Tender translate Spanish
350 parallel translation
Tamam Denny.
Tú y Gary podéis tender uno de los cepos.
Yatağı yapacaklar.
Van a tender la cama.
Diğerleri çamaşır ipimize yabancı fikirler asmaya benzetti.
Otras dijeron que era como tender en la soga ideas extranjeras.
Kız olmazsa, erkek gençliği ararken yanlış yollara sapabilir.
Sin ella, puede tender a ir a buscar su juventud.
Pekala, bana öyle geliyor ki, eğer bu hatları zamanında bitirip germek istiyorsak artık şimdiye kadar olandan daha farklı haraket etmeliyiz.
Pues yo creo que si queremos acabar de tender ese cable, tenemos que actuar de manera distinta a como lo hemos hecho.
Barış için geldiğinizi söylüyorsunuz, ama eğer şarkı söyleyen teli Ogallala Ulusunun toprakları içinden geçirmeye çalışıyorsanız burada barış olmayacak.
Dice que hoy vienes en paz, pero que no Ia habrá si intentas tender el cable que canta a través de Ia nación ogaIaIIa.
Tamire verdiğim eski bir saç filesi.
Una vieja redecilla acabada de tender.
Yas tutmayı bırak. Çamaşırları engelliyordu.
Bueno, no nos dejaba tender bien la ropa...
Sadaka istemiyorum.
No quiero tender la mano.
Küller yüzünden çamaşır bile asamadım.
Ya lo sé, no he podido tender la ropa.
Sana söylemiştim, "Legal Tender" ın The Furies'in olmasını, mahvolmasını istemiyorum.
No quería que se arruinara la Casa de la Moneda.
Eğer buradan laf çıkmasını istemiyorsan... "Legal Tender" ı mahvetmeyi asla deneme.
Si no quiere que corran rumores sobre esto, no intente dar al traste con la Oficina de la Moneda.
- Komisyoncu ( Legal Tender )
- ¡ La Casa de la Moneda!
Pusu kurmak için çiftliğinin yanmasına razı oldu.
Ha dejado que su rancho arda sólo para tender una emboscada.
Buradan Allahabad'a yaklaşık 80 km yol var.
Aún falta por tender 50 millas desde aquí hasta Allahabad.
Hal Crane'in dikenli tel çekmeye cesaret edeceği hayatta aklıma gelmezdi.
Nunca creí que Hal Crane fuera capaz de tender el alambre de púas.
# El sıkışmayı deneyin kavgayı bırakın. Hazır olun.
Intenta tender la mano y parar peleas Preparado
- Kömür dolu bir vagon. Peşinat.
- Un tender lleno de carbón.
Ama karanlık geçmişte bir yerde bazı uzak atalarımız yeni bin yıla köprü kurmanın bir yolunu keşfettiler.
Pero en algun lugar del obscuro pasado unos cuantos de nuestros lejanos ancestros descibrio la manera de tender un puente entre los milenios.
Oğluma yardım elini uzatabilecek, dünyada tek bir insan kaldı o da başkan.
Sólo queda un hombre en el mundo que le puede tender una mano a mi hijo, y ése es el presidente.
Sonunda, üzerimdeki etkisinin sırrını çözdüğümü düşünerek, tekrar yatağıma uzandım.
A la larga, satisfecho del verdadero secreto de su efecto, me volví a tender en el lecho.
# Şu zarif şimşek
# That tender lightning
Şimdi tuzağı kur katili yakala... ve dünyaya Maria Gambrelli'nin masum olduğunu kanıtla.
Tengo que tender la trampa, atrapar al asesino y demostrar al mundo entero que Maria Gambrelli no es culpable del asesinato!
There must be an easier way to set a trap!
¡ Debe de haber un modo más fácil de tender una trampa!
Nehirde pusuya yatmak için artık hazır.
Estamos listos para tender una emboscada en el río.
Belki zamanı durdurabiliyorsun. Belki onlar kadar üşümüyorsun.
Quizá puedas tender vías las 24 horas del día... quizá no sientas el frío como ellos.
Irkımın on yıllardır anlamaya çalıştığı bu Okyanusla, hayali de olsa bir ilişki kurma olasılığını geri çevirmeye hakkım var mı?
¿ Acaso tengo el derecho de renunciar... aunque sea a una supuesta posibilidad de contacto con el Océano, al que tantos años trata de tender mi raza hilos de comprensión?
