English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ U ] / Ukulele

Ukulele translate Spanish

81 parallel translation
Ukulele çalamaz mı diye sordum önce.
Primero le pregunté si no sabía tocar el ukelele.
Ukulele çalıyorum, şarkı da söylüyorum.
Toco el ukelele, y además canto.
- Ukulele nerede?
- ¿ Dónde está mi ukelele?
- Ukulele mi?
- Y ahora un ukelele.
- Hayır, ukulele çalıp şarkı söylerim.
- No. Toco el ukelele. Y además canto.
- Ben ukulele çalabiliyorum.
- Yo toco el ukelele.
Ukulele için çok teşekkür ederim.
Muchas gracias por el ukelele.
Ukulele.
Ukelele.
- 619 ukulele.
6-1 - 9 Ukelele.
- Ukulele değil mi? Bu U-K-U olmaz mı?
Un momento. ¿ En inglés no se escribe "ukelele"?
Benden önce bütün çizgi film karakterleri saçmaydı.
Hasta ese entonces, los animales animados sólo tocaban el ukulele.
Yarattığın bu evren Martin'in süt kutusundan yaptığı "ukulele" den bile ilgi çekici.
El universo que creaste es mejor que el ukelele de cartón de Martín.
Ukulele. Ananaslar.
Enchúfenla, muchachos.
Şunlara bir bak. Annenin eski şeyleri, ukulelesi, Komünist parti kitapları...
Las cosas viejas de tu mamá, ukulele, Fiesta de la literatura comunista...
Kafamda Beatle peruğu ve elimde, bir ukulele ile çıkmıştım.
Salí con una peluca de Beatle con un ukelele.
- Bu bir ukulele.
Esto es un ukelele.
V son filmlerimden bir tanesinde kitara çalmayı öğrendim Not So Tiny Tim.
Y aprendí a tocar el ukulele en Tiny Tim No Era Tan Pequeño.
- Hey, burada bir ukulele buldum. ( bir tür gitar )
- Tenemos un ukelele aquí.
Ormanda tavşan ve sincaplarla ukulele çalıyor olacaksın.
Estarás en el bosque tocando el ukelele, con los conejos y las ardillas
Az evvel San Francisco'un ikinci en büyük parti organizasyonu için seçildim.
Acabo de contratar a la segunda mejor banda de ukulele de San Francisco.
Merkür'ün bir atmosferi olmadığı için sesin iletilmesine imkân yoktur. Yani Merkür'de gitar ya da kitara veya piyano çalsanız hiçbir şey duyulmaz. Çünkü o sesi iletecek bir atmosfer yok.
Ya que Mercurio no posee atmósfera no hay forma de transmitir el sonido, así que si estuvieses en Mercurio y tocases la guitarra, el ukulele o el piano no escucharías nada porque no hay atmósfera para transmitir ese sonido.
Hawaii gitarı olan bir kızım ben
Una joven con un ukulele
Ukulele * çalabiliyor musun?
¿ Usted sabe tocar el ukelele?
Bay Welles, benden daha iyi ukulele çalanını bulabilmeniz çok zor.
Sr. Welles, dificilmente encontrará quien toque el ukelele... mejor que yo.
Bense bunun yerine burada oturmuş ukulele çalgıcısı için küçük kağıtlar dolduruyorum.
En cambio, estoy sentada aquí escribiendo pequeños "11", con nada menos que un ejecutante de ukelele.
Sen muhtemelen ukulele'nin nasıl yazıldığını bile bilmiyorsundur.
¿ Sabes deletrear "ukelele"?
Hayır ciddiyim. Neden birisi Jül Sezar'da ukulele çalsın anlamıyorum?
En serio. ¿ Por que alguien debería tocar el ukelele en Julio César?
Ona ukulele verdik mi henüz?
¿ El tiene el ukelele?
Bayan Maroney, istediğiniz Havai kitarasını getirdim.
Srta. Maroney, tengo el ukulele que me pidió.
Aptal gibi görünmeden ukulele çalmak zor iş. Ama sen bırakma.
Sabes, es difícil tocar el ukelele sin parecer un idiota, pero sigue con eso.
Ukulele gitaristleri mi?
¿ Gente tocando el ukelele?
- Ukulele çalan birini tanıyor musun?
¿ Conoces a alguien que toque ukelele?
Bizler gitar solosu istiyoruz!
¡ Queremos el solo de ukulele!
Biz gitar solosu istiyoruz!
¡ Queremos el solo de ukulele!
Buralı olduğum için muhtemelen tarafsız olamıyorum ama lobisinde ukulele grubunun olduğu bir Waikiki otelinden daha az egzotik bir balayı mekânı düşünemiyorum.
Sabes, porbablemente yo sea parcial porque soy local, pero no me puedo imaginar un sitio de luna de miel menos exótico que en un hotel de Waikiki con una banda de ukelele en recepción.
Ukulele.. Mutlu?
Ukelele... ¿ feliz?
Bir ukulele * satın aldım.
* Canción de la rutina matutina *
Kafeteryada bahşiş için ukuleleyle halk müziği çalan bir kızdın sen.
Y todo esto de la chica que tocaba música folclórica con el Ukulele por propinas en la cafetería.
Ben ukulele çalarken siz de futbol servisinin arka koltuğunda millete 31 çekerdiniz.
Yo tenía mi Ukulele, y ustedes masturbaban a los chicos en la parte trasera del autobús de fútbol.
Sevdim bunu, ama bence biraz daha ukulele ekleyelim.
Me agrada eso, pero creo que me gusta más el ukelele.
Bence bir de ukulele ile kayıt yapalım, sonra dinleyip ne düşündüğünü söylersin.
Creo que deberíamos grabar una con el ukelele. y luego puedes escucharla y ver lo que piensas.
Ay ışığında kendi kendine oynamıştı. Ve hiç utanmadan hem de
Le tocó su ukulele a la luz de la luna, y no se averguenza de su amor por ella.
Neyse Joseph'e dansla ilgili bişeyler söyledim ve bir kadın için hiç de bu kadar utanmaması gerektiğini
Bueno, le dije a Joseph que creía que tocaba el ukulele estupendamente, y que no podría imaginarle nunca avergonzándose de su amor por una mujer.
Senin için bavula güzel bir kıyafet koyacaktım, ama onun yerine ukulelemi aldım.
te iba a empacar algo decente, pero luego decidi mejor empacar mi ukulele.
Seninle konuşmak, ukulele grubunda gayda çalmak gibi.
Hablar contigo es como tocar gaitas en una banda de ukelele.
Üstünde Obama etiketi olan bir kitara.
Un ukulele con una pegatina de Obama.
Evet, Jake Shimabukuro'dan ukulele dersi kazanmak üzereyim.
Estoy por ganar una lección de ukelele con Jake Shimabukuro.
Açık arttırmadaki ukulele dersini kazanmışsın.
Ganaste esas clases de Ukelele en la subasta.
- Cennette ukulele çalamayacak.
No va a poder tocar el ukulele en el cielo.
- Bu bir ukulele.
- Es un ukulele.
- Ukulele mi?
- ¿ Ukelele?

© 2017 - 2024 Translate.vc | translate.vc.com@gmail.com