Tibet translate Spanish
663 parallel translation
Tam Tibet sınırında.
Justo en la frontera del Tíbet.
Neden Tibet'teyken yutayım ki?
¿ Por qué me lo tengo que tragar en el Tíbet?
" Tibet'te bir yer hakkında müthiş şeyler anlattı.
" Contó algo curioso sobre un lugar en el Tíbet.
Dilenerek ve dövüşerek Tibet sınırına doğru ilerledi.
Mendigó y luchó abriéndose camino hacia la frontera del Tíbet.
Onun izini... Tibet'teki en uç sınır kasabasına kadar sürdüm.
Hasta que al fin... le seguí la pista hasta el puesto más avanzado en el Tíbet.
- Tibet, belki? - Hayır.
- ¿ En el Tibet, entonces?
Hep denedi. İran, Tibet, hatta Avusturalya.
Intentó en Persia, Tibet, incluso en Australia.
Himalayalardaki Tibet'teydi bu.
Fue en el Tibet.
Tibet'te.
Son del Tíbet.
Yangtze-kiang, bir nehir değil, bir caddedir..... 5.000 km uzunluğunda, Tibetten başlayan..... Sarı Deniz'e uzanan bir cadde..... tüm güzellikler kıyında yatıyor..
El Yangtse - kiang no es un río, es una avenida... Una avenida de 5.000 km... Cae desde el Tibet para acabar en el Mar Amarillo, con sus juncos y sampanes en las orillas.
Otantik biri için uygun bir yer, Burada Tibet rüzgar ile, illüzyon yaratılır.
Esto tampoco es auténtico, pero con el viento del Tibet, se puede hacer la ilusión.
" Bana Çin ve Tibet'i vaad etmiştiniz, Bay Sosthène.
Sr. Sosthène.
Bu Tibet'te yaşadığı sırada öğrendiği bir şeydi.
Algo que aprendió durante su estadía en el Tibet.
Size Prenses Ayisha'nın havada yükselmesini sunacağım,... bu bana Tibet'in gizli dağlarındaki bir vejeteryenin öğrettiği bir illüzyondur.
Les presento la levitación de la Princesa Ayisha, una ilusión que me fue enseñada por un antiguo vegetariano en las eternas cumbres del Tibet.
Bu Tibet'ten.
- Viene de Tíbet.
Bu benim ayrıldığım zamandı. Hint bilginleri ve rahiplerle, Tibet'te dağların zirvesine gittim.
Fue entonces que huí y me fui al Tibet a la cima de una montaña con swamis y monjes.
Tibet'e gitmek zorunda değilim.
No tengo por qué irme al Tibet.
Sonra Tibet'e gittim.
Después fui al Tibet.
Tibet üzerine mükemmel bir kitabım vardı.
Tengo un maravilloso libro sobre el Tibet.
Tibet üzerine mükemmel bir kitabım var.
Tengo un hermoso libro sobre el Tibet.
Kitaplarımın hepsi Slavca hatta Tibet hakkındaki kitabım bile.
Todos mis libros están en checo incluso mi libro del Tibet.
Kutsal toprağımız Tibet Buda'nın hayata dönüşünü gözlüyordu, Kurtarıcımızı yıllarca aradıktan sonra, nihayet onu bulduk.
Nuestro bendito señor del Tibet ha estado buscando la reencarnación de Buddha, nuestro salvador. Tras años de búsqueda, lo hemos encontrado al fin.
Sevgili Tibet'imiz hükümdarını bekliyor.
Nuestro amado Tibet espera a su gobernante.
David-Neel'ın yazdığı Tibet ile ilgili kitabımda yıllardır okuduğum gibi : Acıdan kurtulamayı başaran bütün ruhlar onları bekler.
Como he leído durante años en mi libro sobre el Tibet de David-Neel : Libres todas las criaturas del sufrimiento que les espera.
Şimdi de eski Tibet ülkesinde çekilmiş resimler göreceğiz.
Ahora verá imágenes... tomadas en el antiguo país del Tíbet.
