English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ V ] / Vede

Vede translate Spanish

78 parallel translation
Dişi kaz, erkek kaz ya da kaz yavrusu, vede sudaki ördek, büyüyen yetişen her şey canı çektiğinde söylüyor... "
El ganso, la gansa y el gansito, y los patos en el agua también dicen...
Vede o hayatın gecesi kalmamışsa, sadece güneş battığında kararan günler halinde yaşanmışsa.
Sobretodo cuando no hay días ni noches sino solo días que se vuelven negros cuando se pone el sol
Hayır, bunun için çok akıllısın vede gerçekte başkalarını da kandırabilirsin senin gibilerinin ne tür olduğunu bilmeyenleri...
No, eres demasiado inteligente para eso. Pero no lo bastante inteligente para darte cuenta de que él no tendría nada que hacer con alguien como tú.
- Sorun değil Çünki sende bildiğim tüm almanlar gibisin, vede bildiklerimi belkide kendime saklamalıyım.
Usted es el único alemán que conozco y que quiero conocer.
vede Kral ile yatmak için mi?
¿ Y acabar en la cama del Rey?
Uçağa ihtiyacımız var vede tamir etmek için zamana.
Juntos de nuevo. Como los Monkees.
Minarel dolular vede giyside leke bırakmıyorlar
Tienes muchos minerales, y no manchan la ropa.
Bu kalıp Teğmen Kelly'nin vücudundakilerle uyumlu... vede örnek konteynırındakilerlede.
Las estructuras corresponden a las del Tte. kelly y a las del contenedor de muestras.
Şimdi eğer anneniz sizi görünce ağlarsa nedeni güzel olmanızdır.
Bine, si mami plange cand te vede, pentru ca esti frumoasa.
Turnu Magurele ve ardından da Bükreş.
Turnu Magurele. Roslori de Vede. Bucarest.
Hobilerinizin, ot tüketimi, alkol kullanımı vede bu tarz kafa yapıcı şeyler olduğunu görüyorum.
- Veo que tus hobies son "chupar", fumar hierba y otras mierdas.
Ben, Joey Lawrence, Kelly Bundy'yi yarışmayı kazandığı için tebrik ediyorum. Ve jüri üyesi Wong'u, DeAngelo'yu vede D'Arcy'yi diğer tabirleriyle, babası ve onun ayakkabı satıcısı yancısını ve de birazdan aramızdan ayrılacak olan kapı komşularını.
Yo, Joey Lawrence, quiero felicitarte, Kelly Bundy Y los jueces Wong, DeAngelo y D'Arcy También conocido como su padre, su compañero de venta de zapato Y nuestro vecino pronto a ser ahogado.
Paul Tanrının bir formuydu, vede İsa'nın.
Paul ha sido transformado por la gracia del señor siendo esta una nueva creación de Cristo.
Çok uzun sürmez, vede eğer yine aynı şeyi düşünürseniz, eminim ki biz- -
Y si sigue pensando igual entonces seguramente podrá encontrar...
- Servis yok, vede kasabada bir doktor.
No hay servicios. Hay un solo doctor en el pueblo.
Hemen ofise gitmeli vede Mr. Peterson'a bir çek ayarlamalıyım.
Debo ir a la oficina y darle un cheque al Sr. Peterson.
Tom'a göre kararlı vede hoş bir kadınmış.
Estoy de acuerdo con Tom en que parece ser una mujer decidida.
Dış görünüşünü gizleyen, vede kendi hakkında yorumlar yapan, içine dönük.
Conforme vaya recorriendo el terreno irá avanzando en sus interpretaciones sobre ella misma.
Starks'ın kitabından bir yorum... vede hafızalara damgasını vurmuş biri. Vede, onu bu seviyeye- -
... esta es la cualidad que le da Frea Starks'a sus libros la memorable densidad poetica que los hace especiales y mas allá de la calidad, su caracteristica fresca y espontanea...
Tanrım, sana bu yiyecekler için minnettarız, evimiz, ailemiz vede misafirlerimiz için.
Querido Señor estamos humildemente agradecidos por estos regalos y por la bendición que nos das a nosotros y a nuestros invitados.
Öyle görünüyor ki boğalar bütün zamanlarını, kırlarda uzanarak, vede onlara işini yapmasını gereken birini bekliyorlar.
Me parece que a los toros les va mejor pastando en los campos esperando a hacer su trabajo.
Orayı kimse kullanmıyor. Onun burdan kalkıp oraya kadar sürmesi... biraz şaçmaca, vede yollarıda çok iyi bildiği söylenemez.
Nadie la está usado y es una tontería que este manejando de ida y vuelta cuando no conoce bien el camino.
Çiftlikte ufak vede tatlı bir evleri varmış.
Ellos tienen aquí una casita muy linda junto al arroyo.
O her zaman atlarını sürebileceği bir yeri olsun istemişti... vede farklı bir yaşam arzulamıştı.
Pero el siempre soñó con tener un lugar donde pudiera criar caballos y tener toda una vida separada.
Sakinleş vede kendini ortala.
Relaje el centro. - Si.
Vede Parmesan peynirini bulmamıyorum.
Y no encontré queso parmesano.
İyi geceler vede teşekürler deyin bakalım.
- Despídanse y den las gracias.
Herşeyimi kaybettiğimi vede hep yanlız kalacağımı düşünmüştüm.
