Trafik translate Spanish
6,253 parallel translation
Pekâlâ, teknik birim Houston caddesindeki geçen salı gününe ait trafik kamerası görüntülerini taramış.
Los técnicos revisaron los videos del jueves pasado en Houston.
Ödenmemiş altı park etme bileti, trafik kuralı ihlali bir de esrar bulundurma.
Tiene seis multas de aparcamiento sin pagar, una infracción de tráfico y un cargo por posesión de marihuana.
Şu olanları düşünürsek, trafik felaket olacaktır.
Sí, bueno, con todo lo que está pasando, el tráfico va a ser una pesadilla.
Trafik çok kötü.
Hay un atasco de tráfico por aquí.
Tamam. Ama kimse bana kadının hafta sonu korkunç bir trafik kazası geçirdiğini ve imzaladığımın emeklilik kartı olmadığını söylemedi. Geçmiş olsun kartıymış.
- Pero nadie me dijo que tuvo un terrible accidente de coche el fin de semana y que lo que estaba firmando no era una tarjeta de jubilación si no una tarjeta de "mejórate".
Teğmen Delgado trafik suçlarının affına karşılık Erica'ya saldırman seni için zorladı mı?
¿ Le forzó la Teniente Delgado a atacar a Erica a cambio de clemencia por sus faltas de transito?
Yani hiçbir hafıza var Böyle trafik içine dolaşıp?
¿ Entonces no tienes ningún recuerdo sobre deambular por el tráfico así?
Evet, ana yolda trafik berbattı.
Sí, el tráfico era un infierno en la autopista, hombre.
Trafik arttı ve büyük bir sıkışıklığa sebep oldu.
El trafico esta parado causando una pequeña congestión.
Trafik kazasında öldü.
Fue en un accidente de auto. - Está bien.
Hindistan'da on kat trafik var ama hareket durmaz.
En India, hay 10 veces más de tránsito, pero se mueve.
Hindistan'da trafik akışını hiçbir şey durduramaz.
Nada detiene el flujo del tránsito en India.
Trafik akışı orada asla durmaz.
Nada detiene el flujo del tránsito allí.
Hiçbir şey Hindistan'daki trafik akışını durduramaz. Bir inek hariç.
Nada detiene el flujo del tránsito en India, excepto una vaca.
Çok trafik vardı.
El tráfico era terrible.
Rutin trafik kontrollerini her zaman yanınızda DEA ajanlarıyla mı yaparsınız?
¿ Siempre lleva a cabo detenimientos de tráfico de rutina con agentes de la DEA como acompañantes?
Ben, bozuk ritimle çocuk şarkıları çalarken Youtube'dan Rusya'daki trafik kazalarını izlemeyi seviyorum.
Me encanta ver accidentes de tránsitos rusos en YouTube mientras escucho música infantil a la velocidad incorrecta.
Başlamadan önce sizi trafik durumundan haberdar edeceğim...
Ahora antes de empezar, y tenemos un show apretado para esta hora...
Trafik tüyoları için teşekkürler.
Gracias por el consejo de tráfico.
Ambulans 61, trafik kazasına müdahale edin...
Ambulancia 61, Accidente de trafico en...
Evet, trafik kazasına neden olduğunu görmüştüm.
Sí, te he visto provocar accidentes de coche.
Erkek arkadaşının tavşanı, Elm sokağında ufak çaplı bir trafik kazasına sebep olmuş.
El conejo de tu novio ha llegado hasta Elm Street, y ha causado un accidente.
Aynısı trafik devriyesi vesaire için de geçerli.
Lo mismo va para el control de tránsito, etcétera.
Trafik lambasının üzerinde.
Está arriba del semáforo.
- Ailesi trafik kazasında ölmüş.
Sus padres fallecieron en un accidente vial.
Bu saatte trafik olmaz.
No hay tráfico tan pronto.
