa bir süre, neler olacağını görebilmemiz için.
Solo por poco tiempo para ver qué pasa.
Hayır, Veronica Dineen'le konuşmak o kadar kolay olsaydı onunla meselemizi uzun süre önce halletmiş olurduk.
No, si fuera fácil hablar con Veronica Dineen, lo hubiera hecho hace mucho tiempo.
Walter, erime başlamadan traktörün aküsüne bağlamamız gereken süre nedir?
Walter, ¿ cuánto tiempo tenemos para conectarlo a la batería del camión antes de que se funda?
Bu şeyi daha uzun süre bu şekilde tutamayacağız.
No vamos a ser capaces de sujetar esto mucho más.
Bir süre önce, onlarla iş yapmıştık.
Hice negocios con ellos hace un tiempo.
Süre azalıyor.
Se acaba el tiempo.
Görünüşe göre bir süre burada kalacaksınız.
Parece que ustedes van a estar aquí por un tiempo,
Onu kapsülün dışına çeken güce rağmen hala o kola herhangi birinin yapabileceğinden daha uzun süre tutunabildi.
A pesar del poder que sacó sacarlo de la cápsula, él todavía era capaz de colgar en la palanca más largo que alguien debería haber sido capaz de hacerlo,
Kısa bir süre içinse, olabilir.
Un ratito.
Bir süre kendi başınasınız.
Están por su cuenta por un rato.
Bir çeşit ek süre olmalı.
Tiene que haber algún plazo extraordinario.
Ek süre!
¡ Plazo extraordinario!
Ek süre olacak ve bana merhamet edecekler.
Habrá un periodo extraordinario y lo extraordinario me será otorgado. ¿ Ves?
Biliyorsun çünkü sen babasın ek süre olacağını ve bunu düzeltebileceğini biliyorsun.
Sabes de esto porque eres el padre y sabes sobre plazos extraordinarios y puedes hacerlo bien.
İkinizden biri ağzından bıçak çıkarmadığı sürece, bir süre daha burada takılacağız sanırım.
A menos que puedas vomitar un cuchillo, creo que nos quedaremos aquí un rato.
Zohala kaçtı Marjan ve ben New York'a gelmeden kısa süre sonra.
Zohala huyó poco después que Marjan y yo llegáramos a Nueva York.
Bir süre oldu.
Ha pasado un tiempo.
O evde ne kadar süre kaldın?
¿ Cuánto tiempo estuviste en esa casa?
Umarım bir süre burada takılabilirim.
Espero poder quedarme por aquí un rato.
İkimiz de çok daha uzun bir süre geçtiğini biliyoruz.
Ambos sabemos que ha sido mucho más que eso.
Uzun süre önce attığını söyledi.
Dice que las tiró hace tiempo.
Bunu senin yaptığından daha... uzun süre yaptım demek isterdim ama... benim de senden fazla bir cevabım yok.
Oye, ojalá pudiera decir que he estado haciendo esto más tiempo que tú, pero... no tengo más respuestas que las que tú tienes.