Uşağın translate Spanish
640 parallel translation
Uşağın mı sandın beni?
¿ Soy tu esclavo?
- Uşağın mı sandın beni?
¿ Soy tu esclavo?
Şimdi, o aptal sıskaya, parşömen neredeyse ortaya çıkarmasını söyle ve onu adamın Nübyeli uşağına ver.
Dígale a ese insensato que traiga el pergamino, esté donde esté, y se lo entregue a su criado nubio.
Uşağın gösterdiği ilk odayı tutuverdim.
Me metí en el primer cuarto que vi.
Beni her zaman naçiz bir uşağınız olarak görebilirsiniz.
Usted siempre encontrará en mi su más humilde sirviente.
Ama uşağınızı yanınızda götürmek yakışık olmaz efendim.
No creo que sea aconsejable que lleve a su valet con Ud., señor
Haber verdiğim için üzgünüm efendim, uşağınız tutuklandı.
Lamento informarle, mi señor, que su sirviente ha sido arrestado.
Uşağını gördüğümde farkettim ki sana böyle iyi bakan o ben de şeytana uyup onu işe aldım.
¿ Tiene una reservación para Florenz Ziegfeld Jr.? Sí, señor. Llene la planilla, por favor.
Kahvaltımı yeni uşağın getirmesini istiyorum!
Dígale a Molly que me traiga el desayuno.
Eğer akıllı bir kız olsaydı kendi seviyesinden iyi bir adam bulur... onunla evlenir, sonsuza dek mutlu yaşar... ve asla uşağın odasına girmezdi.
Si fuera una joven inteligente, eligiría algún joven de su propio nivel social, se casaría con él y viviría feliz para siempre, y nunca, nunca volvería al cuarto del mayordomo.
Artık bir uşağın izin gününde ne yaptığını biliyorum.
Sí, ahora sé lo que hace un mayordomo en su día libre.
Rahat ve lüks içinde büyümüş... kendi başına buyruk şımarık bir çocuk... ve o yanlış yönlendirilmiş enerjisi o kadar çocukça ki... izin günündeki bir uşağın yorumunu bile hak etmiyor.
Una niña mimada, de vida fácil y lujosa que siempre se ha salido con la suya. Cuyas reacciones son tan infantiles que ni siquiera merecen los comentarios de un mayordomo en su único día libre.
Bu daha ziyade uşağın resmiyetini artırmaz mı?
Eso debería aumentar la formalidad de un mayordomo. Usted no es un mayordomo.
- Yeni uşağınız, mösyö.
- Su nuevo criado, monsieur.
Düşesin kapısıyla bağlantıIı kapılar konusunda uşağın ifadesi hayli garip.
El testimonio del criado es muy extraño, monsieur con respecto a la puerta de la habitación de la duquesa.
Bir uşağın yürüme asaletine sahip değilsin.
No parece tener la dignidad que desprende un lacayo.
Biz buraya gelirken uşağınız fark etmiş.
Su encargado lo notó cuando veníamos.
Baş uşağın bu gece kaçması tuhaf.
Qué raro que el encargado se fuera esta noche.
Uşağınız bavulunuzu açmıştır herhâlde?
Seguro que su criado ya desarmó su equipaje.
- Uşağınız.
- Su mayordomo.
Sizin uşağınız Drake bile olabilir.
Hasta puede haber sido su mayordomo.
Bir uşağın odalara girmesi zor olmasa gerek.
No me resulta difícil entrar en ciertos lugares.
Kocamın uşağının hakkımda söylemek zorunda olduğu şey neymiş?
¿ Y qué Ie dijo de mí el sirviente de mi marido?
Sonra Alathea, İngiliz uşağını cankurtarandan kendisiyle kahvaltı yapmasını istemesi için yollar.
Alathea hace que el mayordomo invite al muchacho a desayunar.
Uşağın gelmesi bir kaç saniye sürdü.
El criado tardó unos instantes.
Derler ki, hiç kimse uşağının gözünde kahraman değildir.
Se dice que nadie es un héroe para su ayuda de cámara.
Ayrıca şu da bir gerçek ki, hiçbir kadın, kocasının uşağına sır değildir.
Y ninguna mujer es un misterio para el ayuda de cámara de su marido.
Servetinizi bir uşağın hediye ettiğinin bilinmesine asla katlanamazsınız.
Sería intolerable para usted que se supiese que su fortuna procede de un criado.
Bana tutulmuştunuz ve bir uşağa karşı hissetikleriniz için kızgındınız uşağın bunun fakında oluşuna da.
Se sentía atraída por mí, y era duro tal sentimiento hacia un criado sabiendo que éste lo sabía.
Hayır, beni uşağın olarak gördüğün için.
No, porque se dirigió a mí como un criado.
- Bir uşağın kızı.
- Es la hija de un sirviente.
Onu ve uşağını adam başı 1.000 sterlin borçlandırdım.
Le fijaron su fianza y la de su sirviente en 1.000 Libras.
Uşağınızdan hiçbir iz yok.
No hay señales de su asistente.
Uşağın mıyım senin?
¿ Quién fue tu sirvienta el año pasado?
Uşağınız Franz'la iki kişi daha müzik çalıyor.
Y el ayuda de cámara y otros dos tocan la música.
Sen Britanyanın uşağısın!
¡ Maldito perro Britaniano!
Ailesinden değilsen, uşağı falan mısın?
¿ Está Ud abonado a ella?
Madam Karenina'nın uşağı onu görmek istiyor.
El mayordomo de la Sra. Karenina quiere verla.
- Anne. O, Egbert'ın uşağı. Olamaz!
Madre, es el sirviente de Egbert.
Yeni uşağınızım.
Soy el nuevo mayordomo.
Bir takım politikacıların uşağı olmuş birine mi?
¿ Se lo ha concedido a un mercenario político?
- Onların at uşağı.
- Su mozo de cuadra.
Aradığın hizmetçi ve uşağı bulabildin mi?
Eee, ¿ qué novedades hay respecto a la situación de la doncella y el mayordomo?
Uşağımı böyle aptal olmasına aldırmayın.
Perdone que mi ayuda de cámara sea tan horriblemente estúpido.
Uşağın aşçıya kötü davranır, çünkü vale de uşağa kötü davranır.
Él la trata mal porque la ayuda de cámara lo trata mal.
Andre LaTour, Albay'ın uşağı.
- André LaTour, eI ayuda de cámara.
Sen İngiliz elçiliğinin uşağısın, benim değil.
Usted sirve al Embajador Británico, no a mí.
Size, İngiliz Büyükelçisi'nin uşağı olduğumu söylesem inanır mıydınız?
¿ Me creería si yo le dijera que soy el ayuda de cámara del Embajador Británico?
Uşağım size, kapalı kapıları kurcalamanın tehlikeli olduğunu söylemişti.
Mi criado había dicho que jugar con las puertas cerradas puede ser peligroso
Kurşun topuzunu indirdin uşağımın başına çalgı çalarken.
¿ golpeas con tu mazo de plomo a mi muchacho que te ofrece música?
Avcı uşağı kurt ve yavrularını bulmuş.
El cazador ha encontrado un lobo y lobatos.