Varan translate Spanish
301 parallel translation
Dağlı Kız, uzaktan kampa varan rahipleri izler.
La Chica de la Montaña observa desde la distancia la llegada de los sacerdotes.
Mr. Lloyd, körlüğe varan üstün vatanseverliğinizden ve ara sıra faydalı olan istihbari faaliyetlerinizden haberdarız.
Señor Lloyd, su súper patriotismo británico sus torpes aunque a veces eficientes intentos de espionaje son bien conocidos.
Küçük bir şey hariç, neredeyse saplantıya varan bir hobisi var. Saatler!
Con una única excepción, tiene un pasatiempo que es casi una manía... los relojes.
- Varan bir! Hakem söylesin!
- ¡ Tocado!
Gideceğim yere benden onbeş dakika önce varan burnu olan beni.
con esta nariz que llega siempre un cuarto de hora antes que yo...
- Teğmenin gittiği yere. Sadece ilk varan ben olacağım.
- Al mismo lugar que va el teniente, sólo...... que voy a lllegar alli primero.
Kapıya son varan biraları ısmarlar.
Pagará el último que entre.
- Ölüler Ağacı'na varan Kızılderili patikasından gidecekmişiz.
Seguimos el camino del indio hasta el arbol de los muertos.
Bütün bu dönüp dolaşıp aynı yere varan konuşmalar uygar bir tarz, fakat ben kelimelerle oynamakta iyi değilimdir.
Esta conversación la podemos hablar de manera civilizada, pero no soy buena con las palabras.
Boyları 50-60 metreye varan ağaçlar vardır.
Hay árboles que miden hasta 60 metros.
Başvurudan izin almaya varan süreci takip etmeliyiz. Bunu üç günde nasıl başardıkları beni aşar tabii.
Quisiéramos seguir todo el proceso del expediente desde la petición hasta la concesión, admitiendo que una licencia se pueda obtener en 3 días como esta.
İşin farkına varan bazı çocuklar, ayak parmakları üzerinde yürümeyi denediler. Fakat kamçılandılar.
Algunos lo sabían y se ponían de puntillas para llegar a la altura requerida.
İlk kaçış girişimi, bulunmasından önce neredeyse körfeze varan bir mahkum tarafından 1936'da gerçekleştirildi.
En 1936, el primer intento de escape lo hizo un prisionero que casi había llegado a la bahía antes de que lo descubrieran.
Basit. 8 : 09'da Swindon'a varan 7 : 16 Futbol Özel'e bindim.
He cogido el especial de las 7.16, que llega a las 8.09.
Oraya ilk varan servete konar.
El primero en llegar se lleva el premio de oro.
İlk varan kazandığı arabasını bekler.
El primero en llegar, espera su coche.
Saatte 50 mile varan bir hızla basit bir dalış yapacağım ve kanatları sabit tutup dosdoğru aşağıya ineceğim.
Voy a hacer una caída simple a 80 km / h, mantendré las alas quietas y bajaré en picado.
Enkaza varan ilk askerler Polonyalılardı kendi bayraklarını orada dalgalandırdılar.
Las tropas polacas fueron las primeras en llegar a las ruinas, donde levantaron su bandera nacional.
Samanyolunu çevreleyen halo içinde küresel kümeler bulunur ve her biri bir milyona varan yaşlı yıldızları barındırır.
Alrededor de la Vía Láctea hay un halo de materia que incluye cúmulos globulares. Cada uno contiene hasta un millón de estrellas ancianas.
Bizler yani yıldız tozları 10 milyarlarca atomun organize birlikteliğinden oluşan yıldızların ve sonunda bilince varan maddenin evriminin uzun soluklu sürecinde anlam buldu belki sadece Yeryüzü'nde belki de tüm kozmosta.
Materia estelar, contemplando las estrellas ordenamientos de decenas de miles de billones de billones de átomos observando la evolución de la materia rastreando el largo camino que condujo a la conciencia aquí en la Tierra y quizás, en todo el cosmos.
Kimseyi şüphelendirmeden beyaz bir eşle evlendiğini sanıp da sonra bir zenciyle evlendiğinin farkına varan Amerikalının hikayesini bilir misin?
¿ Conocéis la historia de un americano que se casa... sin sospechar nada... pensando que su mujer era blanca? Pero va y era negra.
Plastiklesmis baroktan, merkezde Stalin'e varan heykelcilik anlayisini kim farketmeden edebilir ki?
¿ Cómo no reconocer estas estatuas, que van desde la plasticidad del Barroco a la austeridad de Stalin?
gel gör kılıçları, yatağanları ateş çıkarıp göklere varan orda yükseklerde hudutlarımızda düşmanın kanı dere gibi akıyor
Ven a ver espadas y cimitarras que echan llamas y llegan hasta el cielo Allí, muy arriba, en nuestras fronteras corre en ríos la sangre de los enemigos
Berbat çalıyor ama karım şarkı söylerken onun farkına varan olmuyor.
