English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ T ] / Tükenmiş

Tükenmiş translate Spanish

858 parallel translation
Her şey soğuk ve tükenmiş.
Todo es frío y está acabado.
Tükenmiş kurallar der ki ; bir yemin ettiysen,.. .. yeminin yüzlerce asırlık nesil boyunca, bozulmuş olarak kalmalıdır.
El maestro dijo bien claro que este juramento no puede romperse mientras pertenezcamos a esa organización.
- Tükenmiş kurallar der ki :...
- Las normas son muy estrictas...
Biletler tükenmiş durumda.
Los boletos están agotados desde hace meses.
At etleri bile tükenmiş.
Hasta la carne de caballo se acabó.
Bitmiş, tükenmiş haldeyim!
Estoy agotado.
"Ya Sezar ya da hiç kimse." Dünya tükenmiş, bitmiş artık.
César o nada. El mundo es decadente, se agota.
Elinde kılıçla boğayı beklerken bile tükenmiş görünüyorsun.
Ahora cuando enfrentas al toro con una espada, estás seco, vacío.
Bana biraz tükenmiş gibi geldi.
¿ Tiene esparabanes o es ilusión mía?
O kadar çok şey yaşadım ki, kendimi tükenmiş hissediyorum.
Han cambiado muchas cosas.
Bütün kasaba korkudan tükenmiş gibi ama sizin durumunuzda, saldırgan köpeğinize, şu açık pencerelere ve şu av tüfeğine bakarsak bu doğaüstü korkusu değil.
Es comprensible. La aldea entera parece estar presa del terror. Pero, en su caso entre el perro, las rejas en las ventanas y el fusil de caza no es miedo a lo sobrenatural, ¿ entonces, a qué?
Tükenmiş bir adamı seveceksen kocanı tüket. Ben bozuk para değilim.
Si te van los hombres hechos pedazos, despedaza a tu marido... yo tengo mucho que hacer para darte ese capricho.
D.Ö. 6 milyon yılından beri soyu tükenmiş bir adam.
Al pithecanthropus erectus... un hombre que se extinguió seis millones de años antes de Cristo.
Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Así es como me encontré en Albuquerque sin dinero, consumido, con las suelas gastadas y sin reputación.
"Mısır mumyaları, soyu tükenmiş sürüngenler..."
" Momias egipcias, reptiles extinguidos...
Ayrıca, Lucky Pick'ın derenin bizim tarafındaki madenleri tükenmiş.
Además de Lucky Picku, que está de nuestro lado del río donde las minas están agotadas!
Uzun süre önce soyu tükenmiş, üç bölmeli bir yaratık.
¡ Una criatura de tres lóbulos, extinta hace millones de años!
Şu anda elin güçlü, çünkü tamamen tükenmiş durumdasın.
Tiene un buena mano porque está herido.
Tükenmiş, heba olmuşsun.
Estás muy delgado.
İ.Ö. 356 yılı. Sıkıntı içinde, tükenmiş, bölünmüş, kanlı Yunanistan.
Es el año 356 a.C. En una Grecia extenuada, dividida y cruenta...
Bomboş. Tükenmiş bir ırkın yadigarları sağa sola serpilmiş gibi.
Carente de vida y lleno de reliquias de una raza extinguida.
Senin geleceğin tükenmiş.
Tu futuro se acabó.
İşi bittiğinde tükenmiş dişi kaplumbağa yarı ölü bir halde denize geri sürünür.
Y cuando termina la exhausta tortuga se arrastra semi-muerta, hacia el mar.
Bitmiş, tükenmiş durumda. Şimdi kime yararı dokunacak?
Está ausente, ido no es válido para nada.
Zavallı Bay Biggs ayrıldığında tükenmiş haldeydi.
El pobre Sr. Biggs se marchó muy disgustado.
Giro yarışçısına bak, nefesi tükenmiş.
¡ Cierto! ¿ Ves a ése? ¡ Está exhausto!
Bu his tükenmiş olamaz.
Y esa idea no puede desaparecer.
Gazetelerde haberler tükenmiş.
La prensa ya no sabe qué inventar.
Ama sanırım tükenmiş vücudum hareketlerimi yavaşlatıyor.
O quizás mi vieja osamenta necesita más tiempo para todo.
d Ve tabağımda çipura var. d d Bir tabak, şapırdata şapırdata. d d İkinci bir tabak, şapırdata şapırdata. d d Üçüncü bir tabak istiyordum fakat bütün balıklar tükenmiş. d
Y pescado en mi plato Un tazón, slurp, slurp Y otro tazón, slurp, slurp
- Nesli tükenmiş.
No existe, extinguido.
O tükenmiş.
No puede más.
Soyu tükenmiş bencilliğin katlanılır gibi değil.
Su egoísmo es intolerable.
Sonunda boğayla yüz yüze geldiğimde tükenmiş oluyorum.
Y que me ponga delante de un toro y me cale os importa tres pepinos.
Yakıtı tükenmiş olabilir.
Tal vez estamos sin combustible.
Kaynaklarımız tamamen tükenmiş durumda.
Nuestras reservas están agotadas.
- Tükenmiş.
- Agotados.
- Bir güneş günü. O zamana kadar itici gücümüz tükenmiş olacak.
Agotaremos nuestra potencia de impulso mucho antes.
Tükenmiş.
Está descargado.
Bunların, sözcüklerin sükûnetine yol açan dil tuzakları çoktan tükenmiş bir kültürün suç ortakları, bir strateji dilsel bir mazeret, dilsel-ideolojik bir uzlaşma olduğunun farkına varmıyor musunuz?
un ardid, una coartada lingüística, un arreglo lingüístico-ideológico que puede llevaros a la paz mental de las fórmulas?
Nesli tükenmiş bir ırk.
Una raza antiquísima.
Zaman tükenmiş olacak...
Habrá una rebaja...
İki ay sonra, Boston'a tükenmiş biri olarak döndüm.
En dos meses, yo regresé a Boston.
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
Una verdadera Bette Davis, hasta la escena final.
Tükenmiş bir halde eve ulaşır.
Llega a la casa con fatiga y pena.
Geldiğimizde onları burada bulduk susuzluktan tükenmiş vaziyetteydiler.
Y cuando encontramos a éstas acá... estaban agotadas.
Uçağının yakıtı tükenmiş. Buraya indirdi.
Su avión se quedó sin combustible y tuvo que aterrizar ahí fuera, en la calle.
Eğer karımın altı yaşında bir çocuk gibi konuştuğunu ve nesli tükenmiş bir kabuklu deniz hayvanı gibi seviştiğini söylemek istersem söylerim ve bunu yapmak için sevgilisinin iznini almam da gerekmez.
Pues yo digo que mi mujer habla como un niño de 6 años y hace el amor como un molusco fósil. ¡ No necesito el permiso de su amante!
Tükenmiş durumdayım.
Estoy exhausta.
Ölü, barodan kovulmuş, işi bitmiş, tükenmiş, ayvayı yemiş.
¿ Cuándo ocurrió, Joe?
Şimdi bana tükenmiş olduğumu söylüyorsunuz
Ahora insinuáis que no me restan fuerzas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]