Violeta translate Spanish
683 parallel translation
Şu menekşeyi ver!
iDame esa violeta!
Dr. Waldman, üniversitede, sizden mor ışınlara, mor ötesi ışınlara dair bir şey öğrenmiştim. Spektrumdaki en yüksek renkler olduğunu söylemiştiniz.
Dr. Waldman, aprendí mucho de usted en la universidad, sobre los rayos violeta y los rayos ultravioleta, que según usted era el color más alto del espectro.
Bu mevsimin moda rengi eflatun, gece giysisi içinse lame ve saten.
La moda es el violeta... Para la noche, lamés y satén, como siempre.
Titus, altın işlemeli giysiyle mor pelerini getir.
Titus, trae el brocado dorado y la capa violeta.
- Ne olduğunu biliyorum.
- Ya lo sé... Violeta.
Bunu sevmedim ; çok mor.
No me gusta, es demasiado violeta.
Violet'e para verdiğin bütün şehrin dilinde.
¿ Una mujer? Todo el mundo sabe que has dado dinero a Violeta Beck.
Bugün sırf zümrüt ve yeşimler içindeydi,... ve ceketinin, tıpkı büyükannemin taburesi gibi,... solgun menekşe renginde harika bir deseni vardı.
Hoy es todo jade y esmeraldas, y su saco es el más hermoso modelo con rayas violeta pálido, como la banqueta de mi abuela.
Bir oyun, bir gençlik hevesi say bunları. Bir menekşedir açmış erkenden, bahar günü. Açmış ama sürmez, tatlıdır ama solar gider.
Tenlo por un antojo, un juguete dolido,... una violeta de juventud temprana,... audaz, no permanente,... fragante mas efímera.
Lady Violet olmak istiyorum.
Rodrigo! Quiero ser la Dama Violeta.
Lady Violet olmak için küçüksün.
Eres muy pequeña para ser la Dama Violeta.
Bambulotu, ortanca, petunya!
Heliotropo, violeta, petunia.
- İyi akşamlar, Rosa, Violetta.
Buenas tardes, Rosa y Violeta. - Hola.
" Yaşlanacak ama rengini koruyacak.
Antes era de color violeta. Era un color tan bonito.
Gördüğün gibi, mavi, menekşe mavisi, menekşe, menekşe kırmızısı kırmızı turuncu, turuncu sarı, sarı...
Vea, azul, azul-violeta, violeta, violeta-rojo, rojo rojo-naranja, naranja-amarillo, amarillo...
Mor mürekkep çok tutkulu.
El violeta es muy ardiente.
Kaptan Bligh bile onun yanında sönük kalıyor.
Morgan a su lado sería una dulce violeta.
Mor leke testi zaman alır efendim.
Al tinte violeta le cuesta reaccionar.
Gül kırmızıdır, menekşeler mor Karanfil çiçeğim ise sensin
La rosa es roja, la violeta azul e el clavel dulce, así como tu.
Menekşe.
Violeta.
- Değişiyorsun Violet, Violet!
- ¡ Te estás poniendo violeta, Violet!
Şu Afrika menekşesi
Es una Violeta Africana.
Karımın şu Afrika menekşesi, biliyor musunuz aslında orada çiçek yetişiyor.
A la Violeta Africana de mi esposa le está creciendo una flor.
Şimdi, lütfen Afrika menekşenizi alıp, buradan çekip gider misiniz?
Tome su Violeta Africana y retírese.
Biraz daha, biraz daha eflatun, Teddy.
Un poco más de violeta, Teddy.
"Hadi gözlerimizi kapatalım ve kimin hangi renk olduğunu hayal edelim." derdi
Cerremos los ojos y pensemos en cada uno de nosotros como un color. A mí me veía violeta.
Kafamı menekşe rengine boyadı.
Entonces ella pinto mi cabeza con genciana violeta.
İçeriği zengin, rengi güzel. Bu bir Bordeaux.
Cuerpo bermellón tirando al violeta, lindo brillo.
Ve mor :
Y violeta :
Nerede bir anne ağlıyor, orada bir menekşe büyüyecek.
Cada vez que cae la lágrima de una madre a tierra, allí crece una violeta.
Karımın kıçını mora boyamak istiyorum.
Cuando acabe, ni el culo de mi mujer de violeta.
Bu Violeta, ve bu...
Ésta es Violeta, y ellos...
Violeta, arkadaşın gibi sessiz.
Violeta es callada como tu amigo.
Hadi Violeta, bir şey söyle.
Vamos, Violeta, di algo.
Olur mu? Violeta?
¿ Vale, Violeta?
Violeta, hadi biraz yürüyelim.
Violeta, demos un paseo.
Sonra Ljupce'la Mira arabada kaldı... ve ben diğer kızla, Violeta'yla yürüyüşe çıktım.
Y entonces Ljupce y Mira se quedaron en el coche, y yo fui a dar un paseo con la otra, Violeta.
Benim ki, Violeta ateşli değil, tahta gibi.
La mía, Violeta, es... no está tan buena. Plana como una plancha.
Selam Violeta.
Hola, Violeta.
Hey Violeta, ne haber?
Eh Violeta, ¿ qué te cuentas?
Ve Violeta'yla seviştiğimi söyledim.
Y le dije que me besé con Violeta.
Mor, beyaz
Violeta-blanco
Burada, tayfın mordan, maviye, yeşile, sarıya turuncuya ve kırmızıya geçişini görüyoruz.
El espectro se extiende entre el violeta y el rojo.
Buradaki mor üstünde koyu çizgiler bu galaksiyi oluşturan yüz milyarlarca yıldızın atmosferindeki kalsiyum.
En el violeta, se destacan 2 líneas oscuras debidas al calcio de las atmósferas de cientos de miles de millones de estrellas que forman esta galaxia.
Violet News...
Violeta News...
Evet, menekşe rengi paket. Tamam.
Ah, un paquete violeta.
Saçında mor bant olanı mı?
- ¿ La del mechón violeta?
Bu çok güzel bir manzara. Güzel toprak.
Hermosa tierra, La tierra humeda es violeta.
Ürün seçiminde radyasyondan en az etkilenen bitkiler tercih edilmeli... ve hayvan tüketiminden daha çok insanlar için kullanılmalı.
La selección debe considerar plantas no suseptibles a la luz ultra-violeta y que sirvan para el consumo de hombres y animales.
Şeyi mor renk olmalı.
Tiene un pene enorme. De color violeta.
Yalnız gaydacının Edinburgh Kalesi'nin mazgallı siperlerindeki silüeti kızıla boyalı gök... Göküyü... Gökyüzü!
El gaitero solitario, en las almenas del castillo de Edimburgo... quedaba recortado sobre el... el cielo manchado de violeta, entre las sombra de...