Vapor translate Spanish
1,962 parallel translation
Son dokuz ayda herşey yenilendi ve restore edildi - Mermer mutfak zemini, banyo küveti, buhar banyosu.
Todo ha sido rehecho y restaurado en los últimos nueve meses pisos de los baños de mármol, hidromasajes, ducha de vapor.
Buğulanmış... yanına bir parça holandez sosu, haşlanmış brokoli, ama tane tane olmasın. Hep neredeyse çiğ pişiriyor.
- Cocido... salsa holandesa de acompañamiento, brécol al vapor, pero no'al dente'.
Ben onun yaşındayken, Bar Limanı'ndan, Hilton Head'e gemiyle gidiyordum.
A su edad, yo navegaba un barco a vapor desde Bar Harbor hasta Hilton Head.
- Buhar banyosu aldık.
- Pusimos una ducha de vapor.
Bekle...
Falta vapor...
Öte yandan yeni fotoğraflar oyukta beyaz bir tortu gösteriyordu. Görünüşte, bir sıvı akıntısının ardında bıraktığı bir tortu. Burası muhtemelen, suyun yerden fışkırarak buharlaşıp uçmadan önce birkaç yüz metre aktığı yerdi.
Por otro lado, las nuevas fotografías muestran un residuo blanco en la barranca, el cual parece ser el resto que deja el flujo de un líquido posiblemente donde el agua sale del suelo y fluye por varios cientos de metros antes de transformarse en vapor y desaparecer.
Ne tür yağmur olduğunu veya çeşitli gazların yoğunlaşma biçimini ancak tasavvur ederek modeller oluşturabiliyoruz.
Sólo podemos imaginarnos qué tipo de precipitación o condensación hay en forma de vapor de varios gases.
G.D.'de ortalığı biraz ısıtırsanız biz de buhar elde ederiz.
Así que, tú le das a la manivela en Global Dynamics y nosotros creamos un poco de vapor.
Büyük bir enerji ile bütün Dünya yüzeyi sterilizasyon ısısının üstüne çıkartılabilir.
Teníamos vapor y calor en toda la superficie de la Tierra. Por encima de la temperatura de esterilización.
Yanardağlar, atmosfere büyük miktarda buhar yaydı.
Los volcanes expulsaron grandes cantidades de vapor hacia la atmósfera.
Dünya soğuduğunda, volkanik buharlar yoğunlaşıp yağmur oldu ve gezegene su sağlamış oldular.
Cuando la Tierra se enfrió, el vapor volcánico se condensó en lluvia y así le dio agua al planeta.
Peki, yanardağlardan püsküren buharlı su nereden geldi?
¿ Pero de dónde provino el vapor de agua emitido por los volcanes?
Dünya atmosferinde karbondioksit, su buharı ve biraz da azot vardı, ama oksijen yoktu.
La atmósfera de la Tierra consistía de dióxido de carbono, vapor de agua y un poco de nitrógeno, pero nada de oxígeno.
Zannetmiyorum. Cildinden çıkan etanol buharını ölçer. Sindirimden sonra.
Mide vapor de etanol de tu piel, luego de la ingestión.
Enceladus'da ki gayzerler, düşük yer çekiminin ve tutucu bir atfosmerin olmaması nedeniyle yerden yüzlerce mil yükseğe su buharı pürkürtürler.
Los géiseres de Encélado emiten vapor de agua a cientos de kilómetros hacia el espacio porque allí la gravedad es mucho menor y debido a que no hay atmósfera que lo retenga.
Enceladus'da olan şey, burada, havaya 150 feet civarında su buharı fırlatan, Yellowstone Ulusal Parkı'nda'ki yaşlı ve kadim gayzerlere benzer.
Lo más parecido a Encélado que tenemos en la Tierra es algo como el géiser "Viejo Fiel" en el Parque Nacional de Yellowstone, que dispara agua y vapor de agua a unos 50 metros de altura.
Enceladus'daki gayzerler, düşük yerçekiminin ve tutucu bir atmosferin olmaması nedeniyle yerden yüzlerce mil yükseğe su buharı püskürtürler.
Los géiseres de Encélado lanzan vapor de agua a cientos de kilómetros de altitud porque la gravedad es mucho menor allí y además no hay atmósfera que los retenga.
Ve püskürtüler bu alanlardan fışkırıyor gibi görünüyordu, 20 ya da 21 civarında püskürtü noktası saydık.
Y las nubes de vapor parecían proceder de estas áreas. Contamos hasta 20 o 21 nubes.
Buharlar içindeyken, gözüne biraz da sabun kaçınca
Te lo digo, vapor, un poco de jabón en tus ojos... St.
Bulutları oluşturan buharlaşmış demirdir. Ayrıca bulutların, demir damlacıkları yağdıracak kadar yoğunlaştığı yerler olabilir.
Es el vapor de hierro el que forma estas nubes y se pueden volver lo suficientemente densas...
İlk kez Sovyetlerin duşunda bir süper yıldızla tanıştım. Anatoly Firsov buharın içinden çıkınca şaşkına dönmüştüm gövdesini kaplayan köpük haricinde çıplaktı.
La primera superestrella que conocí fue en las duchas soviéticas, deslumbrado por Anatoly Firsov cuando emergió entre el vapor, desnudo salvo por la espuma que cubría su torso.
Daha da derinde, en dipteyse yalnızca oğlanlar buhar ve rutubet içinde.
Y aún más abajo, en el sótano más profundo, estaban los chicos, sólo chicos en el vapor y en la oscuridad.
