Uçagın translate Spanish
5,208 parallel translation
Yılın bu zamanı adaların harika olduğuna eminim Bay Chandler ama uçağınızın arkadaşımla beni Portland'a götürmesi gerekiyor.
Estoy segura de que las islas están preciosas en esta época del año, Sr. Chandler, pero mi amigo y yo necesitamos su avión para que nos lleve a Portland.
Ayrıca David Clarke'ın üstüne yığılan 197 sefer sayılı uçağı düşürenler.
Y del atentado del vuelo 197 que atribuyeron a David Clarke.
Onları bir uçağı düşürmek için kullanacağınızdan haberim yoktu.
No sabía que ibas a usarlos para hacer explotar el avión.
Bir şey görmemizi engelleyen bulut tabakasını demek istedin ya da üzerimizde uçan gürültülü uçağı?
¿ Te refieres a esa densa capa de nubes que está evitando que veamos algo o el ruidoso avión que pasa todo el tiempo?
Öğleden sonra uçağını yakaladım, sabahki doluydu.
Tomé el vuelo del mediodía, el de la mañana estaba completo.
1968 yılında bir MiG-15UTI uçağının test uçuşunda öldü.
- en un vuelo experimental de un MiG-15UTI.
Minibüsün durdurulması ve uçağın kalkışının önlenmesi gerekiyor.
Tenemos que detener la camioneta y evitar que despegue el avión.
İkinci bir emre kadar uçağın kalkışı yasaklandı.
Este avión ha sido detenido hasta nuevo aviso.
Peki uçağın Avrupa'ya gitmesine nasıl mani olacağız?
Entonces, ¿ cómo evitamos que el avión se vaya a Europa?
Uçağın diğer kısmıyla birlikte 14 metre kadar geride.
A 15 metros, junto con la otra parte del avión.
Adamların öldüren aynı zamanda uçağı yere indiren kişi.
El que mató a estos tipos también aterrizó el avión.
- Uçağın kaydı yok.
El avión no está registrado, ¿ verdad?
Uçağın kayıt numarasından ne haber?
¿ Qué hay sobre el número de registro del avión?
Uçağın direksiyonundaki kanlı parmak izlerinden bir şey çıkmadı mı?
¿ Tienes algo de las huellas de sangre que encontramos
Var olmayan uçağınız içindeki beş cesetle az önce Hawaii'ye indiği için. - Ne?
Su vuelo inexistente acaba de aterrizar en Hawaii con cinco muertos a bordo.
İniş yerini değiştirmeye vakit yok. Uçağın yerini çoktan belirlemişlerdir.
No hay tiempo para cambiar el sitio de aterrizaje.
Uçağının yere çakıldığını gördüm.
Vi tu avión caerse.
Lütfen bana uçağının rötar yaptığını söyleme!
Por favor, dime que tu vuelo no se retrasa.
Three Six Oscar uçağının radar takibini mi talep ettiniz?
¿ Solicitaste un seguimiento de radar en Tres Seis Oscar?
Hizbullah için çalışan paralı askerler beni Venezuela'ya geçirdi. Orada bir petrol şirketinin uçağına binip Irak sınırına getirildim. Irak sınırında görevleri beni İran sınırından geçirmek olan bir El-Kaide hücresine teslim edildim.
Ahí, mercenarios que trabajaban con Hezbolá me llevaron hasta Venezuela, donde finalmente me subieron a un avión de una compañía petrolera del estado hasta un pista en Irak, donde me entregaron a una célula de Al Qaeda a quienes les fue asignado hacerme cruzar la frontera hacia Irán.
Uçağında genç bir metin yazarı olmasının hoşuna gittiğini biliyorum.
Sé que te gusta tener a una joven redactora en tu avión.
Detroit uçağınıza geç kaldın.
Estás llegando tarde al vuelo a Detroit.
Uçağını mı kaçırdın?
¿ Has perdido tu vuelo?
Kendi uçağınızın olmasının en iyi yanı kendi uçağınıza sahip olmaktır.
Por lo tanto, lo mejor que acerca de ser dueño de su propio avión? Ser dueño de su propio avión. Llámame.
