English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ X ] / Xerox

Xerox translate Spanish

100 parallel translation
Xerox biliyor olabilir.
Tendré que pasarles una copia.
Xerox makinen olmaması ne kötü.
Es una lástima que no tengas una fotocopiadora.
Judy Bernly, şirketin fotokopi temsilcisine aşık oldu ve onunla evlendi.
Judy Bernly se enamoró y se casó con el representante de la Xerox.
Fotokopi makinesi gibiyim.
Yo soy una maquina Xerox.
Kişisel olarak IBM, Xerox, Dupont, Polaroid...
Personalmente manejo a lBM, Xerox, Polaroid- - - Perdón.
Bilgisayar yok. Faks yok. Fotokopi makinesi yok.
No hay computadora, ni fax, ni Xerox.
Ama önce fotokopi odasında kâğıt bulmalıyım. Kâğıt yok.
- Si tan solo pudiera conseguir papel en el cuarto xerox.
Fotokopi kâğıdımız, resim kâğıdımız ve kurşun kalemimiz yok ama bol öğrencimiz var.
Quiero decir, no hay papel xerox, papel de arte y andamos cortos de lápices.
Çıplak haliyle Xerox'daki kız mı yoksa büyük bir kavanoz reçel mi?
¿ Una chica desnuda o una bañera de mermelada?
Bir Xerox makina değil aldığınız!
¡ No está pagando por una fotocopiadora Xerox!
David Xerox nerede?
David, ¿ dónde está la fotocopiadora?
Görüyor musun, işte bu yüzden faks makinası ve Xerox alman lazım.
Por eso deberías tener fax y fotocopiadora.
Ama bu California'lı mühendisler New York'a gidip süper icatlarını Xerox büyükbaşlarına sundukları zaman o müdürler neye baktıklarını idrak edemediler.
Pero cuando esos ingenieros de California fueron a Nueva York a presentar todo eso a los jefazos de Xerox esos ejecutivos no entendían lo que estaban viendo.
Xerox'un fare adında bir şeyi dikkate almasını mı istiyorsun?
¿ Quieren que Xerox considere algo llamado "ratón"?
Bakın, Steve'in dehası buradaydı çünkü Xerox'u, tüm o harika şeyleri bize göstermesi için ikna etmişti hani şu Kaliforniya'lıların geliştirdiği.
¿ Ven? Aquí es donde Steve fue un genio porque convenció a Xerox de mostrarnos esa cosa increíble que sus muchachos de California habían desarrollado.
Steve almıştı, Xerox'tan. Hepsi bize geçmişti.
Steve la tenía, de Xerox, quien nos la dio para jugar con ella.
Sen ve ben, zengin komşusu olan insanlara benziyoruz. ... Xerox gibi kapısını her zaman açık bırakan. Ve sen TV'yi çalmak için içeriye süzülüyorsun.
Tú y yo somos como los tipos que tienen un vecino rico Xerox, que dejó la puerta abierta todo el tiempo y tú entraste para robar la TV.
Xerox fotokopileri konuşamıyor!
Las copias no pueden hacerlo
Yapabildiğim kadar hızlı çalışıyorum, Aeryn, ama bu şemaları okuması zor... sanki yarısı kopya, yarısı taslak halinde.
Estoy trabajando tan rápido como puedo, Aeryn estos esquemas son difíciles de leer. Son como mitad escaneo, mitad impresión xerox.
Rank Xerox'ta çalışmış.
El estuvo en Xerox.
Xerox şirketi olan bir kuzenim var.
Si salgo, tendrán que entender una cosa.
Fotokopi işinin bu kadar zorlayıcı olduğunu bilmiyordum.
No sabía que vender máquinas Xerox era tan exigente.
Bay Xerox.
Sr. Xerox.
- O - o sahtekar Xerox acentası mı?
- ¿ Es un agente renegado de Xerox?
Bir Xerox satıcısı için çok fazla Prada ve Gucci kıyafetleri var.
Porque tiene demasiada ropa Prada y Gucci para ser vendedor de Xerox.
Xerox gibi mi?
- ¿ Tipo Xérox?
Bir şirkette fotokopi mi çekiyorsun?
¿ Trabajas en xerox?
Xerox Corporation.
Xerox...
Shell'de misin?
¿ Xerox? ¿ No?
Fotokopi makinasıyla her şeyi yapabilirim.
Tengo una máquina Xerox que dice que puedo.
Skye'ın Xerox kopyası gibi olan ilk kişiyle evlendin.
Te casaste con la primera copia de Skye que conociste. Basta.
- Fotokopi diye bir şey duydun mu, Dom?
- ¿ Has oído hablar de Xerox, Dom?
Öyleyim. Bakın, Xerox kartım da var.
Tengo mi tarjeta.
İşte, bakın, buldum. Xerox kartım.
Encontré mi tarjeta.
Xerox makinesi tamamen yapılabilmişti.
La maquina Xerox tuvo que ser construida, ¡ completamente!
Sekiz bilgisayar ve Xerox fotokopi makinası.
Ocho computadoras y una copiadora.
Xerox'a ne oldu?
¿ Que le pasó a Xerox?
- Xerox fotokopi makinesi değilim, Roger!
- ¡ No soy una fotocopiadora, Roger!
Louis, Xerox'a kâğıt yerleştirirken eşarbını kaptırdı.
El pañuelo de Lois se quedó enganchado cuando estaba haciendo fotocopias.
İçine toner koyamayacağım Xerox fotokopi makinesi, bulamayacağım Bigelow marka çay poşeti yoktu.
No había una copiadora Xerox, no podía fotocopiar.
Hiç gay bir adamın evinde havaya uçtuğunu ya da bir aptalı çıplak poposuyla fotokopi makinesinde elektrik çarptığını duydun mu?
No sé si alguna vez has escuchado de un chico homosexual explotando en su propia casa. O algún idiota siendo electrocutado fotocopiándose el trasero en una fotocopiadora Xerox.
O bir Color Xerox.
Es una fotocopia en color.
Xerox kopyasını söyle.
Tu eres una fotocopia de él.
Polis bir zanlıyı sahte bir yalan makinesine bağladığında mesela, Xbox veya Xerox fotokopi makinesine zanlının yalan söylediği ortaya çıkmış gibi yaparlar.
Es cuando la Policía pone al sospechoso en un detector de mentiras falso y le hacen creer que lo agarraron mintiendo.
O zaman Xerox makinelerini hatırlamazsın.
Entonces, ¿ no recuerdas lo que son las máquinas Xerox?
Jobs bu fikri 1979 yılında fotokopilerle uğraşırken bulmuştu.
Jobs tropezó con la tecnología de Xerox en 1979
Yüz seksen gram vinil ve bulabildiğim zaman da bir tane Xerox Alto * toplarım.
Vinilos de 180 gramos y una Xerox Alto cuando puedo encontrar una.
- Aynı şey.
Mismo. Xerox.
Kişisel bilgisayarın gelişiminde Steve'in ilk kez 1979'da ziyaret ettiği Xerox Palo Alto Araştırma Merkezi'nde yapılan öncü niteliğindeki çalışmalar hayati önem taşır.
Fundamental para el desarrollo de la computadora personal fue el trabajo hecho en el Centro de Investigación de Xerox en Palo Alto, que Steve visitó por primera vez en 1979.
Xerox.
A Xerox.
- Xerox yine kafayı yedi.
- La fotocopiadora se dañó otra vez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]