Sürgün translate Spanish
1,174 parallel translation
ABD aleyhine ahlaki suçlardan suçlu bulundunuz ve ülke sınırları dışında ömür boyu sürgün cezası aldınız.
Han sido declarados culpables de delitos morales contra los EE.UU. Y sentenciados a ser expulsados más allá de sus fronteras.
Beni sürgün ettiklerinde ben de öyleydim.
Así estaba yo cuando me deportaron.
Aşçılar Kralı, sen aslında Mutfak Tanrı'sının asistanıydın ama cennetin kurallarını çiğnemiş bu yüzden de yer yüzüne sürgün edilmiştin.
"Dios de la Cocina", tú solías ser un Inmortal, maestro en el arte de la cocina,... pero vulneraste las reglas de los Cielos,... de modo que se te castigó a descender a la Tierra.
Ailem, Almanya'daki çocukluğum Helga'yla iki kişilik ülkemiz mavi iyilik perim, şifreli yayınlarım yakalanışım ve Araf'a sürgün edilişim.
Mis padres, mi niñez en Alemania... sobre Helga nuestra nación y de dos... mi hada madrina azul, los discursos, el código... mi captura y mi destierro de purgatorio.
Bizi Sibirya'ya sürgün ettiler.
Atrapados en las nuevas leyes en una casa en Siberia.
Sürgün edilmemden sonra, çok daha görgüsüz bir sürü memleketler gezdim.
Pero he visto... muchos países desde entonces... con costumbres más duras.
Sürgün...
Destierro...
"Sürgün" deme, n'olur.
No digas... destierro.
"Sürgün" başka adıdır ölümün.
La muerte con otro nombre.
Ölüme "sürgün" demek, Altın baltayla başımı kesmek, sonra öldüren vuruşa gülümsemek.
Llamando destierro a la muerte me cortas la cabeza con hacha de oro y sonríes al golpe que me asesina.
Çaresini bulduğum aptalca heveslerin, Sürgün edilmiş hayallerin,
Del revolar de la imaginación te curé hace tiempo.
İtalya'daki Elba adasına sürgün edildi.
Luis XVIII fue coronado.
Onları kendi gezegenlerinden, Z'ha'dum'dan sürgün ettik.
Llevándolos de su mundhogar, Z'ha'dum.
Toplum sorunu çözebilecek sürgün gibi çözüm yollarına sahip olacak.
La sociedad tendrá remedios a su alcance, como la deportación.
Yoksulluk, yoksunluk, sürgün.
- Pobreza, miseria y exilio.
Onlar tapınaktan dışarı atıldılar "onlar gerçek kahinler olmasın diye" mağaralara sürgün edilerek kristal ateşten kafeslere hapsedildi ve dönmeleri yasaklandı.
Los expulsaron del Templo, los exiliaron a las cuevas, donde los encarcelaron y les prohibieron regresar o se enfrentarian a la ira de los verdaderos Profetas.
Sonraki bildiğim şey, burada aşağıda olduğum... sürgün edilmiş... görevden alınmış.
Y de repente, estoy aquí abajo. Exiliado, depuesto.
Kral Borna tarafından, sapkın görüşleri yüzünden sürgün edildi.
Fue expulsado por Borna, por hereje.
Cennetten sürgün edilen melekler.
Angeles expulsados del cielo.
- Fikirlerinden dolayı marjinalize edilmiş... sürgün edilmiş biri o. - Ününün nesinin?
- ¿ De qué reputación hablas?
Bir kez daha kartoteğin İblisler bölümüne sürgün ediliyorum.
Una vez más estoy apartada en la sección demonios del catálogo.
Tantalus Yunan Mitolojisi'nde bir kraldı,... Hades'e sürgün edildi, ( ÇN :
Tántalo era un rey de la mitología griega. Fue desterrado al infierno.
Duruşmada bu isyanın tek sorumlusu olarak Jax-Ur gösterildi ve sonsuza dek Hayalet Bölgeye sürgün edildi.
En su juicio Jax-Ur asumió total responsabilidad por la insurrección y fue exiliado permanentemente a la Zona Fantasma.
- Sürgün!
- ¡ Exilio!
Çocuklar büyüklerini sürgün etmek için döndüler. Ruafo'nun haricinde.
Los niños han regresado para expulsar a sus mayores igual que fueron expulsados ellos.
Khrushchev, Stalin'in Başkan Tito'nun yönettiği Yugoslavya'yı Komünist Bloktan sürgün etmesiyle oluşan hasarı gidermek niyetindeydi.
Khrushchov quería reparar el daño causado por Stalin al expular la Yugosalvia del Presidente Tito del bloque comunista.
Belediye Binası'ndan sürgün edilen meclis üyeleri, Batı Berlin'in güvenli ortamında bir araya geldi.
Los consejeros expulsados del Ayuntamiento se reunieron en la seguridad de Berlín Occidental.
Yeni bir diktatörün yükselişinden korkan binlerce sürgün, Birleşik Devletlere kaçtı.