... cuando mi papá murió sentí que lo había perdido todo, que siempre estaría sola...
Ama bir gün... bir gün biri bu mükemmel bir kadına dönüşecek olan kıza bakacak... Vede görecekleri tek şey onların seni ne kadar çok sevdiği olacak.
Pero un día alguien te mirará y verá una mujer extraordinaria venir y lo único que verá es cuánto te quiere.
Peki, bir keresinde, uh, babam Hindistan'daydı, ve o yolunu... kaybetti, vede dağlara doğru yol aldı.
Bueno, cierta ves, cuando mi papá estaba en la India se perdió muy, muy arriba en las montañas.
Vede dönüş yolunu bulduğunda, herkes onun yeni bir yol keşfettiğini söyledi.
Y cuando por fin logró hallar el camino de regreso, todos dijeron que había encontrado una nueva ruta.
Ve sanırım, herşeyi doğru yaptığımı düşündüm- - Eğer- - Eğer en iyi koca, en iyi baba, ben olsaydım vede iyi bir avukat, işini iyi yapan, bunların hepsi bizim için olacaktı.
Pensaba que si lo hacía todo bien, yo podría ser el mejor esposo, el mejor padre hasta el mejor abogado y solo preocupandome de nosotros.
- Bunlar çok güzel vede çok zarifler.
- Son tan bonitas y elegantes.
Birzamanlar sevdiğim birisi "eğer bir sır'sa vede elit'se, iyi olamaz" demişti.
Alguíen que amo me dijo que si es secreto y elitista, no puede ser bueno.
Vede, B.B.D. O'dan Darcy McGuiren ayrıldığını duydum. Günaydın, Angela.
Tambien, escuche que Darcy McGuire dejó B.B.D. O. Buenos días, Angela.
Gel vede benimse rüzgar gibi
"Escucha mi amado"
Bu sehir. Bütün insanlar. Bütün yasayanlar vede müzik.
Esta ciudad, con esta gente, esta vida es música.
Bir çocuk var. Çok hos biri vede ismi kiwi... Oda seni begeniyor bizde kendi aramizda sordukki...
Esta este chico es muy agradable su nombre es Kiwie y esta algo enamorado de ti.
Bu en korkunç vede en zor olani... Bu geçirdigim en güzel olaydi...
Este lugar es el más atemorizante, difícil y lo mejor que me ha pasado a mí.
Ne güzel işbirliği bu aramızdaki, bizler yönetici sınıfız. Kusursuz bir işbirliği geçmişte, şu anda vede gelecekte tarihi yazandır.
Es esta perfecta colaboración de nuestras clases gobernantes... esta inmaculada cooperación la que urdió nuestra agraciada historia en el pasado, presente y futuro.
Biz Pazartesi günü onunla yatmıştık... ve bana senden... vede nişanlı olduğunuzdan bahsetmemişti.
Tengo que saber tres o cuatro. Dormimos juntos el lunes... y no lo hizo usted menciona... o su participación en absoluto.
Çünkü eğer kovulursam seninle... vede inanılmaz romantik kız arkadaşınla vakit geçirmiyor olurum.
- No. Prefiero ser despedido de gastar tiempo con usted... o tu novia muy romántico.
Kyoko'nun bahsettiği gerçek çok önemli, bunu söylemek isterim ne söylemeye çalıştığını anladım... büyük ihtimalle konser sırasında çok meşgul ve konsere konsantre olmuş olacağız... vede hiçbir şey hatırlamayacağız... bak, Masami kızdı, ama benim suçum değil 523 00 : 51 : 42,433 - - 00 : 51 : 44,172 gülme
Quiero decir, lo que ha dicho Kyoko sobre que es importante Yo también entiendo qué quiere decir... Probablemente durante el concierto estaremos tan concentradas y preocupadas que no recordaremos nada...
Söylemeye çalıştığım şey, bu işe bulaştığımızda... görev tamamlanmış ve Beyazsaray mutlu olacak... sende ülkene ve kral'a hizmet etmiş olacaksın. vede kimse soru sormayacak. çünkü gizli görev.
Sólo digo que si nos quedamos con algo... es misión cumplida, Whitehall está satisfecho... se sirven los intereses de la patria... y nadie puede reclamarlo... porque es tan confidencial.
-... Norveç'li ise hem - Arkadaşı vede doktoruydu.
El noruego - su amigo y psicólogo.
Ama ben 15 yaşındayken işini ve aklını kaybetti, vede paramızın çoğunu.
Pero cuando yo tenía 15 años, perdió el trabajo y la cabeza, y casi todo su dinero.
Pekala, sarsılmış vaziyetteyim vede üzgünüm, ama zorlukla şaşıtıldım.
Estoy conmocionado y decepcionado, pero no sorprendido.
Sponsor markanı vede o kahrolası tiyatronu unutabilirsin.
Te puedes olvidar de tu patrocinamiento y tu maldito teatro.
Hayır, onu vede kızımı yanımda getirdim.
Lo he traido conmigo junto con mi hija.
Yani senin pastanı vede yemek istiyorum çok Baba eğer zengin bir aileden teklif gelse neyapardın?
Papá, si tuvieras una propuesta de una familia rica, ¿ qué harías?
Evet vede... tecavüzü detaylı olarak anlattı.
¿ Dijo haberla matado?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]