Sıkıca translate Spanish
3,572 parallel translation
Sen de Chand! Belimden sıkıca tut.
Y Chand, Tóma mi cintura
- Sen onu sıkıca tutmaya devam et.
Se pondrá furioso. Sujétale fuerte.
Sanki birisi sıkıca tutmuş gibi, değil mi?
No al caerse, ¿ verdad?
Biri onu yakalamak için sıkıca tutmuş.
Alguien la agarró bien fuerte.
Sıkıca tut!
No se mueva de ahí.
Sıkıca birbirine kenetlenmeli.
Se entrecruzan, se aprietan.
Küçük bir umutla baharın gelmesini beklerken mutlu birşeyler olması için sıkıca tutunuyorum.
Aferrarse a una esperanza a la espera de la primavera es algo hermoso.
Bu neden bu kadar sıkıca bağlı...
¿ Por qué cuesta tanto desatarlo?
Tamam, şimdi ayağını sıkıca saracağım.
Vale, te vendaré el pie.
Biliyorum... Hatırlıyorum ki... Birini sıkıca tutup bırakmazsan bu onun seni sevmesini sağlamaz.
Pero sé, recuerdo... que aunque te aferres demasiado a alguien, eso no hace que te amen.
Kapı sıkıca kilitlenmiş.
La puerta está bien cerrada.
Sıkıca kilitlenmiş, rahatsız edici bir şey yok.
Lucía ordenado, nada alborotado.
Ivy dairedeyken, Bart'ın elinde sıkıca tuttuğu bir zarfla geldiğini söyledi.
Cuando Ivy estaba en el apartamento, dijo que Bart entró con un sobre y lo agarraba con bastante fuerza.
Hayatımıza tutku katmalıyız, ve ona sıkıca sarılmalıyız.
Vamos a encontrar la pasión que tenemos en la vida, y vamos a aferrarnos a ella.
Sıkıca sar.
Aprieta más.
Diğer astronotlar beni sıkıca tutup bir iğne yaptılar.
Los otros astronautas me hacen sentir menos,
Geceleri korkunca ona sıkıca sarılırdım ama artık korkmuyorum.
Cuando tenía miedo de noche, la colocaba cerca. Pero ya no tengo más miedo.
Sıkıca tut.
Agárralo.
Ama ellerimi sıkıca tut, seni kaybetmek istemiyorum.
Pero asegúrate de aferrar fuertemente mi mano para no perderte.
Tamamen aklımı yitirmiştim. Acı bile hissedemiyordum. Ama Harry elimden sıkıca tuttu ve kalkmam için bana bağırdı.
Estaba tan fuera de mí que ni siquiera sentía dolor... pero Harry sostuvo fuertemente mi mano... y gritó que me levantara...
Hastalar ve aileleri ağzından çıkan her kelimeye sıkıca sarılıp inanıyorlar. Sen bir doktorsun. Yani onlara yalan söylemiş oldun.
Cada palabra que salga de tu boca... se aferran a ella, se lo creen... así que básicamente le mentiste.
* Kiki istiyorum * * Kapıları kilitle, sıkıca *
- Quiero hacer un Kiki # # - Cierra las puertas
* Kapıları kilitle, sıkıca * * Kiki verelim *
- Cierra las puertas - Ajustadas # # Hagamos un Kiki, agresiva, gotero #
Teli kapıya beş-altı kez sıkıca sarmıştım.
Pasé el alambre alrededor de la puerta cinco o seis veces.
Normalde bu onu ölümcül derecede sıkıca yapar. Ama bu hafta yanardağlara yoğun bir ilgim var.
y generalmente lo volvería aburrido a morir, pero estoy súper metida en volcanes esta semana.
Bu yüzden sıkıca hazırlanıp yapabileceğinnin en iyisine hazırlan.
Prepárate mentalmente para eso.
Ayrıca AIDS kapınca artık insanlar senin canını sıkmak istemez.
También... si tienes SIDA hay muchas cosas con las que la gente no te molestará.
Ayrıca sıkışık bir yerde kalmış.
Ha estado además en un lugar estrecho.
- Ayrıca yarısını zaten yaptık.
Casi hemos conseguido la mitad.
Ayrıca başınız patlayacakmış gibi hissettiğiniz kısmı unuttunuz mu?
¿ Y olvidaste la parte donde sientes como si tu cabeza fuese a explotar?
Ayrıca, onun sıktığı göğüsler artık benim bile değiller.
Y, además, las tetas que tocó, ni siquiera siguen siendo mías.
Ayrıca, hiç tetenoz, kızamık grip, standart aşılardan olmamış.