Temiendo el ascenso de un nuevo dictador, miles huyeron al exilio en Estados Unidos.
Ertesi gün Amerikan silah ve mermileriyle donatılmış yalnızca 1500 sürgün, Havana'nın 201km güneyine, Domuzlar körfezine ulaşmıştı.
Al día siguiente, sólo 1.500 exiliados, equipados con armas y municiones estadounidenses, llegaron a la Bahía de Cochinos, a 200 kms al sur de La Habana.
Almanlar sürgün edildi.
Los alemanes fueron expulsados.
Avrupa'nın her yerinden yaklaşık 12 milyon Alman asırlardır yaşadıkları topraklardan sürgün edildi.
A lo largo de toda Europa, unos 12 millones de alemanes fueron expulsados de tierras en las que habían vivido por siglos.
Minik sürgün kuş... Ve de mutsuz... Yabancı topraklar mutludur varlığından...
Pequeño pájaro exiliado y triste, un país extranjero es feliz de albergarte y yo te extraño.
Morali bozuk Paul suratsız Paul, kızgın ve mutsuz Paul... Arrakis'e sürgün edilen zavallı Paul... Bir gün evrenin en büyük hazinesinin sorumluluğunu miras alacak olan Paul...
He oído todo acerca del temperamental Paul el triste Paul, el enfadado e infeliz Paul que ha sido exilado a Arrakis donde, pobrecito un día él heredará responsabilidad por el tesoro más grande del universo.
İstafan... bence sürgün bu suç için yeterli bir ceza.
Ístafan creo que el destierro es suficiente castigo por ese crimen.
Sürgün edildikten sonra eğer oraya geri dönersen neler olacağını kim bilir.
Quién sabe qué pasará si vuelves después de haber sido desterrada.
Ve Bay Dinkley yaptığım şeyi görünce sonsuza dek oto yıkamadan sürgün edildim. Sonsuza dek mi?
Y cuando el Sr. Dinkley vio lo que había hecho me prohibieron ir al lavado de coches para siempre.
Bu, çok utanç verici olmak ama korkarım ki sürgün edilmek ben. Ben unutmak. Şefler korkunç şeyler yapmak bana.
Es vegonzoso, pero... mío temo mi sido desterrado.
- Neden sürgün edildin, Jar Jar?
- ¿ Por qué te desterraron?
- Sakar olduğun için mi sürgün edildin?
¿ Te desterraron por torpe?
Bir sonraki kervanda sürgün edileceğim.
Seré deportado en la próxima caravana.
Ama Western Woods'ta yaşadığımız sürgün sırasında kızlarını çok iyi yetiştirmişti.
Pero enseñó muy bien a sus hijas mientras vivíamos escondidas en los bosques del oeste.
1692 yılında, 13 genç kadın, genç kızlar doğru olur, sahiden New England kıyısındaki küçük adaya sürgün edildi çünkü büyü uygulamaları yapmaktan dolayı şüpheli durumuna düşmüşlerdi.
En el año 1 692, 1 3 jóvenes, bueno, adolescentes fueron confinadas a una islita de la costa de Nueva Inglaterra porque se suponía que practicaban la brujería.
Gördüğün üzere sen, ahlaksız davranışları onu taşraya sürgün etmiş hassas zamanında seni geçerli kılması için, lekesiz küçük bir kasabanın saf kalbinin şefkatine ihtiyacı olan bir kız gibisin, değil mi?
Como tu libertinaje hizo que te desterraran al quinto infierno necesitabas el afecto del intachable de la ciudad para validar tu periodo de vulnerabilidad, ¿ verdad?
300 yıl önce, büyücülük yapan fahişeler o adaya sürgün edildi.
Hace 300 años, las prostitutas que practicaban la brujería fueron confinadas a esa isla.
Bu yüzden kardeşlerimi sürgün etti.
Esa fue la razon por la que desterrró a mis hermanos...
Cezasi ölümdür... ya da daha da kötüsü sürgün.
El castigo es la muerte. O peor. El destierro.
Priestan aracılığıyla bizi korudu. Rehberlik etti. Bu gezegende sürgün ederek yönetti.
A través del sacerdote nos protegerá, nos guiará nos llevará de nuestro exilio en este planeta.
Sürgün bir muhafız
Un guardia exiliado
- 30 yıl önceki 20'ci yüzyıldaki sürgün yüzünden.
- 30 años de exilio en el siglo XX en la Tierra.
Sokar'ı sürgün eden oydu.
Fue él quien desterró a Sokar.
Morali bozuk Paul... suratsız Paul, kızgın ve mutsuz Paul... Arrakis'e sürgün edilen zavallı Paul... Bir gün evrenin en büyük hazinesinin sorumluluğunu miras alacak olan Paul...
Escuche muchas cosas sobre el sombrío Paul... el sufrido Paul, el rabioso e infeliz Paul... que ha sido enviado a Arrakis, donde el pobre chico... algún día heredará la responsabilidad del tesoro mas grande del universo.