Velet translate Spanish
1,474 parallel translation
Git al, velet!
¡ Ve a buscarla, niño ratón!
Götü boklu velet.
Un pequeño idiota.
O kendini beğenmiş velet potaya ulaşmasın.
No dejen que el fanfarrón anote.
Eli silahlı mutlu bir köylü kızı, çirkin bir köpek yeni yetme bir polis ve şımarık bir velet.
Una campesina armada, un perro feo un policía inexperto y una mocosa malcriada.
Şımarık bir velet ile bir rençper.
Una malcriada y una labradora.
17 yaşında çok bilmiş zengin bir velet.
Es un chico de 17 años, preparado, rico, hijito de papá.
Velet!
Oye. Chico!
- Sen, çene kıskacı eğri olan velet.
- Sí, el de las mandíbulas chuecas.
Seni velet!
¡ Tu! ¡ Mocoso!
Beni soymaya mı çalışıyorsun, seni gidi velet?
¿ Eres carterista o algo asi?
Vurucu Bebek olacak sanıyordum, Velet değil.
Creí que iba a ser Babe, no un bebé.
Ha evet, o velet.
Ah, sí, ese mocoso.
Sen, Betty Crocker ve şu velet mi?
¿ Tú, "Doña Delicias" y la mocosa?
- "12 yaşında bir velet!" - "Hayır, 13!"
- "¡ Un chico de 12!" - "¡ Perdón, 13!"
"12 yaşında bir velet!"
"¡ Un niño de 12 años!"
Güzelim yüzünü mahveden velet bu mu?
¿ Este insignificante es el que arruinó tu hermosa cara?
Hayır, ilk vaziyette beni buraya sokan o küçük velet Eberhardt, tamam mı?
No, lo que me trajo aquí en primer lugar es ese idiota de Eberhardt, ¿ sí?
- S.k kafalı velet!
- Pequeño pendejo...
Bu velet için mi vazgeçeceksin kutsal haklarından?
¿ Sacrificaréis vuestro derecho sagrado por ése ser que apenas conocéis?
O küçük velet...
Ese cretinito...
Bizi rahat bırak velet
Déjanos solos, cariño.
Aylar önce kendimi öldürmeye teşebbüs etmiştim ve.. o günden beri bu ufak velet benim herşeyim oldu.
Mi marido, Bill, se suicidó ahorcándose hace unos nueve meses... y desde entonces, Boogie ha sido el hombre de la casa.
Hadi velet!
¡ Vamos, nene! ¡ Vamos!
Şu kahrolası küçük zıpır velet kuralları koydu.
Este pequeño maldito pendejo ha fijado el estándar.
Memlekette silah bol ama velet eksik.
Nuestra tierra tiene muchas armas, pero pocos niños.
Belki evlenip velet sahibi olursa doğurduğu evlat onu islama döndürür.
Quizás tras el matrimonio sus hijos la conviertan al Islam.
- Sen Los Angeleslısın, değil mi, velet?
- Tú eres de Los Ángeles, ¿ verdad?
Bir yumrukla havlu atmaya hazır hale mi geliyorsun velet!
No me digas que te has caído de un solo golpe.
Kafan ağır basıyordu velet.
Mocoso olvidadizo.
Eteğindeki taşları döküp sonra küçük bir velet gibi kaçacak mısın?
¿ Vas a soltar bombas y huír como un niño pequeño?
Ne haber velet? - Pek bir şey yok.
Hey, niña, ¿ qué pasa?
Küçük velet bunu kitap ayıracı olarak kullanıyormuş. Bahis kuponu.
El chaval utilizaba esto de punto de lectura.La factura de una casa de apuestas.
- Talmadge'ların velet, 53'lerden mi? - Ahbap.
¿ Es este chico Talmadge un "5-3"?
Küçük aktör velet, bir vatanseveri mi döveceksin?
Actorcito, ¿ quieres golpear al patriota?
Oyuncağı bozulmuş üç yaşındaki bir velet gibi, oturup içine kapanacak.
Queremos que esté sentado enfurruñado como niño de tres años cuyos juguetes no hacen lo que él quiere.
Amma hızlı velet ya!
¡ Pequeño chico rápido!
Velet mi?
¿ Mocoso?
İnşaat tam istediğimiz gibi gitmesine rağmen o velet hâlâ baş belâsı olmaya devam ediyor.
La construcción va bien, pero este mocoso sigue siendo una molestia.
Çek-git be, velet.
Aléjate, mocoso.
- Buraya gel, velet.
- Ven aquí, rata.
Velet.
Es el chico.
Velet nerede?
¿ Dónde está el chico?
- Velet nerede dedim?
¡ ¿ Dónde está el chico?
Evet, ama bu Mirage'dan önce... Sen kısa pantolonlu bir velet iken, Kumarhanelere gidip oyun makinalarıyla oynarken öyleydi!
Sí, eso fue previo al Mirage cuando eras una pequeñín yendo al casino a jugar con videojuegos.
- Seni dört gözlü velet.
- Imbécil con gafas.
Artık top velet'de.
Ahora todo depende del muchacho.
- Bu kez olmaz, velet.
- ¡ Esta vez no, mocoso!
Git başımdan velet!
Vete, muchacho.
Bu velet için kusura bakma, annesi onu bırakmıştı..
Siento lo del muchacho.
Zengin velet!
Escucha, tu pequeño mocoso rico, yo te daré algo.
Hangi velet?
¿ Qué chico?