Sıçak translate Spanish
26,537 parallel translation
Kurban midesinden bıçak yarası almış.
La víctima tiene heridas punzantes en el abdomen.
Sıcak yerlere...
Que haga calor.
Beni öldürüp Sovyet Firestorm umudunuzu yok edemeyeceğinize göre sıcak bir duş ve temiz kıyafetler istiyorum.
Y ya que puede matarme y destruir cualquier esperanza de crear un Firestorm soviético, me gustaría una ducha caliente y un cambio de ropa.
Kızların için sıcak bir öğün.
Comida caliente para las niñas.
Bu Hollywood tiplerini bilirsin, illa sıcak bir delik görünce sokacaklar.
Es que los tipos de Hollywood la meten en cualquier agujero calentito.
Sıcak bir yere sokmak istemen için Hollywoodlu olman gerekmiyor.
No hace falta ser de Hollywood para querer meterla en un sitio calentito.
Su tesisatı çalışıyor ama henüz sıcak su yok.
Las cañerías funcionan, pero aún no hay agua.
Sohbet ve sıcak yemek için geri dönüşmeye ikna ettim.
Lo convencí para que mutara y tener una charla y una comida caliente.
Yaklaşıyorsun. Çok sıcak.
Estás caliente, muy caliente.
Çok sıcak.
Da mucho calor.
Bıçak kütüğün etrafını saran ipi desteklemek için kullanılmış.
El cuchillo fue usado como soporte para la cuerda al rededor del tocón.
Sıcak çatışmaya hazır olun.
Preparaos para entrar en caliente.
Evet, Central City benim için biraz sıcak olmaya başladı.
Sí, bueno, se está poniendo un poco caliente en Central City para mi gusto.
Uzun ve sıcak bir duşa ihtiyacım var.
Necesito una ducha caliente y larga.
Bir lağım faresi bile daha sıcak karşılanırdı.
Creo que una rata de alcantarilla habría tenido un mejor recibimiento.
Evet Nicole, sıcak su üstelik bir küvet dolusu.
Sí, Nicole, agua caliente y una bañera llena.
- Sıcak sonrasına metal olması tercihimizdir.
La preferimos caliente y, luego, metal.
Dans etmenin sıcak, içmenin sıcak, kısacası ; her şeyin acayip sıcak olduğu yer. - Çatı katına ne yaptın böyle?
Bienvenida al Pete Pad donde el baile es candente, las bebidas son candentes todo es jodidamente candente.
Tanrım, çok sıcak!
Dios, está tan caliente.
Şimdi izninle, arabayla dolaştığım süredir yanımda duran yarım kutu sıcak biramı bu açık çöplükte içip atacağım.
Ahora, si me disculpas, tengo la mitad de una lata de cerveza caliente que dejaron en un contenedor con el que estado dando vueltas.
Sıcak!
¡ Está caliente!
Sıcak çatışmaya hazır olun. Emniyetleri kapatın.
Preparaos para entrar en caliente.
It evrende başka bir yerde daha o arabada çok sıcak.
- ¿ Qué tal el viaje? - Bien. Hace más calor en el auto que en ningún lado.
Sıcak.
Calor.
Iyi, ı çok sıcak var.
Yo me entoné de más.
Sıcak. Sıcak.
- Tocar...
Peter bir Rus jimnastik koçu gibi yaklaşık olarak sıcak?
- ¿ No ves que...? ¿ Peter es tan cariñoso como un entrenador de gimnasia ruso?
Bu yaralar bıçak darbesinden oluşmamış gibi görünüyor.
Estas heridas no parecen coincidir con las de un cuchillo.
Sıcak katranla soğuk sıvıların karışımı iyi sonuç vermiyormuş.
Supuse que el alquitrán caliente no se mezclaría bien con líquidos fríos.
Son kazığın çakıImasıyla güç çizgilerindeki enerji toplanmış olacak ve büyük bir karmaşa meydana gelecek.
Tan pronto como la última Se planta pico, La energía en las líneas telúricas será convocado,
Sol'ün çakısıyla levyeyi açtım ki her gece yediği fındık ezmesi ve krakerinde bunu kullanır ve onu tanımıyor olsaydım bunu asla bilemezdim.
Me zafé con la navaja de Sol que guarda con su kit nocturno de mantequilla de maní y galletas del cual no tendría conocimiento si no lo conociera tan bien.
Sıcak, verimli ve ilham veren bir toplantıydı.
Un encuentro caluroso, productivo y estimulante.
Gözlerime sıcak iğne saplamayı yeğlerim.
Preferiría que me clavaran alfileres al rojo vivo en los ojos.
Sıcak.
El calor.
Yani hareketlerimizi kısıtlamalı ve sıcak kalmayı denemeliyiz.
Deberíamos limitar nuestros movimientos e intentar mantenernos calientes.
Ve senin temsilcin olarak söylüyorum, sen tam şimdi sıcak bir özeliksin.
Y como tu agente te lo digo, que eres propiedad muy valiosa en este momento.
Amma sıcak oldu.
Hace calor...
Ama Yeniden Doğuş benim erkeklere, ihtirasa ve deneyimlemeye sıcak bakmamı sağladı.
Pero Rebirth me abrió a los hombres, a la sensualidad, a la experimentación.
Sıcak suya girmem gerekiyordu.
Necesitaba una buena remojada.
Sıcak yaz günlerinde burada oturup duman arardık.
Nos sentábamos aquí en los días calurosos en verano a ver si veíamos algún incendio.
Hava da sıcak.
Hace mucho calor ¿ verdad?
- Sıcak mı oldu?
- ¿ Demasiado calor?
Böylesi bıçak sırtı bir meselede ben ne yapabilirim ki?
No hay problema. ¿ Qué debo hacer?
- Sıcak hava balonu.
Es una ayuda de las buenas.
- Biraz mı? Sıcak.
¡ Está calentito!
Çok yakışıklı bir direk çakıcımız vardı. Özel hayatı karışıktı, sürücülük sicili berbattı ama bunlar kadınlara çekici geliyor.
Teníamos un conductor muy apuesto ahí, con una vida personal complicada y malos antecedentes como conductor, pero esas cosas atraen a las mujeres.
- Buraya sıcak su bırakıyorum.
- Aquí hay agua hirviendo.
- Sana sıcak su getirdim.
- Te dejé aquí el agua.
Sıcak çikolataya ne dersin?
¿ Qué tal chocolate caliente?
- Fark ettin mi bilmem ama abim çok sıcak ve yumuş, yumuş değildir.
No sé si lo notaste, pero mi hermano no es muy cariñoso.
Adamın ne havalandırması, ne de sıcak suyu var.
No tiene aire acondicionado ni agua caliente.