English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ V ] / Virüs

Virüs translate Spanish

4,003 parallel translation
Ve virüs de bir Çin virüsü.
Y es un virus chino.
- Virüs yayılıyor.
- El virus se está propagando.
- Virüs durdurulabilir mi?
- ¿ Puede ser detenido el virus?
Yedi ay önce Kahire'nin dışındaki bir köyde bir salgın başladı. Kaynağı bilinmeyen bir virüs.
Hace siete meses, en las afueras de El Cairo, hubo un brote, un virus de origen desconocido.
Tüm köye yayıldı ve virüs bulaşan herkes öldü.
Se extendió por toda la aldea, matando a todos los infectados.
Tam tersine virüs mutasyona uğrayıp yayılmaya devam etti.
En lugar de ello, continuó mutando y propagándose.
Virüs dünyaya kimsenin tahmin etmediği bir hızla yayılmaya devam ediyor.
El virus se está moviendo más rápido de lo que ninguno de nosotros podría haber imaginado.
Norfolk'tan ayrılırken virüs ikinci evresindeydi. Sadece Asya ve Afrika'nın bazı küçük bölgelerinde görülüyordu.
Cuando dejamos Norfolk, el virus estaba en fase dos, limitado a pequeños grupos de Asia y África.
Tahminlere göre dünya nüfusunun yarısı öldü ya da ölmek üzere. İddialara göre Amerikan hükümeti virüs için bir aşı geliştirmeye çalışıyor.
Con posiblemente la mitad de la población del planeta muerta o muriéndose, los rumores de que el gobierno USA está cultivando una vacuna continúan extendiéndose.
Gemide virüs bulunması ihtimaline karşı şunu unutmayın... Virüs solunum yolu ile yayılabiliyor ve aşırı derecede bulaşıcı. Yeni ölmüş bir ceset dahi olsa durum değişmez.
Recuerden, si la nave ha sido alcanzada por el virus, está en el aire y es muy, pero muy contagioso, incluso de un cadáver muerto recientemente.
Virüs bulaşmış.
Ha estado expuesto.
- Virüs hareket etmiyor. Yayılması gerektiği gibi yayılmıyor.
No se está propagando del modo que debería probablemente porque ni siquiera se transmite.
Greendale'li bir bilgisayar hocasının bilgisayarla sevişip, virüs yüzünden ölen ilk insan olduğu efsanesi mi?
¿ La leyenda de que un profesor de informática de Greendale hizo el amor a un ordenador y murió del primer virus informático?
- Dayanağım yok ama bence bu vektörler virüs evriminde yepyeni bir basamağı temsil ediyor.
Hablando improvisadamente, creo que estos vectores representan un nuevo paso en virología evolutiva.
Karşımızdaki şey evrim geçirmiş bir virüs. Konak değiştirebiliyor ve konak başka sebeplerden ölene kadar aktif kalabiliyor.
Este es un virus evolucionado que cambia al anfitrión y sigue activado hasta que el anfitrión muere de otras causas.
Yeni bir organizma türü ortaya çıkardı : Kolektif virüs.
Se crea un nuevo tipo de organismo, un colectivo viral.
Virüs bizim elimizde bile değil.
Pero ni siquiera tenemos el virus.
Sadece saklanacak mıyız yani? Virüs ve tedavi bizde.
- Tenemos la cura del virus...
Virüs zaten bende.
Ya tengo el virus.
Aylar önce bilgisayarınıza ses ile aktif olan bir virüs yüklemiştim.
Hace meses palante un virus activado por voz en sus sistemas.
Demek koca beyin hücresinden bile çıkmadan bir virüs yerleştirdi.
Entonces cerebro grande plantó un virus sin siquiera dejar su celda.
Farelere ne olduğunu gördüğümde DNA'sını virüs ile eşleştirmek için kullandığı sekansı da öğrenebileceğim.
Una vez que vea lo que ocurre con las ratas, podré encontrar la secuencia de estabilidad que usó... para unir su ADN al virus.
Açıkçası bilimsel olarak konuşmak gerekirse yaptıklarını oldukça etkileyici buluyorum. Özellikle DNA'nı virüs ile birleştirmen.
Y hablando estrictamente de manera científica, encontré su trabajo bastante impresionante, la manera como fusionó su ADN al virus.
