Verdad translate Spanish
330,386 parallel translation
Unutma, gerçekleri söylemelisin.
Así que recuerda que tienes que decir la verdad.
Gerçekleri söylemen gerek.
Tienes que decir la verdad.
Gerçek bu ama.
Pero esa es la verdad.
Bunlar gerçekler değil. Alice için değil.
Esa no es la verdad... no para Alice.
Öyle, değil mi?
¿ Verdad que sí?
Beni korkuttuğunu mu sanıyorsun?
¿ De verdad crees que me asustas?
Kahraman olmak istiyorsun, değil mi?
¿ Quieres ser un héroe, verdad?
Doğrusu şu ki tatlım... onun kahraman olması seni de öyle yapmaz.
Bien, aquí está la verdad, querido. Que ella fuera una heroína no te convierte en uno.
Beni hatırlamıyorsun, değil mi?
No me recuerdas, ¿ verdad?
Bunların hepsi... bir sınavdı, değil mi?
Todo esto... ha sido una prueba, ¿ verdad?
Ama bir parçan bana yardım etmek istedi, değil mi?
Pero una parte de ti quería ayudarme, ¿ verdad?
Oraya gittiğimizi birine söylemiş olamazsın, değil mi?
No le habrás contado a nadie que estuvimos allí, ¿ verdad?
Tamam. Ne yapacağını biliyorsun, değil mi?
Vale, entonces, sabes lo que haces, ¿ verdad?
Gördün mü? O kadar zor değilmiş, değil mi?
No ha sido tan difícil, ¿ verdad?
Önemli değil ya. Seni rahatsız etmek istemiyorum.
Estoy bien, de verdad, no quiero molestar.
Doğru, aynen öyle.
Hoy invita Craig. Es verdad.
Craig çok dumanlı görünüyordu.
Craig parecía cabreado de verdad.
Gerçekten boğuluyor olabilir.
Creo que puede estar pasando de verdad.
Gerçek mermi sıkıyor gibi hissettim.
Sentí que estaba disparando balas de verdad.
Posta çalmanın federal bir suç olduğunu biliyorsun, değil mi?
Sabes que robar el correo es un delito federal, ¿ verdad?
Oyun hakkında konuşuyorsun, değil mi?
Hablas de jugar al juego, ¿ verdad?
Bu gece Justin'in yanında sadece kendim olmak istiyorum.
De verdad que quiero ser yo misma esta noche con Justin.
Aciliyetin farkındasınız, değil mi?
Entiende la urgencia, ¿ verdad?
Ciddi misin?
¿ De verdad?
Eldivene gerçekten ihtiyacımız var mı?
¿ De verdad necesitamos el guantelete?
Bu gerçek mi?
¿ Es verdad?
Bu bizim için fark yaratabilecek bir fırsat.
Es la oportunidad de marcar una diferencia de verdad.
O işini iyi yapan iyi bir adamdı. - Gerçekten mi?
- Era un buen hombre haciendo un buen trabajo. - ¿ De verdad?
- Anlıyorsun değil mi?
- Tú entiendes, ¿ verdad?
Gerçekten kampta mı?
¿ De verdad hay un campamento?
Hayatımızı bu şey için gerçekten tehlikeye atacak mıyız?
¿ De verdad arriesgaremos la vida por esa cosa?
Amy, bu... bu sen misin? Gerçekten burada mısın?
Amy, ¿ eres... eres tú, eres... eres en verdad tú?
Gerçekten burada değilim.
No estoy aquí de verdad.
Evet, yani çok erken, değil mi?
Sí, digo... es pronto, ¿ verdad?
Seni kendilerinden biri gibi görüyorlar, değil mi?
Lo consideran uno de los suyos, ¿ verdad?
Sence gerçekten de diğer polisler onları senin gibi umursarlar mı?
¿ De verdad cree que cualquier otro alguacil se va a preocupar igual que usted?
Biz onu sadece yakalayacak mıyız?
¿ En verdad solo vamos a capturarlo?
Flynn, göründüğü kadar deli, ama doğru söylüyor gibi görünüyor.
Flynn, loco como está, parece estar diciendo la verdad.
Bana karşı şansını gerçekten denemek istiyor musun?
¿ De verdad quieres arriesgarte contra mí?
- Bu doğru mu?
- ¿ Es verdad?
Ve sonra Bass'le tanıştık, ve o gerçekten iyi biriydi.
Y después conocimos a este tipo Bass, y él era de verdad así de bueno.
Kim daha çok iş yapıyor tartışmasına girmek mi istiyorsun?
¿ De verdad quieres discutir "Quién hace más por aquí"?
6 dolara aile boyu paketi vardı ve sen olsaydın bize alırdın diye düşündüm, doğru mu?
Y levanté la mirada, y vi el paquete familiar por $ 5.99, y pensé, seguramente ustedes nos comprarían ese, ¿ verdad?
Nasıl oluyor da benim Lily Tomlin "And That's the Truth" albümüm bozulurken eski telesekreter kutusu kupkuru kalıyor?
¿ Cómo es que mi álbum de Lily Tomlin "Y esa es la verdad" se arruinó, y la caja con contestadoras está completamente seca?
Aynen değil mi?
Lo sé, ¿ verdad?
Daha iyi hissedeceksen bira içmeye gidebiliriz ve o "Nasıldı?" diye sorunca benimle bir saat geçirdiğini, mutlu olduğumu söylersin ve bu doğru olur.
Bueno, si te hace sentir mejor, podemos ir por una cerveza, y así cuando ella te pregunte, "¿ Cómo estuvo?" le puedes decir que pasaste una hora conmigo, y que yo estaba contento, y todo será verdad.
Tüm bu partiler benlik şeyler değil.
Sí... la verdad es que no soy mucho de fiestas.
Güzel, değil mi?
Es hermosa, ¿ verdad?
Açık olmak için o benim, değil mi?
Para estar seguros, soy yo, ¿ verdad?
Kim shot ister?
¿ Quién quiere un trago? ¿ Verdad?
Şimdi söylemesi kolay, değil mi?
"Después de visto, todo el mundo es listo", ¿ verdad?