English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ T ] / Tales

Tales translate Spanish

2,349 parallel translation
aniden, dünya biz bunu biliyorduk dedi bir sürü yabancı varlığın varlığını bazı şeyler pozitronların radyoaktif çürükleri gibi muz gibi ya da kozmik ışınlar evrenin yarısı antimaddeden meydana gelmiş antiproton makineleri de ve kozmik ışınlar ve diğer doğal kaynaklar bir şekli olmayan anti-madde ile evren var olmuş
De repente, el mundo que pensábamos que conocíamos se convirtió en un completo extraño. Los positrones de las cosas tales como los decaimientos radiactivos, como en la banana o en los rayos cósmicos forman la mitad de un Universo de antimateria Los antiprotones de máquinas como estas y de los rayos cósmicos y de otras fuentes naturales forman la otra mitad de un Universo de antimateria.
higgs fenomeni, tanrı parçacığını açıklamanın bir yoldur basitleştirilmiş standart modelle higgs tanrı parçacığında kütleyi bu basit tohumlar verir elektrona ve atoma gibi ve proton içinde kuarklara.
El fenómeno Higgs es una manera muy satisfactoria de simplificar nuestro Modelo Estándar. El Higgs le da masa a las semillas básicas de la materia, tales como los electrones y átomos y a los quarks dentro de los protones.
Harika şehrinizde bu kadar pervasızca bir sürücü manevrası gerçekleştirdiğimiz için özür dilerim.
Me siento tener que realizar una maniobra de conducción tales imprudente en su gran ciudad.
Beyler, Kont'un bu kadar önemsiz şey uğruna suçlanmasının doğru ve uygun olduğunu düşünmüyoruz.
Señores no creemos correcto y apropiado que el Conde sea condenado por tales... nimiedades.
Böyle kırıcı bir haberi hatırlardım sanırım.
Pienso que yo me habría recordado de tales noticias aplastantes.
Bir babanın zihni kızına karşı olabilecek böyle hisleri önler.
La mente de un padre reprime tales pensamientos sobre su propia hija.
- Mesela...
- Tales como...
"Erkeklerin çoğunun tehlikeli olduğunu düşünürdü."
"Él lo cree mucho : tales hombres son peligrosos".
Gelen cesetlerdeki mermi deliklerini sayıp, vücudun hangi bölgesinde kaç mermi olduğunu yazacaksınız. Cinsiyet, tarih, ve ortalama yaş.
Las bajas que van llegando, ustedes le cuentan los balazos, le ponen "tantas" balas en tales y tales lugares sexo, fecha y edad aproximada.
Bizse bu fikirlerin sonuçlarına katlanmak, dolayısıyla tedbirler almak zorundayız.
Tenemos que vivir con los resultados y como tales tenemos que tomar nuestras precauciones.
Olayı bu boyutlara kadar getirmene ne sebep olmuş olabilir ki?
¿ Y qué puedes querer para llegar a tales extremos? ¿ Qué, dinero?
- Bu tür durumlar için genellikle yasama kurumu yok mudur?
¿ No están tales excepciones en la esfera de la legislatura?
Herkes düşmanlarını düşman olarak görmezse hiç kimsenin düşmanı falan olmaz.
Si todo el mundo hiciera eso, no ver a sus enemigos como tales, nadie tendría ningún enemigo.
Bu koşullar altında korkarım size yardımcı olamayacağım.
En tales condiciones, me veo obligado a negarle el suicidio asistido.
Meselâ?
¿ Tales como?
- Lily benim öğrencilerim birer yetişkin ve ben de onlara öyle muamele ediyorum.
Lily, mis estudiantes son adultos y los trato como tales.
İlaç tedavisinden daha öte bir şey olmalı.
¿ Seguramente fueron más alla de la ayuda de tales remedios?
