English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ T ] / Tıknaz

Tıknaz translate Spanish

196 parallel translation
Şovlarını severim. Çok güzel ve ince zevkliler. Onunla tanışıp şişko göbekli tıknaz bir adamla karşılaşmak istemem.
Me desilusionaría si lo conociera y fuera un gordiflón.
Şişko değil, tıknaz da sayılmaz.
En realidad, no es tan gordiflón. - ¿ No?
Tıknaz değilmiş.
- ¿ Entramos?
Almanya tüm gücüyle hayatta kalmaya çalışan güçlü, tıknaz bir boğa gibidir.
Allí se piensa en un toro muy fuerte, que necesita su fuerza para vivir.
Şu tıknaz adamım. Geçenlerde sinemada tanışmıştık.
Soy el tipo robusto que conociste en el cine RKO de Chester.
Ben kısa boylu, tıknaz olanım.
Yo soy el robusto, el más grandote.
Kumral ve hafif tıknaz dememiş miydin?
¿ Antes no dijo que era un tipo castaño un poco fuerte?
Tıknaz, kel, düzensiz ve berbat derecede arkadaş canlısı.
Ya sabe, regordete, calvo, con lunares, y demasiado amistoso.
Tıknaz McCabe mi?
¿ El Gordo McCabe?
"Tıknaz" McCabe olarak anılırdı.
Solían llamarlo "El Gordo" McCabe.
Ona neden Tıknaz diyorlar?
¿ Por qué lo llaman "El Gordo"?
Tıknaz McCabe...
¿ El Gordo McCabe?
Hakkını teslim etmek gerekiyor Tıknaz.
LIL, 2 al precio de una Excelente trabajo, Gordo.
Sana "Tıknaz" derler miydi?
¿ A usted lo apodaban "El Gordo"?
Kısa tıknaz olan.
Aquel gordo alli.
Burada ne diyor bir bakalım... Yaklaşık 35 yaşında, tıknaz görünüşlü...
Veamos qué dice aquí... "Edad, sobre treinta y cinco, apariencia, bajo y fornido..."
Bugünkü şovda ufak tavuğum olacak, Cotton- - ben ve birkaç sulu ve tıknaz tavuklar.
Mis pequeños pollos estaran en el show de hoy, Cotton yo y algun bonito, gordo y jugoso pollo.
Tıknaz bir herifle buluşuyorum.
Es un tipo corpulento, ¿ sabes?
21 yaşındaki, 1.90'lık bu savunma oyuncusu çok tıknaz. Bu geniş omuzlu kelin saçları uçuşuyor gözleri parlak, küstah, genç ama birçok açıdan yaşlı.
Un defensa de 21 años alto y robusto... de espalda cuadrada, se está quedando calvo, muy alto... cabello al viento, ojos brillantes, joven por su edad... pero muy maduro.
Kaslı kısa boylu, tıknaz.
Muscular, bajito, compacto.
Charlemagne küçük tıknaz bir 1.52.
Carlomagno... un regordete de cinco pies.
Birkaç gün önce seni almaya gelen şu tıknaz eleman değil mi o?
¿ No es ese tipo bajito que vino por tí hace un par de días?
Tıknaz, erkek, zenci yaklaşık 65 yaşında.
Hombre negro y robusto. Aproximadamente 65 años de edad.
Hala mutluluk veren düşünce ise, şu anda, bütün ülkede, asilinden ayak takımına, ortalardaki çekici ve tıknaz insanlar da dahil, herkes Noel'i seviyor.
Sin embargo lo que es una idea maravillosa que es, en este momento, en todo el país, de mayor a menor, a través de esa gente gorda con encanto en algún lugar en el medio, todo el mundo está disfrutando de la Navidad.
Kısa tıknaz ve tümü örtülü olanlarla, büyük gözlü ince dal gibi olanlar.
Unos bajitos y fornidos, y otros delgados de grandes ojos.
