Trina translate Spanish
440 parallel translation
"Eğer çilem sona erecekse Trina'nın bana cadı merhemi sürdüğünü itiraf ediyorum."
"Si evito el sufrimiento, confesaré que Trina me ha untado con ungüento de brujas."
"Ah evet, bilge adam. Zavallı ben Trina'nın süpürgesine binip gecenin içinde havalanarak Brocken'a gittim."
"Oh sí, hombres sabios, miserable de mí que he volado en la noche hasta Brocken en la escoba de Trina."
Teğmenin tepesi attı.
El teniente está que trina.
- İhtiyar Luke burnundan soluyor.
- Luke está que trina.
Scott-Padget çılgına dönmüştür.
Scott-Padget debe estar que trina.
Hey, Trina!
¡ Oye, Trina!
Öten her küçük kuşun
Cada pajarito que trina
Bu Trina'daki garip küçük adam değil mi? Şu civardaki tek işe yarar taksiyi bizden önce alan?
¿ No es el hombrecillo que vimos en Tirana, el que nos robó el único taxi decente?
Reklamlardan sonra, Trina size önemsiz e - postalar için ne yapabileceğinizi anlatacak.
Cuando regresemos, Trina estará para decirles qué hacer con el correo chatarra.
Hoşça kal Tina, Sheena yada Teena.
Adiós, Tina, Trina... Tina.
- İnanın bana Başkan sinirlenmiş.
- Créame, el Presidente está que trina.
Trina?
- ¿ Bill?
Trina!
¿ Trina?
Trina! Merhaba!
Trina, ¡ ya llegué!
- Kapa çeneni, Ed!
- ¡ Trina!
- Trina. Bahsettiğimiz kişi Howard.
- ¡ Hablamos de Howard!
Şu nar ağacında öter her gece.
Todas las noches trina en aquel granado.
Senin yüzünden adamın başı dertde.
Está que trina.
Süt dağıtıcısı, Trina Salmon.
Trina Salmon, okey?
Tamam, Trina Sinclair.
Muy bien. Trina Sinclair.
Trina Sinclair, saç boyası zehirlenmesinden, yolda öldü. Saçıyla uyumlu bir toka ararken diyet hapları ve müshil yüzünden öldü.
Trina Sinclair, muerta al llegar a la peluquería pereció por vivir a píldoras para adelgazar y laxantes.
Trina, yumruğumu sok kendine.
Trina, vete a cagar.
- Trina, köpeğin bende değil.
- Trina, no tengo tu perro.
Trina saçmalıyorsun. Evine git.
Trina, estás sangrando.
- Trina git artık.
Trina, vete. ¡ Ya!
Tamam, sakin olalım.
- Bien, calmémonos, ¿ sí, Trina?
Biliyor musun Trina? Sevgilinle yatıyor.
Trina, ella se encama con tu chico.
Trina Sinclair'in ortadan kaybolmasıyla ilgili yürütülen polis soruşturmasına yardımcı olmak için bazı öğrenciler çağırılacaktır.
Ciertos alumnos serán convocados a Dirección para ayudar a la policía respecto de la desaparición de Trina Sinclair.
Trina Sinclair bana vurdu, çünkü Jason McCardy benden hoşlanıyordu.
Trina Sinclair trató de pegarme. Porque le gustamos a Jason McCardy.
Dwayne seni aldattı, Trina.
- Dwayne te engañó, Trina.
Neden Trina'nın bunu kendisinin halletmesine izin vermiyoruz?
¿ Qué tal si dejamos que Trina arregle las cosas a su ritmo?
- Sonra Trina, ardından Sophia.
- Luego tuvimos a Trina, después Sophia.
Trina, bana evimden bir şey getirmeni istiyorum. Kızların odasındaki bir şeyi.
Trina, necesito que me traigas algo de la habitación de las niñas.
Trina, dadı kamerasını biliyordun değil mi?
Tú sabías lo de la cámara.
Ağzını bıçak açmıyor. Trina'nın ifadesini kullanırız.
- Trina testificará contra él.
Katrina. Kapa çeneni.
Trina, cállate.
- Hayır, hayır.
- No, no, Trina...
Katrina! Hayır, Katrina!
Trina, no.
Dur. Açıklayabilirim!
Trina, espera...
Katrina.
¿ Trina?
Bana tek bir şey için, kahrolası trenleri yürür durumda tutmam için maaş ödeyen belediye başkanı da çok kızgın.
Y el alcalde está que trina, pues me paga para que los trenes funcionen.
Katrina, kapa çeneni.
Trina, cállate.
- Trina!
- ¡ Trina!
Ben, Trina ve bütün kuzenler.
A mí, a Trina y a tus primos.
Trina.
Trina.
- Nefes al Trina.
- Respira, Trina.
Ayak parmaklarını oynat Trina.
Mueve los dedos de los pies, Trina.
Trina bir şey hatırlıyor musun?
Trina, ¿ te acuerdas de algo?
- Trina, kaç kişilerdi?
- Trina, ¿ sabes cuántos eran?
Ze iyi durumda değil.
Zé está que trina.
Trina biz sadece...
- Sólo estábamos...