Bilirsin, tenteli, dantelli...
De lo de tender colgaduras a mi paso. Es un conserje muy fino.
Ray döşemeniz için tuttum sizi... kansaslı ibneler gibi zıp zıp zıplayın diye değil.
¡ Os he contratado para tender una simple vía... no para brincar como un atajo de maricas de Kansas City!
Tuzak kurmak iyi değildir.
No es amable tender trampas.
Bana bir tuzak hazırlıyor...
Me va a tender una trampa.
* Yumuşak ve tatlıydı *
# She was tender and sweet
Birisi yatağını ıslatırsa çarşafını çamaşır ipi varmış... gibi elinde tutardı. Tüm gün ayakta durur ve öğretmen... elinde sopayla arkasında beklerdi.
Si alguien mojaba su cama, esto bajo los nazis en lugar de tender la sábana en las cuerdas, solían oblgar a la persona que lo hacía, permanecer así todo el día y la profesora se ponía detrás con un palo.
Ayda 1000 frank için yaşlı kadınların hikayelerini duymak hoşuna mı gidiyor 3 frank bahşiş için elini açmak.
¿ Te gusta escuchar a esas viejas por 1.000 francos al mes? ¿ Te gusta tender la mano por una propina de 3 francos?
Bende düşündüm, pekala, eğer o en iyi poz veren olduğunu düşünyorsa bende ona küçük bir numara yapmalıyım.
Entonces pensé : "Bueno, si cree que es el mejor posando... " le voy a tender una trampa. " Y eso fue lo que hice.
Ben çamaşır ipi kuulanıyorum.
He usado la cuerda de tender.
Böyle bir şeyi olsa olsa ben tezgahlardım da ondan!
Si algún ser humano pudiera tender semejante trampa, ¡ sería yo!
Bebeğim, şefkatli dokunuşunu özledim
Baby, I missed your tender touch
- Yanılıyor olabilirim. Yatağını yapmış. Atlamayı planlıyorsa neden yatağını yapmış ki?
Hizo la cama. ¿ Por qué iba a tender la cama si planeaba saltar?
Şimdi tuzağı kuracak, katili yakalayacak ve dünyaya... Maria Gambrelli'nin cinayet suçundan masum olduğunu kanıtlayacağım.
Tengo que tender la trampa, atrapar al asesino y demostrar al mundo entero que Maria Gambrelli es inocente.
Bir kamu görevlisi için, muhtemelen şundan daha zor bir görev yoktur : Kamu anlayışı ve vatandaşlık sorumluluğu arasındaki köprüyü kurabilmek.
Probablemente, no existe un trabajo más difícil para un funcionario público... que tender un puente... entre la comprensión de los ciudadanos y la responsabilidad cívica.
Küçük çocuklar odalarına tren rayı,..... gar, ev, garaj döşeyerek oynarlar.
Los niños juegan a tender los raíles de un ferrocarril,..... las estaciones, las casas, los coches, los garajes...
Şimdiye kadar bu eziyete yakınmadan katlandık.
Hasta ahora hemos soportado la pena, sin gritar... conformándonos con rezar, perdonar y tender las manos... a este bárbaro señor.
"Tender is the Night". ya da "The Way We Were" in şarkı sözleri gibiydi
Fue como "Tierna es la noche"... o "La manera que éramos."
Ama eve dönerken biraz Tender Vittles alabiliriz.
Podemos comprar un par de latas de camino a casa.
İki düzine şişman Elvis kalemi. 1000 rulo "Sev Beni Aşkım" tuvalet kağıdı.
"Dos paquetes De plumas de Elvis gordo, 1000 rollos de papel higiénico Love Me Tender".
Yatakları yapmadan önce şilteleri çevirdin mi?
¿ Diste vuelta los colchones antes de tender las camas?
- Sızlayan bir çene, ezilmiş bir ego ama stres konusunda kesinlikle ilerleme var.
- Tender la mandíbula, el ego magullado, pero sin duda una mejora en el departamento de estrés.
- Nereden biliyorsun? - Kuzenim mutfakta çalışıyor.
Así es que béseme ténder, Ámeme verdadero
Kuşlar gibi uçarlardı, ta ki kardeşini düşürene kadar. Kardeşini öldürdü.
Así es que béseme ténder, Ámeme verdadero
# Şu narin şimşek
# That tender lightning