Bu olaya karışmak istemiyordum, ancak koşullar bunun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Tenía la esperanza de no involucrarlo en esto, pero las circunstancias son tales que parece inevitable.
O, rocky dağlarındaki colombiya buzuluna.. bu zorlu şartlarına dayanabilen, bu canlı türlerini araştırmak için geldi.
Ha venido al Campo de Hielo Columbia en las Montañas Rocosas en busca de organismos que siguen siendo capaces de soportar tales extremos hoy en día.
Bu denli muazzam ayrılmış dallar organizmaya büyük bir alan verir. ve buda onlara ağızdan almadan yada sindirmeden besinleri direkt olarak almalarını sağlar.
Tales ramificaciones delicadamente divididas proveían al organismo de una enorme área de superficie, y esto les permitía absorber nutrientes directamente, sin bocas ni intestinos.
Profesör Richard Fortey gibi dünyanın önde gelen trilobit uzmanları buraya gelerek bu olağanüstü hayvanlar üzerinde çalışıyor.
Los principales expertos en trilobites a nivel mundial, tales como el Profesor Richard Fortey, vienen aquí a estudiar estos extraordinarios animales.
Nadir bir yüzük, ama çok etkilidir, büyülü güçlere yol açar.
Tales anillos son muy raros, pero actúan como un tubo un canal para poderes mágicos.
Bu efsanelerden biri 1803 yılına gidiyor ve izlerikaynağını Tokyo'nun kuzeyindeki bir sahilden alıyor.
Una de tales leyendas se remonta a 1803 y tiene sus orígenes en una playa al norte de Tokio.
Antik Sanskrit yazılarına göre, gamalı haç sembolü, dünya dışı varlıklarla ilgilidir, Hindu tanrısı Brahma gibi...
En los textos sánscritos antiguos se establece que el símbolo de la suástica está conectado con los seres extraterrestres, tales como el dios hindú Brahman.
Kutsal kase gibi, ve de Ahit Sandığı gibi...
Tales como el Santo Grial... Y el Arca de la Alianza.
Bazı raporlar var ki ; kumda bu tür camlaşmanın bulunduğu yerler bulunmuştur, mesela Hindistan gibi,
Hay reportes que... tales campos de arena fundida, de vidrio... se han hallado en diversos sitios, incluyendo, la India.
Şaşırtıcıdır ki, felaketsel bir çöküntüyü işaret eden hiçbir emare yoktur. O halde, çok zekiydiler ve malzemelerini de iyi tanıyorlardı.
Sorprendentemente, no hay evidencia de tales derrumbes, así que fueron extremadamente listos y conocían su material.
Muhtemelen üst seviyedeki tanrıların askerleri, hizmetkârlarıydılar.
Eran principalmente soldados de los dioses superiores, sirvientes de tales dioses.
Bu bizim bugünkü ağır iş makinelerimizle kaldırabildiğimiz kayalarla mukayese edildiğinde küçük kalır.
Es minúscula comparada a muchas de las de Sacsayhuamán. Hoy en día movemos con maquinaria pesada tales rocas.
Bu tür teknolojiler için en büyük motivasyon nedeni, çok büyük uzay gemilerini uzaya ve uzayın da ötesine taşıyabilme fikrinden kaynaklanıyor.
La motivación para tales tecnologías, por supuesto, es lanzar una gran nave al espacio para atravesarlo.
Böyle işleri organize eden birini tanıyorum.
Conozco a alguien que organiza tales cosas.
Bu tür kıyamet senaryoları, İncil'in son bölümünde de yani Vahiy kitabında da ana konuyu teşkil ediyor.
Tales creencias apocalípticas son la fuerza guía tras el capítulo final de la Biblia Judeo Cristiana, llamado el Libro de las Revelaciones.
Homo sapiens en az iki kere böyle bir duruma maruz kalmış genetik dar boğaz etkisi, dünya çapındaki nüfusunu tüm dünyada 3,000 Homo sapiens'e kadar düşürmüş.
