Varsın translate Spanish
3,542 parallel translation
Öyleyse Grini'de 1944'de çekilen fotoğrafta neden varsın?
¿ Entonces por qué estás en una foto tomada desde Grini en 1944?
Yani bu zekice planda sen de varsın?
¿ Estás tú detrás de este brillante plan?
- Neyse ki sen varsın.
- Menos mal que te tengo a ti...
- Ama bu kadarına varsın?
Pero este es un alcance aceptable.
Ava, yardımın gerek bize. Onu kontrol edebilecek bir tek sen varsın
Ava, necesitamos de tu ayuda, tal vez eres la única que puede controlarlo.
Artık şimdi sen varsın... Boşluğu dolduran.
.. ahora que te tengo a ti..... ese vacío se está llenando.
Ama yanımda sen varsın.
Y tú estás aquí.
İyi ki yanımda sen varsın.
Gracias a Dios que te tengo a ti.
Yeniler ama hala sen varsın.
Es nuevo y aún sigues siendo tú.
Hetty, Kadimlerden kalan bir sen varsın,... elbette bir şey planlıyorsun.
Hetty, eres la última de los Ancianos, claro que estás planeando algo.
Ödeneğini kaybeden, işini kaybeden bir sen mi varsın, sanıyorsun?
¿ Crees qué eres el único que pierde fondos y el empleo?
Biliyorum artık sen varsın ve önceden de Pearl ve Annie vardı ama bunlar sadece hatırlayabildiklerim. Hal ile benim aramda özel bir şey var.
Ya sé que te tiene a ti y también tuvo a Pearl y a Annie, esos que yo recuerde, pero yo y Hal tenemos algo especial.
Sen de varsın, sanırım.
Creo que tú también.
Sadece sen varsın!
¡ Ahora sólo quedas tú!
Varsın olmasın. Partiye birini götürmene gerek yok. Partiden birini götüreceksin.
No se supone que llegues con alguien sino que te vayas con alguien.
Polis olmayabilirsin ama elimde müsait bir tek sen varsın.
Tal vez no, pero resulta que eres todo lo que tengo disponible.
Bu beni hakime şirin gösterecekse, varsın olsun.
Si así parezco mejor ante el juez, pues que así sea.
Lütfen, bu kamyonette bu adama vurulmayan bir tek sen varsın.
Por favor, eres el único en esta camioneta que no estás por ese tipo.
Eğer onunla sörf arkadaşı olabilirsem, varsın olsun.
Y, si él y yo nos hacemos colegas de surf, que así sea.
İlan panomuzda siz varsınız.
Usted está en nuestro cartel publicitario.
Bu derste Amerika'nın tarihini öğrenmek için varsınız, benimkini değil, anladınız mı?
Estáis en clase para debatir la Historia americana, no sobre mí. ¿ Lo pillas?
Sen varsın. O tamamen yalnız.
Él está completamente solo.
Ailem sayılabilecek bir tek sen varsın.
Eres la única familia que me queda.
Onu idare edecek tek kişisin. Ona göz kulak olacak tek kişisin Anlayabilecekte bir tek sen varsın.
Tú debes ser quien lo lleve donde alguien pueda verlo y entender de qué se trata esto.
Frank. İyi ki varsın.
Frank, bendito seas.
Gözümün önünde sen varsın.
¡ Tú estás frente a mí!
Şu anda sadece sen varsın.
Es sólo usted.
Çok şükür, yanında sen varsın.
Gracias a Dios que te tiene a ti.
Banaras'da Kundan için bir tek sen mi varsın?
¿ Qué eres la única en todo Banaras para Kundan?
Böylece adamlarımı öldürme zevkine varsın diye mi?
Así que él puede disfrutar matando a mis hombres.
- Sen varsın ya.
- Te tengo a ti.
Ona sebzelerini yedirebilen bir tek sen varsın.
Eres la única que puede hacer que se coma las verduras.
Kıl uzatabilen bir tek siz mi varsınız sanıyorsunuz?
¿ Creéis que sois los únicos que podéis dejar crecer el vello corporal?
Tanrıya şükür sen varsın, kardeşim.
Que Dios te bendiga, hermano.
Bu yüzden sen varsın zaten.
Para eso estás aquí.
Bak dün geceyle ilgili, bundan haberdar olan bir tek annemle sen varsın.
Mira, Anoche tú y mi mamá... ustedes son los únicos que saben. Necesito que mantegas el secreto.
Sadece ikiniz mi varsınız?
Estáis sólo vosotros dos?
Peki, sen ne için varsın?
¿ Para qué sirve usted?
Sen ne için varsın?
¿ Para qué sirve usted?
Her yerde sen varsın evlat.
Estás por todos lados, hijo mío.
Ne için varsın?
¿ Para qué sirves?
İyi ki varsın Ölüm.
Hurra por la muerte.
Yanında sen varsın.
Él te tiene a ti.
Bu gece nöbette siz mi varsınız?
¿ Esta noche eres la neuróloga de guardia?
Bir çocuk, bir Alman askeri ve sen varsın diyelim.
Digamos que es un niño, un soldado alemán, y tú.
Onu hafife alan bir tek siz varsınız.
No son las únicas que la subestimaban.
Başka nereye gideceğimi bilemedim, çünkü... Stephen'ı bilen sadece sen varsın.
Bueno, no sabía adónde más ir, porque... tú eres la única que sabe acerca de Stephen.
"Onun için bir tek sen varsın."
"Está obsesionado contigo, eres su paz." "Eres lo único para él."
Siz varsınız ya.
Allí es tres.
Şu anda elimde tek sen varsın.
Sólo te tengo a ti ahora.
İyi ki varsın.
Bendito seas.