Vague translate Spanish
97 parallel translation
Yeni Dalga hakkında ne düşünüyorsunuz?
¿ Qué opina de la nouvelle vague?
Gidersem, uzaklaşırsam eğer Beni eve yönlendireceğinizi biliyorum
El If alguna vez la I vague, Si alguna vez somos aparte
Gidersem, uzaklaşırsam eğer
El If alguna vez la I vague, Si alguna vez somos aparte
Dikkatsiz olup silahımı masaya bu şekilde bıraksam ve belki dikkatimi başka yere versem bile mi?
Ni siquiera si estoy un poco descuidado y dejo caer el arma sobre el bar. Quizás dejo que mi atención vague alrededor de la habitación un poco.
Önce yolumu kaybettim ve bir süre oralarda dolaştım fakat sonunda Iguazu'ya ulaştım.
Perdí el camino y vague un poco por ahí, pero al fin llegué a Iguazú.
Şimdi, gün ağarana kadar bu ev, periler ile dolup taşsın.
Ahora, hasta que nazca el alba, por esta casa que vague cada hada.
Belli ki zavallı adamın ruhunu sonsuza kadar avare dolaşmaya mahkum etmek için.
Supondría que para que su pobre alma vague sin ayuda hasta el final de los tiempos.
Belki çölde dolaşıp, peyote çekip Tanrı'yı görmeliyim.
Quizás vague por el desierto, coma peyote y vea a Dios.
Fransılar'ın "Nouvelle Vague", ü ilk gördüğümde sevdim.
La primera vez que vi la Nouvelle Vague francesa, me encantó.
Yıldız Geçidi Komutanlığı bir uzaylının sokaklarda denetimsiz bir şekilde dolaşmasını uygun görebilir.
Al Comando Stargate puede parecerle que está bien permitir que un alien vague por las calles sin vigilancia.
Ama ben buranın her 3 m'sinde son 24 saat içinde ölmüş, Ama koridorda dolaştığını sanan ruhları hissediyorum. "Oh, harika, Katta bir medyum var."
Pero yo me acerco a 30 mts. de esos lugares y cada alma que haya muerto dentro de las 24 horas y que todavía vague por los pasillos piensa "genial, hay una médium en el pasillo."
"Yeni Fransız akımı, jimnastiği öğrenmek bu müziğe izin vereceklerine inanamıyorum" montajı.
La nouvelle vague francesa, una peli de karate. Aquí se va a armar una gorda.
Her nereyi dolaşsam da.
Vague por donde vague
- Ohh! - Her nereyi dolaşsam da.
Vague por donde vague
Son parça toprak için. ;
Pour dernier terrain vague...
Asi ruhun, sonsuza kadar yeraltında gezinsin.
Que tu espíritu rebelde vague por el inframundo para siempre.
Bütün gece telaş içinde sokaklarda dolaştım.
Vagué toda la noche por las calles, febril.
Ülkedeki tüm kapıları çaldım. Kasabadan kasabaya dolaştım. Mutfak pencerelerinden insanlara baktım.
Deambulé por estos campos... vagué de ciudad en ciudad... miré por las ventanas de las cocinas de la gente.
Canımı kurtarmak çin darağaçlarının altından kaçtım, ve sapa yerlerde bütün gün boyunca dolaştım durdum.
Corrí deseperado desde debajo de los ahorcados, y vagué muy lejos del camino todo el día.
Gidersem, uzaklaşırsam eğer
El If alguna vez la I vague
Ve ben bu kumlarda dolaşıyorum...
Y vagué por estas arenas...
Sonra karanlık kuşattı beni... ve sözünü bile etmeyeceğim yollarda çok uzaklara yürüdüm.
Entonces la Oscuridad me tomó y vagué por caminos que no diré.
Ben sadece etrafında dolaştım. Günlerce dolaştım durdum,
Yo simplemente estaba dentro y vagué durante días.
Günlerce dolaştım.
Vagué durante días.
Gençken etrafta çok dolanırdım, acaba baban olabilir miyim diye düşünüyorum.
Vagué mucho cuando era joven pero dudo ser tu padre.