Es un pianista muy malo, pero cuando mi esposa canta, nadie se da cuenta.
Öldürüldüğünü kanıtlayan durum tarif edildiği kadarıyla kaçınılmaz sonuçlara varan durumları biliyorum ama aynı şekilde canlı olduğunu da biliyorum.
Sé que las circunstancias tal como se han descrito llevan a la conclusión ineludible de que ha sido asesinado pero de todos modos yo sé que está vivo.
Varan bir!
¡ Hala!
Peki, Rattler Kavşağına ilk varan kazanır!
¡ El primero en llegar al crucero Rattler, gana!
Ejderha Ateşi geçidine ilk varan kazanır.
¡ El primero en cruzar Dragon Fire gana!
40 % a varan işsizlik oranıyla, ülke sayfayı değiştiriyor.
Con la disminución del desempleo al 40 %, la nación sigue adelante.
İşe yaramaz, çünkü sonu, herkesin mahvolmasına varan bir döngüdür.
La antigua ley del ojo por ojo deja a todos ciegos.
Sonunda travma nedeniyle oluşan anılarının bilincine varan hasta bunları anlatır ve arazlar da kaybolur.
Al hacerles tomar conciencia de sus traumas, los enfermos podía afrontarlos de tal manera que los síntomas desaparecían.
Varan bir.
Primera calabaza.
Varan iki.
Segunda calabaza.
Normal tek mi çift mi, üçe varan alır.
Pares y nones, a tres.
Namib Çölü'nde yüzeyi sadece rüzgarlar şekillendirmiştir. Kavrulmuş kumu önlerine katarak 300 metreye varan kum tepeleri oluştururlar.
En el Desierto de Namibia, solo el viento esculpe la superficie, dejando un área de dunas de casi 1.000 pies de altura.
Hayali bile yasak bana, çirkin bir kadın bile... her yere benden çeyrek saat önce varan böyle bir burunu beğenmez.
Ni el capricho puedo permitirme de ser amado por la más fea. Esta nariz que llega un cuarto de hora antes de que se me vea lo prohíbe.
23. yy'da, Teiyo Grup devasa boyutlara varan bir şirkete dönüşüyor.
En el siglo XXIII, el grupo Teiyo se convirtió en una corporación enorme.
Şimdi, bugün burada, bir boşanmaya şahit olmak için buradayız belki de birazcık fazla genç evlenmiş genç bir çiftin ne yaptıklarını bile tam anlamadan önce ve sonra korkunç bir hata yaptıklarının farkına varan, bir çift.
Así que hoy celebraremos el divorcio... de una pareja ; probablemente se casaron siendo muy jóvenes... antes de que supieran qué hacían... y luego se dieron cuenta del error.
- Oraya ilk varan biz olmalıyız.
- Quiero estar ahi primero.
Benim kanımca, neler olduğunun farkına varan herkes biliyor ki hapishane yetkilileri Anayasa kurallarını çiğnedi.
Es evidente para cualquiera que entienda Io que ocurre que los tipos de la cárcel han violado la Constitución.
Dönüp buraya önce varan her şeyi alır.
El primero que regrese de la carrera, lo reclama todo.
Oyunun sonuna varan ilk oyuncu kazanır. "
Gana el primer jugador que llegue al final ".
Gerçeğin farkına varan kral, hizmetkârı def etmiş, sadık, gerçek karısıyla sonsuza dek mutlu bir hayat sürmüş.
... echó a la sirvienta y vivió feliz para siempre con su fiel y auténtica reina.
Varan iki, ne diyorsunuz?
Otro toque. ¿ Qué decís?
İlk varan biz olmazsak... işler kızışabilir.
Si no logramos nuestras metas las cosas quizás se pongan feas.
Ravenswood ve Nelson'a ilk varan biziz.
Somos los primeros en Ravenswood con Nelson.
Yılda 80.000'e varan iyatrojenik * veya doktor hatasından gerçekleşen ölüm meydana geliyor.
Este tipo de muertes causadas por negligencias llegan a 80.000 por año.
Hatalarının farkına varan insan Tanrı'dan bağışlanmayı istemeye hazırdır.
Un hombre que reconoce sus errores está listo para buscar el perdón de Dios.
Önce varan uçurur.
El primero que llegue tiene los controles.
Genelde herşeyin farkına varan birisin... ama son zamanlarda meşgul olduğunu söyleyebiliriz...
Eres un tío muy observador cuando quieres. Supongo que estarás de acuerdo en que ahora estás en babia.
- Oraya son varan yemek yiyemez.
Ok, ¡ el último que llegue no tendrá comida!