Al menos dos veces, el Homo Sapiens ha experimentado tales efectos de cuello de botella en donde la población mundial se redujo a tan sólo 3000 Homo sapiens... en todo el mundo.
İnsanların böylesine üst üste felaketlerden kurtarılmasının belli bir sebebi var mıydı acaba?
¿ Podría haber una razón por la cual los seres humanos hayan sobrevivido tales desastres una y otra vez?
Neden böyle çocukça davranıyorsun ve çocuklara böyle şeyler yapıyorsun?
¿ Por qué está siendo tan infantil y haciéndole tales cosas a los chicos?
Bazı şeyler affedilemez, bu da onlardan biri.
Tales actos son inaceptables, absolutamente prohibidos.
Bu fırının sahibi olarak, asla böyle bir şeye izin veremem!
Como jefe de la panadería. ¡ No permitiré que tales cosas sucedan!
Aramızda kim böyle bir şey yapabilir? Bir türlü kabullenemiyorum.
¿ Quién de nosotros está haciendo tales atrocidades en nuestra panadería?
Tsunami gibi başka olaylar da var.
Hay otras posibilidades, tales como tsunamis.
Cevaplanması gerekmeyen bir soru için geldiysen o zaman bir daha gelme.. Bir dakika.
No quiero contestar tales preguntas estúpidas otra vez... así que espero que no me visite de nuevo.
Onun hakkında böyle şeyler söyleme.
No digas tales cosas sobre él.
Neticede böyle düşüncelere sadece sen sahip olabilirsin.
Al final incluso usted es sólo capaz de tales pensamientos.
Böyle şeyler varsa bunlar mümkünse o zaman her şey mümkün.
Si tales cosas existen si son posibles entonces todo lo es.
Kurucularımız zorba bir idarenin hüküm sürmesini arzu etseydi Başkan ve Savunma Bakanı aşırı güçlerle yetkilendirilmiş olurdu fakat anayasamıza bu tür yetkileri engelleyen maddeler yazdılar.
Si nuestros padres fundadores hubieran deseado que prevaleciera la tiranía el presidente y su secretario de Guerra habrían concedido tales poderes indiscriminados pero ellos redactaron una Constitución con leyes en contra de tales poderes.
Bu tür taşkınlıklar sadece davanıza zarar verir.
Tales arrebatos sólo van a perjudicar su caso.
Zeki ve fırsatçı kuşlar zamanla... hüküm süren kralı evrimleştirmiştir. Tıpkı yırtıcı martı gibi.
El rey imperante ha adoptado una práctica que surgió de aves oportunistas brillantes tales como el págalo.
Bugüne kadar Pin Kuyruklu Su Çulluğu gibi bir tür nadiren tespit edilmiştir. ve bir Oryantal Flurya.
Hasta ahora han visto rarezas tales como un gallinago stenura y un verderón oriental.
Bu faaliyetler arasında alkol ya da yasadışı madde tüketimi müstehcen ya da alçaltıcı müzik dinlemek ya da uygunsuz veya şehvetli danslar etmek.
Tales actividades son el consumo de alcohol o drogas ilegales escuchar música vulgar o denigrante amplificada o participar en bailes lujuriosos o provocativos.
Ve onlara insan gibi davranman gerekiyor.
Y tienes que tratarlos como tales.
Ancak çok az kişi bu nesnelerin var olduğuna inanır.
Pero pocos creen que tales objetos existan.
Hollywood'un bayıldığı ise, astroit kuşağından kaçan ve dünyaya yönelen kayalar... Neos denilen dünyaya yakın geçen parçalar astroit veya kuyruklu yıldız gibi kayalardır, ve parçaları neredeyse hergün dünyaya düşer.
Objetos cercanos a la Tierra ( NEO ) son rocas espaciales tales como asteroides y cometas, que golpean la tierra casi todos los días.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]