Virüs ortaya çıktığında sahilde yaz kampındaydık.
Estábamos en un campamento de verano en la costa cuando atacó el virus.
Dediler ki, Donanma tedavi dağıtıyoruz diye geziyor ama aslında insanlara virüs enjekte ediyorlar.
Dijeron, que la Armada estaba yendo por ahí ofreciendo la cura, y en realidad estaban inyectando a la gente con el virus.
Virüs vücudunda bir yerde olmalı.
El virus tiene que estar en alguna parte de su cuerpo.
Virüs vücuduna uyum sağlamış olmalı. Tamamen ciğerlerine taşınmış olmalı.
El virus debe haberse ajustado dentro de él, migrado exclusivamente a sus pulmones.
Tabii asıl mesele vücudunun bunu nasıl yaptığını bulmakta. Ciğerlerindeki virüs ile virüsün ilk halinin DNA sekans değişikliklerini karşılaştırabilmekte yani.
Claro, el truco sería... entender cómo tu cuerpo lo hace, para poder comparar el cambio en la secuecia del ADN... entre la tuya y la primordial.
Asıl sorun virüs.
El poblema es, es el virus.
İkimizin de bildiği gibi virüs yalnızca ciğerlerinde bulunuyor.
El virus reside exclusivamente en tus pulmones, como ambos sabemos.
Bu işe yaramaz çünkü muhtemelen binlerce zararsız virüs ile birlikte ciğerlerinin en derin dokularında gizleniyordur. Bu yüzden yapmam gereken zararlı olanı dışarı çıkartmak.
Verás, eso no serviría, debido a que es muy probable... que en lo más profundo de tus pulmones, esté mezclado con miles de otros virus inofensivos, así que lo voy a tener que hacer... es expulsar al venenoso.
Gen serbest kalacak ve virüs patlayıp ciğerlerine ve tüm vücuduna yayılacak. Ve...
El gen va a ser liberado, y el virus explotará afuera de tus pulmones... y dentro del resto de tu cuerpo, y, bien...
Virüs şu an işini yapmaya başladı bile.
El virus está haciendo su trabajo mientras hablamos.
- Virüs ne taşıyor?
- ¿ Qué hay en el virus?
Virüs zarar vermek yerine tedaviyi ulaştıracak.
En lugar de perjudicar, el virus entrega una cura.
Peter'ın hasta olmasına virüs sebep oldu ama dönüşmesine değil.
El virus hizo enfermar a Peter pero no lo cambió.
Neden bu virüs?
- ¿ Por qué este virus?
Virüs ve tedavi.
El virus y la cura.
- Virüs, tedavi. Yanlış.
- Te equivocas.
Bunu söyleyen kişi olmak istemezdim ama virüs durgun bir safhaya, pasif hâle geçiyor olabilir.
No me gusta ser la primera en decir esto, pero el virus podría haber entrado en una etapa latente, estar inactivo.
Kan sayımı, pıhtılaşma ve virüs seviyeleri, bir de tedaviye bakacağım.
Análisis sanguíneo completo, coagulación, lista de virus.
- Diyorum ki hiçbir bağışıklık tepkisi hiçbir antikor, genetik materyal kalıntısı veya virüs DNA'sı yok.
- No hay respuesta inmune no hay anticuerpos, no hay rastros de material genético residual ni ADN viral.
- Virüs milyonlarca insanı öldürebilir.
- El virus podría matar a millones.
Virüs sekiz gün önce Julia'ya bulaştığında yapılan taramada telomerler bu şekildeydi.
Esta es una imagen de los telómeros de Julia tomada hace ocho días cuando acababa de infectarse con el virus.
Virüs nerede?
¿ Dónde está el virus?
Bu en az virüs kadar tehlikeli şekilde yayılabilir.
Pueden ser tan contagiosos como el virus.
Virüs ilk zamanlarında mutasyon geçiriyordu. Ancak şimdi genetiği değiştirildiği için stabilize olduğuna inanıyorum.
El virus ha estado mutando por un tiempo, aunque ahora creo que ha sido modificado artificialmente, ha sido estabilizado.
Virüs.
Virus.
- Virüs yapmadı.
- No fue el virus.
- Başka bir virüs denemesi.
Un intento alternativo al virus.
Virüs gitti artık!
¡ El virus se fue!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]