Nefesi kokan tıknaz biri.
Un sujeto bajo con mal aliento.
Ziggy, nefesi kokan tıknaz adam.
- Ziggy : un hombre bajo con mal aliento.
- Evet, kesinlikle tıknaz.
Sí, es bastante grande.
Hayır, komşu tıknaz bir adamdı.
Sí, es cierto. No, el vecino un chico corpulento.
Galiba bir keresinde tıknaz bir erkektim.
Pienso que pude haber sido un hombre fuerte alguna vez.
- Evet, beni buradan aramasını söyledim ve telefonu açan kişiden kel, tıknaz ve gözlüklü birini istemesini söyledim.
- Sí, que me llame aquí y que le diga a quien conteste que pregunte por un hombre gordito con gafas algo calvo.
Deniz kenarındaki bir krallıktayım boylu boyunca açık körfezlerin olduğu ve dalgaları durduran tıknaz dalgaların olduğu ve süzülen martılar gibi uçan balıkların ve kalbini dolduran planktonların ve kıpkızıl somon balıkların, cennetten fırlayan ; deniz anaları ve mor deniz yosunları ve de kışın kayaların yosun tuttuğu.
En el reino marino a lo largo de claros golfos y grandes olas... Por parar las olas y los peces volando, volando cual gaviotas planeadoras y el plancton dentro de tu corazón y el salmón rojo brincando en los cielos las medusas amargas y las algas púrpuras, y las de invierno...
Kısa, tıknaz, seyrek saçlı biri.
Bajito, robusto, calvicie incipiente.
Tıknaz.
Está fornido.
- Gözlüklü, tıknaz ve gözlüklü.
- Un calvito con anteojos.
Kısa... Tıknaz.
Es bajo, es regordete...
Bu kostüme uyacak tek kişi kısa, tıknaz ve orantısız bir vücuda sahip olmalı.
La única persona que realmente puede usar ese atuendo debe ser bajo y ancho, de proporciones generosas.
Satış elemanlarım ; şu tıknaz olan, veya penceredeki esmer olan.
Mira mis vendedoras. Esa gordita. O la morena que está afuera.
Buralarda irice bir Mormon gördünüz mü... 40 yaşlarında, tıknaz, dost canlısı?
Hola, haz visto a un gran sujeto Amish de unos 40 años pasar por aquí. Robusto, medio amistoso?
Kramer çok ince. Ben tıknaz ve suluyum.
Kramer es delgado, yo soy jugoso.
Bunlar sadece ürkütücü bir şekilde hayatımın hikayesi kısa, tıknaz, kafası az çalışan kel bir adam olarak.
Simplemente son las horribles historias de mi vida por ser bajo, gordito, lento y calvo.
Sanki benim kısa, tıknaz, kel biriyle çıkar...
Como si saldría con hombres petizos, gorditos y calvos.
Kısa, tıknaz, kel bir adam saha boyunca çıplak koşuyor.
Un calvo bajito está desnudo en el campo.
Tıknaz, bir Pop-tart daha ister misin, tıknaz?
Rechoncho. ¿ Quieres otro pastelito, rechoncho?
Umarım iri ve tıknaz olmamın senin için mahsuru yoktur.
Ojalá no te importe, que me ponga bien gorda.
Tıknaz bir adamdı, değil mi?
¿ Verdad que era un tipo robusto?
Evet, 60 yaş üstü tıknaz adamlar için harika bir büfe.
El bufé ideal para un grupo de hombres pasados de kilos de más de 60.
Bart tıknaz.
Bart es un gordinflón.
Ne kadar şirin çocuklar en baştaki küçük tıknaz olan şey hariç.
Salvo el último que es gordito.
Acı, iğrenç, ahlaksız huyunla ve tabii ki tıknaz olarak doğmuşsun.
cruel y gordito.
Çok tıknaz.
Es muy gordo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]