Tibet'teki manastıra gitmeden önce,
Justo antes de irse al monasterio del Tibet,
Tibet havalanma tekniğini çalışıyorum.
Estudio la levitación tibetana.
Tibet'e gitmek istiyorum.
Quiero ir al Tíbet.
Bana Ned Tibet'ten bahset.
Dime algo sobre Ned Tibet.
Gemiye atlayıp Hong Kong'a gidiyorum, oradan da Tibet'e geçiyorum... Himalayalarda bir golf sahasında taşıyıcılık yapıyorum.
Así que me subí a un barco en Hong Kong y así llegué hasta el Tibet así que continúo como un ayudante hasta un campo en los Himalayas.
Bu cihaz ve bu da birkaç Tibet keşişi tarafından manastırda keşfedilmiş bir egzersiz.
Este aparatito y este ejercicio Fueron inventados en un monasterio por un par de monjes tibetanos
Aylar boyunca, ailesinin tek bildiği, Tibet gibi tuhaf yerlere seyahat ettiği oldu ki bu da garipti çünkü karısını ve çocuğunu severdi.
Durante meses su familia sólo sabía que viajaba solo... por sitios extraños, como el Tíbet.
Bu kesinlikle baba değildi, çünkü sürekli olarak Tibet'e gideyim veya bir şeyler yapayım diye düşünüyordum.
No existía un padre. Yo siempre pensaba en irme al Tíbet... a hacer Dios sabe qué.
Çok enteresan Wally. Batı Tibet, Ladakh'a gitmiştim ve orada bir çiftlikte bir ay kadar kalmıştım akşam saatlerinde insanlar çay içmeye gelirlerdi ve kimse konuşmazdı. Tabii söyleyecekleri bir şey yoksa ama neredeyse hiç olmazdı.
Es interesante, porque cuando fui a Ladakh, en el Tíbet... y pasé un mes en una granja, cuando venía gente a tomar el té por la noche... nadie decía nada, a menos que ocurriera algo... y casi nunca había nada.
Adamlar, "Tibet karadamı" falan gibi bir şey olduğunu söylüyorlar.
Los soldados dicen que es el abdominal hombre de las nieves.
3 yıl boyunca Qinghai ve Tibet'in heryerinde onları arayıp durdum!
Anduve por Qinghai y el Tibet buscándolos por 3 años.
Bu yüzden, onu Ambassador'a yerleştirdim. Bakalım.
nunca antes salió del Tibet, así que lo alojé en el Ambassador.
- Bu daha iyi... "Tibet mutfağında bir gezi".
"Un viaje por la cocina del Tíbet".
İki yıl boyunca Tibet'i dolaştım. Lhasa'yı gezerek eğlendim. Birkaç kere Dalay Lama'yla görüştüm.
Durante dos años viajé al Tíbet y me entretuve visitando Lhasa y pasando algún tiempo con el Dalai Lama.
TİBET :
TIBET :
Beş gün önce, kuzeydoğu Tibet'de.
Hace cinco días en el noreste del Tibet.
Tibet, yetki bölgemin biraz dışında kalıyor.
El Tibet está fuera de mi territorio.
Bayan Tibet, artık dışarı çıkabilirsiniz.
Sra. Tibet, ahora puedes salir.
Yarın, hançeri elde etmek için Kee Nang ile beraber Tibet'e gideceksin.
Mañana, irás con Kee Nang a Tibet para buscar la daga.
Çılgın bir rüya gördüm diye Tibet'e falan gidecek değilim.
No iré a Tibet sólo porque tuve un sueño loco.
Neden...?
El Tibet...
Tibet... Neden Bahamalara gitmek için seçilmedim?
¿ Por qué no me eligen para ir a las Bahamas?
Tibet'e gitmek için seçilmeye mecburmuydum.
Me tuvieron que elegir para ir al Tibet.
Üzerinde Tibet gamalı haçı vardı.
Y puso la esvástica tibetana.
Hayır, Tibet gamalı haçıydı bu, Nazi değil.
Sí, pero la esvástica tibetana, no la nazi.
Antik Tibet sembollerinden birisidir.
Es uno de los símbolos más antiguos del Tíbet.