Bana küçük, buharlı bir gemiyi hatırlattı
Me recuerda un poco a un buque de vapor.
Antika bir buharlı gemiye benziyor.
Parece más un viejo barco de vapor a la deriva.
Buhar düdüğünü duyana kadar bekle.
Deja que oigan el silbato de vapor.
Buhar düdüğü mü o?
¿ Es un silbato de vapor?
Neden Avustralyalılar? Evlilik belgesinin tarihi ile aynı zamanlarda... Adelaide dan gelen tarifesiz bir yük gemisi varmış.
Bueno, en o por los alrededores de la fecha de la licencia de matrimonio, el, había un buque de vapor en las afueras de Adelaide.
O halde bu gemiyi araştıralım.
Rastreemos al vapor. - Esto costará.
Bu Avustralya bandıralı Innocent City... gemisinin tayfası olabilir de, olmayabilir de.
Esto puede ser o no ser la gente del barco de vapor australiano Innocent City.
Bu durum buhar trenindeki buhar kazanına benzer.
Eso es muy similar a un generador de vapor en una locomotora a vapor.
Bir buhar kazanında ısı kaynağıyla ısınmış su bulunur. Su buhara dönüşürken basınç artar ve bundan dolayı piston dışa doğru hareket eder yani genişler.
En una locomotora de vapor tienes agua que se calienta con la fuente de calor el agua se convierte en vapor la presión aumenta y eso hace que se salga y expanda.
Gazların genişleme özelliği olmasaydı gezegenler genişlemez, buhar trenleri de çalışmazdı. Biz de bu dağa çıkamazdık.
Si el gas no tuviera la habilidad de expandirse los planetas no se hincharían, las locomotoras a vapor no funcionarían.
Ve belki de bu gezegenlerde ormanlar ve buhar trenleri vardır.
Y quizás hasta planetas que tengan bosques y locomotoras a vapor.
Robinson'ların yeni ev partisi için de elektrikli tencereyi verelim.
Y para la inaguracion de la casa de los Robinsons, darles La olla a vapor.
Olive, kendini süt buharı ve kendine acımaya dalmışken bulmuştu. Alfredo Aldarisio'nun ağzından çıkan sıcak nefesin farkında değildi.
Olive se encontraba envuelta en una nube de leche al vapor y autocompasión, ignorante de las cálidas palabras que salían de la boca de Alfredo Aldarisio.
Booth'u dudaklarından öp bir vapur değil, iki vapur değil beş vapurdan az olmasın. Bu şantaj.
Quieres que escriba esa carta, besa a Booth en los labios, por no menos de un barco de vapor, dos barcos de vapor... cinco barcos de vapor
Bu vapurlar için yeterli mi?
¿ Fueron esos suficientes barcos de vapor? Suficientes
Haşlanmış pirinç ve lop yumurta beyine iyi gelir.
Arroz al vapor y huevos duros...
Onu ateşi yakıp asmalıyız ki buhar çıkarsın.
Debemos colgarla delante del fuego para que haga vapor. ¡ Vamos!
Bu zehirli karışım karbon dioksit, metan ve hidrojen sülfit yüklü su buharı içeriyordu.
Esta era una elaboración de brujas de dióxido de carbono, metano y vapor mezclado con ácido sulfúrico.
Yeraltından gelen berbat kokulu kimyasallar, yerde lekeler oluşturuyor ve zehirli gazlar buharlı havuzlarda fokurduyordu.
Horribles químicos salían de debajo y teñían la tierra. Y gases nocivos burbujeaban de piscinas de vapor.
İlk volkanlar püskürmeye başladığında salınan gazlardan biri de buhardı.
Según erupcionaron los primeros volcanes uno de los gases que salieron fue vapor.
Vapor Style : Solid Fog Jutsu.
~ Elemento Vapor :
Buhar.
El vapor.
Daha güçlü ve daha etkili buhar makineleri yapma talebi su ve buharın yüksek sıcaklık ve basınç altındaki davranışını anlama ve öngörme ihtiyacı yarAttı.
La demanda por construir motores de vapor más poderosos y eficientes crearon la necesidad urgente de entender y predecir el comportamiento del agua y el vapor a altas temperaturas y presiones.
Ludwig Boltzmann ve bilimsel müttefikleri buharı milyonlarca, küçücük katı küreler, - atomlar- olarak düşünürsek, bazı etkili matematiksel denklemler yaratabileceğimizi gösterdiler.
Ludwig Boltzmann y sus aliados científicos demostraron que si tú te imaginabas el vapor como conformado por millones de pequeñas esferas rígidas, átomos, entonces podrías crear algunas ecuaciones matemáticas muy poderosas.
Ve bu denklemler, buharın davranışını müthiş bir doğrulukla öngörecek kapasiteye sahipti.
Dichas ecuaciones eran capaces de predecir el comportamiento del vapor con una exactitud increíble.
Hoşçakal, sonra görüşürüz tatlım. Soğukla sıcağın bir araya gelmesinden ben ortaya çıkmıştım.
Yo era el vapor que emana al unirse el calor y el frío,
Söyle saplarını kessin.
Lo está preparando casi crudo. Díle que aplique el vapor en diagonal.
Erebus dağı ana kampına geri döndük.
En las laderas del volcán hay conductos donde el vapor crea fumarolas, chimeneas de hielo, que a veces alcanzan una altura de dos pisos.
Ne çok buhar!
¡ Más vapor!