Tek yapmanız gereken translate Spanish
701 parallel translation
Tek yapmanız gereken Gary'nin bunu atlatmasını sağlamak.
Sólo quiero que cure a Gary.
Tek yapmanız gereken birayı piyasadan çekmek.
Solo transporten cerveza. ¿ Sí?
Girebilmek için tek yapmanız gereken kafanızı kazıtmak.
Lo único que tienes que hacer para que te admitan es afeitarte la cabeza.
Tek yapmanız gereken yerlilerle uğraşmaktı.
Sólo luchásteis con unos negros.
Tek yapmanız gereken onlara koca bulmak... konusunda biraz sorumluluk almak!
¡ Por esa misma razón debe de tener un poco de responsabilidad consiguiendo un marido adecuado para sus hijas!
Tek yapmanız gereken samanları bir ata yedirip röntgenini çekmek.
Hay que comprar un caballo, hacerlo comer la paja y después radiografiarlo.
Tek yapmanız gereken biraz eğlendirmek.
Lo único que tendría que hacer es entretener un poco.
Tabi.Bunun için tek yapmanız gereken yenileme formunu imzalamanız.
Claro. Basta con firmar la solicitud de renovación.
Yarın sabah, Union Bank'ta olacaklar. Tek yapmanız gereken onları beklemek.
Vaya mañana por la mañana al Union Bank.
Milyonları götürmek için tek yapmanız gereken kazananları seçmek.
Llega un tipo. Gana un millón y no hay mas que robárselo
Hepsi planlandı. Şimdi çenelerinizi Kapatıp çantalarınızı hazırlayın. Tek yapmanız gereken bu.
Todo planeado, guarda silencio y mantente preparado, es lo único que debes hacer.
Tek yapmanız gereken kopyalamak.
Sólo tiene que copiarlo.
Tek yapmanız gereken 24 saat yakınında olmaktı. İmza için uğramazsa, içeri tıkmak.
Usted sólo tenía que vigilarlo por 24 horas y arrestarlo al menor movimiento sospechoso.
Tek yapmanız gereken iyi bir çimi alıp 600 yıl boyunca her gün silindirle düzlemek demiş.
"No hay más que plantar hierba y cuidarla cada día durante 600 años".
Tek yapmanız gereken çekip gitmek.
Sólo tiene que irse.
O zaman tek yapmanız gereken nehri sağınızda tutup onu takip etmek.
Todo lo que tienen que hacer es seguir hacia su derecha y seguirlo hasta el interior.
Tek yapmanız gereken sırıtmaktı.
Debes ayudarla a cumplir sus deseos.
Tek yapmanız gereken horozu indirip hedefe doğrultmak ve tetiğe basmak.
Sólo deben bajar el martillo con su pulgar y... apretar el gatillo.
Tek yapmanız gereken beklemekti.
Usted sólo tenía que esperar.
Tek yapmanız gereken bu fünyeyi ateşlemek olacak.
Bastaría con encender esta mecha.
Tek yapmanız gereken vurmak ve parayı kazanmak.
Sólo tiene que dar a los platos y ganará dinero.
- Hayır, tek yapmanız gereken...
- Todo lo que tenéis que hacer es...
Tek yapmanız gereken gidip onu almak.
Basta con pedirla.
Tek yapmanız gereken bu. Rahat olun, baylar. Rahatlayın!
Eso es lo único que tienen que hacer. ¡ Tranquilícense!
Tek yapmanız gereken düzgün konuşmak, böylece Fare Kapanı'ndan daha uzun süre oynarız.
Recordad, solo tenéis que hablar con claridad y tratar de no tropezar con el mobiliario y estaremos en cartel más tiempo que The Mousetrap.
Tek yapmanız gereken birazcık gaz yağını süngerle sürmek.
Tienen que pasarle una esponja con queroseno.
Tek yapmanız gereken Berlin'e telgraf çekmek.
Sólo tienen que llamar por radio a Berlín.
Tek yapmanız gereken onu tekrar yüzeye çekmek.
Todo lo que tiene que hacer es llevarlo a la superficie.