Beyin sarsıntısı geçirmiş bir adam gibi afallamış bir şekilde caddelerde yürüdüm.
Vagué por las calles herido hasta el alma.
Şimdi Sherwood'a yerleştim.
Vagué de un lado a otro. Pero he echado raíces ahora. Aquí en Sherwood.
Yuvayla karşılaştırılabilecek
Y todos los caminos me traerán no importa donde vague.
Çoğu öğleni, etrafta aylak aylak dolaşarak geçirirdim.
Durante muchos atardeceres, vagué como si estuviera en trance.
Yıllarca dolaşıp durdum...
Durante años vagué de aquí para allá.
Londra sokaklarında, tek başıma ve çılgınlar gibi dolaşıp durdum.
Vagué, solo y loco, por la calles de Londres.
" Uzun yıllar boyunca dolaştım.
" Vagué mucho tiempo.
Sonunda varmak istediğim yere ulaştığım | için çok mutluydum. Başkentin sokaklarında dolaştım.
Finalmente, muy feliz de haber alcanzado mi destino, vagué por las calles de la capital, cuando vi un gran Dojo,
Zar zor Triangulum'a varana dek 13 ay boyunca ışık hızı alanında körlemesine, amaçsızca dolaştım.
Yo vagué 13 meses por el torbellino, hasta que logré refúgiame en Triángulo.
Bir saat dolaşıp durdum ve kendimi Rönesans Festivali'nde buldum.
Vagué durante horas y, de algún modo, terminé en la Feria Renacentista.
Buraya gelmeden önce sağda solda gezindim.
Vagué por ahí antes de venir aquí.
Geyşa olduğumdan beri, devamlı bir randevu evinden diğerine sürüklendim.
Ya que sólo soy una kisaeng, vagué de una casa a otra.
Sonrasında yedi yıl boyunca eşim ve kızımla yeni bir hayata başlamak için gezdik durduk.
Entonces vagué durante 7 años con mi esposa e hija en busca de una nueva situación.
Kanundan kaçarak bir süre [br] oraya buraya gittim.
LAS VEGAS - 61 KM Vagué durante un tiempo, huyendo de la ley.
Otobana çıktım, ilk New York otobüsüne atladım ve sağlam bir mirasa kondum.
Vagué hasta la autopista más cercana, tomé el primer autobús a Nueva York y reclamé una gorda herencia.
Annem aşığıyla gözden kayboldu. Terkedilmiş, bir yuvadan diğerine savrulmuştum. Sövüldüm ve aşağılandım.
Mi madre desapareció con su amante abandonada, vagué de un sitio a otro de un hogar a otro pisoteada y humillada, crecí tragándome las lágrimas
Devamı böyleydi : Aşk Gemisi : Yeni Dalga.
Es en la suite, "la nouvelle vague"
Kendimi hayatın akışına bıraktım. Bunun yeterli olduğunu sanıyordum.
Vagué por la vida, de un día a otro, creyendo que con eso bastaba.
Sevdiğimin mezarını bulmak için Dünyanın öbür ucuna kadar gittim
A la búsqueda de la tumba de mi amado vagué hasta los confines del mundo.
Ondan sonra, ben... tüm gece, yalnız başıma kampüste dolandım.
Después de eso, yo... vagué por el campus la mayor parte de la noche.
Orada burada sürttüm.
Vagué por ahí, viajé.
Birinci dünya savaşını takip eden yıllarda Avrupa'yı dolaştım.
Vagué por Europa durante años, luego de la Gran Guerra.
Hiçbir yere, Yollarda dolandım işte.
A ningún sitio, sólo vagué por las carreteras.
İki yıl boyunca bu dünyanın her yerinde boş boş dolaştım, tabi heyecanlıydım o zamanlar.
Durante dos años vagué por todos lados de esta tierra y terminé aquí.
Greenhill'i öldürdükten sonra iki gün daha yürüdüm.
Después de matar a Greenhill, vagué tres días más.
- Tabi canım. Şu salaklara bir baksana dinlemiyorlar bile. Biliyor musun?
Vagué por ahí, jugué videojuegos, comí mucho Pinkberry.