Yagıyor translate Spanish
2,313 parallel translation
Dışarıda yağmur yağıyor hayatım.
Está lloviendo, mi vida.
İkinci çeyreğin başındayız. Ve yağmur gerçekten yağıyor, millet.
Al comienzo del segundo cuarto, y la que está cayendo, gente.
Burada yağmur yağıyor.
Está lloviendo, aquí.
Tanrım, deli gibi yağmur yağıyor.
Dios mío, llueve torrencialmente.
Bunu yağmurlu günler için saklıyordum ama şu anda bardaktan boşanırcasına yağıyor, değil mi?
La he estado guardando para un día lluvioso y digo que ahora llueve torrencialmente, ¿ Ustedes no?
Kar yağıyor!
¡ Dia de nieve!
En iyi çay için bitkilerin sıcak güneş altında toplanması gerek. Zira bu şekilde çaya asıl tadını veren yağ yapraklara sızıyor.
El mejor té debe ser reunido rápidamente en el sol ardiente... ya que esto se lleva a cabo para mejorar el sabor... de los aceites en las hojas.
Neden yağmur yağıyor?
¿ Por qué llueve?
Kar yağıyor, hadi bunun zevkini çıkaralım.
¡ Está nevando, así que disfrutémoslo!
Zaten kar yağıyor...
Está nevando y eso...
Kar yağıyor.
Está nevando.
Kar yağıyor!
¡ Oh, está nevando!
Şaka gibi! Neredeyse bir milyon dolarlık füzeler yağıyor!
La gracia es que cada uno cuesta un millón y medio.
Her taraftan lanet konfetiler yağıyor!
- ¿ Qué coño es este papel?
Böylece... - Kar yağıyor.
entonces--está nevando.
Amerikan ve İngiliz bombaları ülkenin işgali için yağıyor.
Los estadounidenses y británicos... Con el fin de invadir su país..
Kollarından yağ akıyor.
Tienes grasa corriéndote por los brazos.
Meteoroloji uzmanı değilim ama eminim ki gökten fahişe yağıyor.
- No soy ningún meteorólogo, Pero estoy bastante seguro de que están lloviendo perras!
Bir yağ polimer, mumun içindeki yedek kimyasalı ortaya çıkarıyor.
Un polímero oleoso que reacciona con una substancia de las velas.
- Öyledir, yoldaş binbaşım ama buralardaki domuz yağı memlekettekinin yerini tutamıyor!
- Tiene razón, comandante, pero la manteca de cerdo no es tan buena como la que tienen en casa!
Yağmur yağıyor.
Oye, está lloviendo.
Burada 10 yaşında bir çocuğa yağ aldırma operasyonu yaptığın yazıyor.
Aquí dice que le hiciste una liposucción a un niño de 11 años.
Bu taş ve moloz yığını normalde parçalanarak meteroit şeklinde dünyaya yağıyor.
Roca, que regularmente colisiona... quebrándose y cayendo en la Tierra como meteoritos,
Hiçbir şey yok. Çok kar yağıyor.
Nada, es una nieve muy densa.
- Kar mı yağıyor?
¿ Está nevando?
Yağmur yağıyor, cipi örtmek istiyorum.
Está por llover y debo cubrir el jeep.
Temmuz da kar yağıyor.
Está nevando en pleno verano!
Burada büyük problemlerimiz var. Kar yağıyor. Hemde yaz ortasında
Empezó. está nevando en pleno verano.
Yağ spreyleri kusursuz çalışıyor.
Los atomizadores de aceite funcionan bien.
Ancak şu anda yağmur yağıyor.
Pero ahora está lloviendo.
"Ancak şu anda yağmur yağıyor."
Pero está lloviendo ahora.
Yağmur yağıyor. Üşüteceksin.
Hay humedad, te resfriarás.
Erkek yağıyor.
¡ Están lloviendo hombres!
Masaj yağ ] arına bakıyor.
¿ Verás esos hoyuelos de nuevo?
Sana sempati yağıyor ve bu sayede bize para da yağıyor. Beni bırakacak mısınız?
La simpatía esta lloviendo y el dinero también claro.
Sadece yağmur yağıyor.
Es solo la lluvia.
İnanabiliyor musun, kar yağıyor!
¿ Puedes creer que esté nevando?
Deli gibi yağmur yağıyor.
¡ Qué lluvia!
Evet, yağmur yağıyor.
Sí, está lloviendo.
Aman tanrım! Yağmur yağıyor.
Dios mío, está lloviendo.
Yağmur yağıyor.
Está lloviendo a cántaros.
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Caray, está diluviando ahí afuera.
Çok fazla kitapçı var. Sürekli yağmur yağıyor.
No lo sé, muchas librerías independentes.
O da demiş ki "şimdi yapamam çünkü yağmur yağıyor."
Y le responde : "Bueno, no puedo hacer eso ahora porque está lloviendo."
Hey, yağmur da yağıyor!
¡ Hey, está lloviendo!
California'ya dönmek güzel. Newyork'da hala yağmur yağıyor.
Es bueno estar de regreso en California, aún está lloviendo en Nueva York, es suficiente.
Güney kutbunda kar yağıyor.
Está nevando en el Polo Sur.
Gök yarılmış gibi yağıyor. Peki.
¡ Es muy duro y peligroso!
- Neşelen biraz ; kar yağıyor.
Se trasladó allí, está nevando.
Bu gece yağmur yağıyor, yani arabanıza bir şey olmaz. Ama orada bırakamazsınız.
Está lloviendo, deja el coche ahí... pero está prohibido.
İyi yağıyor.
Está lloviendo fuerte.