Burada tek yapmanız gereken hızlı olmak ve otomobilinizin sorun yaşamamasını ummaktır.
Lo único que haces es correr tan rápido como sepas y esperar que el coche no se rompa.
Tek yapmanız gereken bu füzyonu ateşlemek olacak.
Bastaría con encender esta mecha.
Tek yapmanız gereken onu bana gösterip kızı almak.
Dejáis que lo veamos y así tenéis a la niña.
Tek yapmanız gereken birine boşanmak istediğinizi söylemek.
Sólo tendría que decirle a cierta persona que quiere el divorcio.
Sizi uyarıyorum, burayı milyonerle dolu bir metropole... dönüştürmek istiyorsanız,... tek yapmanız gereken, küçük iki katlı bir genelev inşa etmek!
Yo te prevengo. ¡ Si quieres convertirnos en una gran metrópolis, llena tan sólo de millonarios, lo único que habría que hacer sería construir una casa de putas!
Bayanlar, tek yapmanız gereken bacaklarınızı boyamak.
Todo lo que debéis hacer, señoras, es teñir vuestras piernas.
Unutmayın, tek yapmanız gereken havaya bir el ateş etmek.
Recuerden : sólo deben disparar un único tiro.
Tek yapmanız gereken adama o patlayıcıdan verip... onu deliğe sokmak, ta kayaların dibine... işte çinko elinizde.
Basta con darle al chino una caja de explosivos para que él baje y los ponga contra la roca y el zinc saldrá al instante. $ 0,65 la tonelada.
Ondan sonra tek yapmanız gereken konuşarak onu oyalamak.
Todo lo que tienes que hacer, es mantenerla en línea.
Tek yapmanız gereken hedefinize burayla burası arasında nişan almak
Lo único que tenéis que hacer es disparar al cuerpo entre aquí y aquí.
Tek yapmanız gereken denizaşırı bir telefon görüşmesi yapmak. Yaptım, efendim.
Lo único que debe hacer es una llamada telefónica internacional.
Tek yapmanız gereken kendinizi göstermemekti. Cross, şimdi raporunu bildirmek için bu ofise giriyor olacaktı.
Sólo teníais que pasar desapercibidos y Cross habría presentado su informe.
Tek yapmanız gereken federallere biraz para göstermek.
Sólo hay que mostrarles a los agentes un poco de dinero.
Yapmanız gereken tek şey çenenizi tutmak.
sólo deben mantener la boca cerrada.
Yapmanız gereken tek şey kolu çekmek.
Todo lo que tienes que hacer es tirar de la palanca.
Yapmanız gereken tek şey bu tarafa ilerlemek.
Lo único que tenéis que hacer es caminar hacia aquí.
Tek yapman gereken sırrımızı tutacaklarına dair...
Todo lo que tienes que hacer es pedirles que mantener nuestro secreto...
Yapmanız gereken tek şey sizden istenilenleri yapamamaktır.
Todos que usted tiene que hacer es no escuchar.
Seni ABD'ye gönderme emri çıkaracağız ve karşılığında bizim için yapman gereken tek şey var.
Daremos órdenes de que le manden de vuelta a EE UU, pero a cambio deberá hacer algo por nosotros.
Yapmanız gereken tek şey 15 cent veya daha fazla paralık cömert bağışınızı... buradaki bayana vermek.
No tienen más que echar un donativo de 15 centavos o más en la bolsa de esta jovencita.
Evet, bir yolu var. Tek yapmanız gereken beni sergilemek ve insanlar beni görmek için para öderler.
Sí, sí que lo hay.
Yapmanız gereken tek şey, buradan çıkıp hemen sessizce ailenizin yanına gitmek.
Todo Io que tiene que hacer es ponerse de pie ahora mismo calladamente e irse a su casa con su familia.
Yapmanız gereken tek şey, onu biraz yaşlandırmak, şurada alt tarafta onu biraz sıkılaştır, burnu daha büyüktü, gözlük... çıkmış.
Sólo hágale un poco más viejo. Si su nariz fuese más grande... y las gafas... ¡ y es él!