Vuracağım translate Spanish
1,766 parallel translation
Benimle bir kez daha bu şekilde konuşursan bir rehineyi vuracağım, tamam mı?
Hábleme así de nuevo y le meteré una bala en las tripas a un rehén, ¿ de acuerdo?
Biliyor musun, bir gün seni vuracağım.
Sabes, uno de estos días, voy a dispararte.
Beni hâlâ Annie Oakley diye çağırdığın için vuracağım.
Te dispararé si sigues llamándome Annie Oakley.
Seni vuracağım, inan bana!
Te dispararé, créeme.
- Onu vuracağım, Andrew!
- Hazlo - ¡ Voy a dispararle Andrew!
sana oyle vuracağım ki acı yanında hiç kalacak.
Te abofetearé tan fuerte que ese dolor no te parecerá nada.
Raj'bak vuracağım!
Raj, ¡ voy a darte una paliza!
"Ne yapacaksanız yapın, bunu yüzünüze vuracağım."
Y digo : "Hagan lo que van a hacer, que yo lo contaré."
Seni vuracağımı mı sanıyorsun?
Crees que te dispararé?
Evet biliyorum. Ama domuzları görürsem onları vuracağım değil mi?
Sí, pero si veo a un madero le disparo, ¿ verdad?
Ama domuzlar asansörden çıkıp belalarını ararsa onları vuracağım değil mi?
Pero si salen maderos del ascensor buscando bulla, les disparo, ¿ no?
Onu ilk ben vuracağım.
Yo voy a dispararle.
- Seni iki kez vuracağım!
- ¡ Aparta la escopeta! - ¡ Les dispararé a los dos!
Doğruyu söyle, ya da seni hemen şuracıkta vuracağım!
¡ Dime la verdad, o te pego un tiro aquí mismo!
Sizi vuracağımı söylemiştim.
Debería fusilarlos.
Önce ben vuracağım.
Bateando el primero.
Vuracağım sana!
Te golpearé.
Sonra... o büyük el fenerini gördüm... O kadar hızlı vuracağımı düşünmemiştim...
Así que vi... una linterna grande... nunca pensé que le iba a pegar tan fuerte...
Her iki halde de sana dosya altlığı ile vuracağım.
De cualquier manera voy a golpearte con mi pizarra para incentivarte.
Yeter, ikinize de vuracağım.
Por eso voy a golpearlos a los dos.
Ben bir taşla iki kuş vuracağım.... hem özel olan hem de beni korkutan bir şey var.
Voy a matar dos pájaros de un tiro. Algo personal y algo a lo que le temo.
Karımın nerede olduğunu söyle, yoksa seni vuracağım.
Dígame dónde está mi esposa o le prometo que le dispararé.
Silahını bırak yoksa onu vuracağım.
Bajen sus armas o le dispararé.
Başına çekiçle vuracağım yere.
Voy a partirte la cabeza con un martillo.
Ve akşam yemeğine geç kalırsam, elime ne geçerse onunla sana vuracağım.
Y si llego tarde a la cena, descubriré el arma y la usaré para golpearte.
Geri döneceğim ve bana yardım et Tanrım. Size yüzük bulunan elimle vuracağım.
Iré allá atrás y, con la ayuda de Dios... te golpearé con la mano que tiene un anillo.
Evet, vuracağım.
Sí, lo haré.
Vur bana. Kılıcımla vuracağım. Hayatımı bağışla.
Si vuelo lejos, ella abrirá las alas y volará también.
Bana söylediğin sadece, sana vuracağım ve de beni hapse atmak için... elinde bir sebebin olacağı.
Sólo dices eso para que te pegue. Así tendrías una razón para encerrarme.
Put gibi oturup çeneme kilit vuracağım ve başına hiçbir belâ açmayacağım.
Me quedaré quieto y retendré mi lengua y no causaré ningún problema para ti.
Yalnızca bir çadır vuracağım ve hemen yanına döneceğim.
Sólo tengo que disparar desde la tienda, y después estaré rápidamente detrás tuyo.
0 yüzden evime gidip kendimi dünyevi zevklere vuracağım.
Asi que regreso a casa para refrescarme con los placeres de este mundo, por así decirlo.
Vuracağım onu.
Le voy a disparar.
Biraz vaktin var mı Wilhelmina? Yüzüne vuracağım bir şey var.
Me gustaría restregarte algo en la cara.
Hayır, vuracağım.
No, lo voy a matar.
Bu haftanın sonuna dek zamanın var tatlı çocuk, yoksa seni dizlerinden vuracağım.
Tienes hasta el final de la semana, guapito. O te pego dos tiros en las rodillas.
Mala vuracağım için çak bir beşlik!
¡ Dame algo para festejar!
- Çikolatalı kekin içinden çıkan iki karatlık elmas yüzükle de nihai darbeyi vuracağım.
El pastel coup de grace : Con un anillo de diamante de dos kilates de relleno.
Kilidi vurmazsan buradan çıktığımda ben seni vuracağım.
Solo dispara al candado o yo te dispararé cuando salga de aquí.
- Ben, ona vuracağım. — Hey, yapma!
- Le pegaré. – ¡ No!
O serseriyi vuracağımı da bilirsin o zaman.
Entonces sabes que le dispararé a este hijo de puta.
Ben de bilim adamıyım ve benim gözlemlerimin sonucu ben seni kovmadan çok önce birinin seni vuracağını söylüyor.
Mira, yo también soy científico y mis observaciones empíricas me dicen que alguien te dará un tiro antes de que yo tenga que despedirte.
- Hayır, gidip mala vuracağım.
- Por favor.
Arkadaşım kask takacak ve kafasına ayakkabılarla vuracağız.
Mi amigo tiene un casco y nos va a dejar que le tiremos zapatos a la cabeza.
Neredeyse çocuğu vuracağını sanmıştım.
- que ibas a dispararle a ese chico.
- Vuracağım!
- Lo haré.
Bir dahaki sefere daha beter vuracağım.
La próxima vez, te voy a partir en dos.
Bana da vuracağını sandım. Ama birden durdu ve bana garip bir şekilde baktı.
Pensé que iba a golpearme, también pero entonces se detuvo y me miró de un modo extraño.
Sana hafifçe vuracağım, tamam mı?
Sid, Sid, voy a darte unas palmadas, ¿ de acuerdo?
- Bana vuracağını sandım!
Oh, Dios. - Amigo, sí que sabes golpear.
Sana vuracağım.
¡ Voy a arrollarlos!