English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ U ] / Uçtu

Uçtu translate Spanish

1,623 parallel translation
" Çocukluk uçtu gitti. Peki geriye ne kaldı?
" La niñez ya pasó. ¿ Qué queda?
" Çocukluk uçtu gitti.
" La niñez ya pasó.
Araba barajın üstünden nehre uçtu, neredeyse yarım mil yukarıya. Kötüymüş.
Un auto cayó al río, a metros de aquí.
Seninle konuşmak için buraya kadar uçtu.
Bien, él voló hasta aquí para básicamente hablar contigo.
Çalışmana yeni başladın, kuşlar yuvalarından yeni uçtu.
Acabas de comenzar con los estudios. Las aves sólo vuelan de su nido.
Birisinin yarım kolu, Allah'ın belası arabama uçtu!
¡ Cayó la mitad de un brazo en mi maldito auto!
- Dünyanın yarısı havaya uçtu.
- La mitad de la Tierra estalló.
İp koptu. Topuz uçtu
La bola salió volando.
On beş dakika önce, Montgomery caddesinde bir okul otobüsü havaya uçtu.
Hace 15 minutos... un autobús escolar estalló en la calle Montgomery.
Uçtu.
Ay, lo perdí.
- Havaya uçtu.
- Estalló.
Yem vermek istedim ve o uçtu.
Quise darle de comer y se voló. Fue eso.
Ne kadar ettiğini öğrenince aklım başımdan uçtu.
Saber lo que valía me dejó atónita.
Başkan Carter, ayrıcalıklı bir vatandaş olarak Pyongyang'a uçtu Kuzey Kore lideri Kim Il Sung ile görüştü ve askeri harekatı önleyen bir anlaşma yaptı.
Como particular, Carter había volado a Pyongyang... visto a Kim Il Sung, líder de Corea del Norte... y hecho un trato que evitó la acción militar.
Kanıt elimdeydi ama şimdi uçtu.
Tenía la prueba y ahora se ha ido.
Teröristlerden birinin yeleği havaya uçtu.
Uno de los chalecos de los terroristas explotó.
Evet, Nick savaşta helikopter uçtu.
Nick era piloto de helicóptero en la guerra.
Yaşlı bunak merdivenlerden uçtu.
La vieja chota se cayó por las escaleras.
Ödülünü almak için özel bir jetle Londra'ya uçtu
"volará a Londres en un avión privado para recoger su recompensa".
O anda, bir şahin geldi, kafayı aldı ve uçtu gitti.
En ése instante, un halcón volando la coge y se marcha con ella.
Ama tek iletişim yolumuz Gama üssüyle beraber havaya uçtu.
Pero nuestra única forma de comunicación con esa nave estaba en la Base Gamma.
Kuş kafesten uçtu. Oraya gidip tesisi havaya uçurabilirsin.
Puedes ir allí y puedes volar esa planta por los aires.
Evet ve, birer birer, mavi kuş ailesinin tamamı, ölümlerine uçtu.
Si... uno tras otro de una familia entera de gorriones voló hacía la muerte.
Ama havaya uçtu.
Pero saltó por los aires.
Onların inanışına göre, Peygamber Muhammed gökyüzüne buradan uçtu.
Fue desde aquí, creen ellos, que el profeta Mahoma ascendió hasta el cielo.
Tüm saygımla birlikte, efendim, benim anladığıma göre o kendisi sizin kapınızın önüne uçtu.
Bueno... con todo el respeto, señor, tengo entendido que prácticamente voló hasta su puerta principal
Dağ havaya mı uçtu?
¿ La montaña... explota?
İyice uçtu.
Sí que está loca.
Bir bombayla havaya uçtu.
Y lo mató una bomba.
Büyükannenle büyükbaban uçtu.
el abuelo y la abuela se fueron.
Önümüzdeki eskort el yapımı bir patlayıcıyla havaya uçtu.
Nuestro vehículo principal fue destruido por una bomba artesanal.
Bir şey havaya uçtu.
Que algo explotó.
Peki, o plan pencereden uçtu gitti. Başka bir tane lazım.
De acuerdo, entonces el plan se fue por la ventana.
Kahvemin kapağı çoktan uçtu.
Perdí la tapa de mi café hace ya mucho tiempo.
Önümüzdeki eskort el yapımı bir patlayıcıyla havaya uçtu.
Nuestro móvil principal fue destruido por una bomba artesanal.
Altı yıllık araştırma havaya uçtu.
Arruiné seis años de investigación.
Hâmisi benim yatırım paralarımla uçtu.
Su padrino huyó con el dinero de nuestra inversión.
Uçtu mu?
Eso... ¿ vuela?
Yani... ambar gibi... giysilerin de mi havaya uçtu?
¿ Entonces como que la escotilla voló tu ropa interior?
Dün gece McChord Hava Kuvvetleri Üssü'nden uçtu.
Voló desde la base aérea McChord anoche.
Bütün para uçtu gitti.
Fuera de Praga, como un cohete.
Uçtu gitti.
Pouf! Así!
Toplantıdan dönen arabalardan biri havaya uçtu.
Uno de los coches que volvía de la reunión ha explotado.
Tüm beklentilerim, onun ululuğu hakkındaki tüm vaatler bir anda uçtu gitti. İşte.
Y ahí está.
Heidi Klum gelmedi lsaac arka tarafta uçtu.
Heidi Klum no se presentó, Isaac está atrás, emborrachándose.
Biz kurtçuklar ve kolostomi torbalarıyla uğraşırken o Şikago'nun üstünde uçtu.
Mientras ella volaba sobre Chicago nosotros tratábamos con bolsas de colostomía.
Dün gece ışıklar gidip geldi, kartlar uçtu, ve böcekler geldi.
La otra noche las luces se apagaban, volaban las cartas, y habia bichos, escarabajos...
Uçtu mu?
¿ Y se fue?
Bombardiman basladiginda, Hillah'a dogru uctu.
Cuando comenzó el bombardeo, escapó hacia Hillah.
Bu tarafa bir yere uçtu.
Voló por aquí en algún lugar.
Uçtu.
Se me ha olvidado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]