Trafik sıkışıklığının içinde mahsur kaldım.
Ahora mismo estoy en pleno atasco en el Strip.
Pekâlâ, trafik kameralarına bakalım, belki bu ara sokakta kimin olduğunu görebiliriz.
De acuerdo, vamos a echar un vistazo a la cámara de tráfico, a ver si podemos averiguar quién más estaba en ese callejón.
- İşimiz bitti! Voight sana bir daha yardım ettiğimi duyarsa trafik polisliğine geri dönerim.
Voight dijo que si te volvía a ayudar estoy de... vuelta manejando los patrones de tráfico... del departamento de Calles y Sanidad.
Diğer ikisi 14 dakika sonra Seattle'da bir trafik kazasında ölecek.
Los otros dos morirán en un accidente de tráfico en Seattle dentro de 14 minutos.
Bir trafik kazası olmuş sanırım.
Parece ser un accidente de transito.
Ölümlü trafik kazası, 1994, Aberdeen.
Accidente de tráfico fatal, 1994, Aberdeen.
Temizleme ve trafik kontrolündesiniz.
Primeros en la escena. Estarás en ruta controlando el tráfico.
Dürüst olmak gerekirse, değerlendirmeden sonra, tüm o trafik sitemizi çökertti.
Bueno, la verdad, después de la crítica, todas las visitas han tumbado nuestra web.
Eve geç kalınca trafik kazasında öldüklerini düşünürdüm. Sırf on beş dakika geciktiler diye.
Si volvían tarde a casa, solía imaginarme que morían en un accidente de coche, solo porque llegaban 15 minutos tarde.
Şu olanları düşünürsek, trafik felaket olacaktır.
Sí, bueno, con todo lo que está pasando, el tráfico será una pesadilla.
Bugün trafik ışıklarından kaçınalım, olur mu?
Y hoy podemos saltarnos algún semáforo, ¿ vale?
23. Sokak'ta trafik ışıklarıyla bağlantılı kamera bizi takip ediyor.
En la calle 23 estamos cubiertos por las vías elevadas de la línea de Flushing.
Trafik kayıtlarıyla kıyaslayacağım.
Está bien, comenzaré con el DMV.
Trafik kazası.
Hubo un accidente de coche.
Tüm trafik bomba yüzünden alt üst olmuş.
Sí, pero el tráfico está jodido - por la explosión.
Berlin'deki Amerikan ordusu karargâhı bu sabah erken saatlerde 12 gün önce geçirdiği trafik kazası sebebiyle uzun zamandır yaralı olan General George S. Patton'ın öldüğünü duyurdu.
El cuartel general del ejército de EE.UU. en Berlín anunció la muerte del General George S. Patton, Jr. hoy por heridas sufridas en un accidente automovilístico hace doce días.
Afedersiniz bayım. Trafik neden sıkışık?
Disculpe, señor. ¿ Por qué hay un atasco?
Çünkü trafik her zaman sıkışık.
Porque siempre hay atascos.
- Çok fazla trafik olur.
- Hay demasiado tráfico.
Trafik son günlerde berbat.
El tráfico ha estado terrible.
Joe Rizzo'nun bilgilerinin telefondan nasıl alındığını bulmak için IP trafik günlükleri inceliyorum.
He estado repasando los registros de tráfico IP para averiguar cómo sacaron la información de Rizzo de su teléfono.
Bu da karavan sahibinin trafik kayıtlarına uyuyor.
Eso coincide con los registros de tráfico del dueño de la casa rodante.
İsveç Hükümeti trafik kaynaklı ölümleri sıfıra indirmeye karar verdi.
El gobierno sueco aspira a que haya... cero muertes por accidentes de tránsito en este país.
- Morgun çevresindeki trafik kameralarına bakıyordum, bunu buldum.
- Revisé las cámaras y encontré esto.
Karısı bir trafik kazası geçirmiş.
Ella tuvo un accidente.