Tampoco tenía anticuerpos del tétano, sarampión, tos ferina... todas las inmunizaciones estándar.
Kesinlikle çok yaklaşabilirsin ama bunu olayları yaşayanlarla sınırlı tutmak zorundasın. Direkt olarak ilgisi olup etkilenmiş olanlarla. Ayrıca olaylara direkt olarak tanık olan sadece iki kişi var ve biri burada değil.
Ciertamente puedes llegar muy cerca, pero tienes que limitarlo a aquellos que están involucrados en los eventos- - directamente involucrados y afectados- - y los testigos directos de los eventos son sólo dos, y uno ya no está.
Ayrıca, kışın kar yağmasını seviyorum.
Además, me gusta la idea de la nieve en invierno.
Ayrıca kimse, senin sıkıcı yalanlarını,... terleyen alnını ve gitmeyeceğin belli olan noteri umursamıyor.
Y a nadie le importan... tus mentiras aburridas ni tu frente sudada... o la notaría pública a la que claramente no vas a ir.
Aynı şeyin daha harika ve dramatik bir şekilde olanını Manchester'da 2 ya da 3 bin genç kızda gördüm. Bu kızlar ağlıyorlardı, sanki tanrıya ulaşmış gibilerdi. Ayrıca eminim ki konser sonunda baksam iç çamaşırları sırılsıklam olmuştur.
He visto eso con una intensidad maravillosa y dramática con dos o tres mil jovencitas de Manchester, y lloraban, estaban poseídas por el espíritu, y yo añadiría que al final todas tenían empapadas las braguitas, me refiero a una completa absorción física y mental.
Ayrıca bir banyoyu döşeyebilir, sabun yapabilir,... kotlarımı taşlayabilirim, bir de elindeki bir basınç noktasını sıkıp bütün vücudunun rahatlamasını sağlayabilirim.
También puedo poner baldosas a un baño, hacer sopa, lavar a mano mis propios jeans, y puedo apretar un punto de presión en tu mano que hará que tu cuerpo entero se relaje.
Ayrıca Z'in saldırıları sırasında tüm kıyafetlerimiz kül oldu yani önceliğimiz bu olmalı.
Y con los ataques de Z, nuestras ropas se quemaron, Así que tenemos que tener cuidado de eso en primer lugar.
Sıkıca kapat.
Linda y grande.
Dur bir dakika, adam sırık gibi hem ayrıca, adil dövüşmemişti.
Espera, el tipo me pasada medio metro, y además, no peleó limpio.
Ayrıca Pippa Middleton gelemiyormuş diye duydum, çünkü Avery kıçını ödünç almış.
También, he escuchado que Pippa Middleton no ha podido venir hoy porque Avery le había pedido prestado su culo.
Ayrıca sınıfımızdaki en yetenekli stajyer sensin ve bunu yalakalık olsun diye söylemiyorum.
Y tú eres la interna con más talento de nuestra clase, y no estoy intentando camelarte
BM, küpleri geçici olarak güvenli olarak sınıflandırdı,... o ne demekse artık,... ayrıca Banksy ve Damien Hirst küplerin onlarla bir alakası bulunmadığını söyleyen açıklamalar yaptı.
Entonces, la UN clasificó a los cubos como provisoriamente fiables, lo que sea que eso signifique, y Banksy y Damien Hirst hicieron declaraciones diciendo que los cubos no tienen nada que ver con ellos.
Yüzüne sıkıca tak.
Asegúrate de que está ajustado alrededor de su cara.
Ayrıca sıkıntılarını karınla paylaşmalısın.
También debes compartir tus problemas con tu esposa.
Ayrıca şurası biraz sıkıyor.
Y... Y se aprieta justo aquí.
Barış zamanları gelip bu kılıca ihtiyacım kalmadığında...
En tiempos de verdadera paz, no habrá necesidad ni siquiera por un filo invertido.
Ayrıca burada çok fazla azınlık ve kadın çalışıyor. - Nedir bu ya?
Hay demasiadas minorías y mujeres trabajando aquí. ¿ Qué pasa con eso?
Ayrıca, bağırmaktan sesimiz kısıldığında ve sen bana ayakkabınla vurmayı bıraktığında sakinleşmiştik ve olayı beraber çözmüştük.
Además, de que nos quedamos roncos por gritar, y dejaste de golpearme con tu zapato, nos calmamos, y nos las apañamos.
Ayrıca kış uykusuna hazırlandığı için bunun iki katını yiyebilir.
Y como se está preparando para hibernar, puede comer el doble.
Bunu tutma kısmına sıkıca bağla.
Ata este lado alrededor del mango con fuerza.