- Uçağını kaçırmayacak mısın?
¿ No vas a perder su vuelo?
- Uçağını kaçıracaksın.
- ¿ No vas a perder tu vuelo?
Hangzhou'ya uçağın bu gece 21 : 00'da hareket ediyor.
Tu vuelo de Hangzhou sale a las 21 : 00 de esta noche.
Stewardess, uçağın kanadında bir adam var!
¡ Azafata, hay un hombre en el ala de este avión!
- Evet bu arkadaşım bir adamın mutfağını yenilerken yaralandı. Adamın uçağı var. Burada buluruz düşündük.
A mi amigo no le pagaron una remodelación de una cocina y el tipo es dueño de un avión que creemos guarda aquí.
Uçağın sahibini bulmaya çalıştım, ama bilgileri saklı tutuluyor.
Trató de rastrear al propietario del avión, pero es confidencial.
Kirli, terli, yorgun ya da kargo uçağının içi gibi kokman umurumda değil.
No me importa si estás sucio o sudado o cansado o hueles como el interior de - un avión de carga. - Abbs, sí, pero así es.
Uçağını kaçırmazsın.
No vas a perder el vuelo.
- O uçağın kalkmasına izin veremem.
- No puedo dejar que ese avión despegue.
- Arkadaşımın Uganda uçağı kalkmak üzere.
El avión de mi amiga está por salir a Uganda.
Babamın uçağı orada duruyor.
Mi padre mantiene su avión allí.
Babanın bir uçağı mı var?
Su padre tiene un avión?
Çabuk uçağınıza binin!
¡ Entrad en vuestro avión ya!
Annie, uçağın Viyana'ya üç saat sonra kalkıyor.
Annie, tu vuelo a Viena sale en tres horas.
Bu kadar kısa sürede bu deniz uçağını nasıl buldun?
¿ Cómo coño has conseguido un hidroavión en tan poco tiempo?
Uçağınız saat kaçta gelecek?
¿ A qué hora llegará tu vuelo?
- Hayır. Birkaç haftadır basın uçağında geliyor ve mtvU için çalışıyor.
No, ella ha estado en el avión de la prensa durante un par de semanas e informa para mtvU.
- Basın uçağı yarın erken kalkacak.
- Debo estar en el avión temprano.
Uçağın neden düştüğüne dair henüz bir bulgu yok. fakat şimdiden, bir kişinin bile kurtulamadığı kesinleşmiş durumda.
No hay información de por qué el avión se estrelló... pero hasta ahora, pareciera no haber sobrevivientes.
Niçin birisi, bir uçağın kara kutusunu çalar?
¿ Por qué alguien robaría la grabación del vuelo de un avión?
Ya birisi uçağın son bir kaç dakikasında neler olduğunu öğrenmek istedi... veya kimsenin öğrenmesini istemedi.
Saber qué le ocurrió al avión en sus últimos momentos. O si alguien no quisiera que se supiera.
Ve sonra yapmaları gereken tek şey uçağın kaza yapmasını beklemekti.
Y luego todo lo que tuvieron que hacer fue esperar al accidente.
Birisi uçağın, kuleye kamikaze gibi dalmasını ayarlamış ve kasıtlı olarak düşürmüş.
Alguien provocó deliberadamente que el avión se estrellase... en lo que se denomina... un vuelo kamikaze abortado contra la torre de control.
Bunların tümü uçağın saatte birkaç yüz mil hızla yere çarpmasıyla olmuş.
Todo esto es consecuencia de que este avión... impactase contra el suelo a varios cientos de kilómetros por hora.
Aşağısı biraz sisli. Bu Koramiral Gardner'ın uçağının pilotu.
Ese es el piloto del avión del almirante Gardner.
Ve uçağın cihaz sistemine de sabotaj yapmışlar.
Y sabotearon el sistema de indicadores del avión.
Hava Trafik Kontrol ve uçağın uçuş bilgisayarına sabotaj yapabilecek teknolojiye ulaşabilecek birisi.
Alguien que tiene acceso a tecnología... que les permite interceptar el control de tráfico aéreo... y sabotear el ordenador de a bordo de un avión en vuelo.