Yakıyor translate Spanish
5,807 parallel translation
- Canımı yakıyor da ondan.
- Bueno, duele, sabes.
Evet biraz yakıyor ama olay da bu zaten.
Sí, un poco, pero ese es el punto.
Caziben yakıyor ortalığı.
- Ándate a la mierda.
Sence bu canımı yakıyor mu?
¿ Crees que esto duele?
- Canını çok yakıyor olmalı.
- Esto puede ser muy doloroso.
- Can yakıyor.
- Duele.
Dostum, Danny bugün ortalığı yakıyor.
Tío, Danny está que se sale.
Şimdi de Fidelma ve Desmond mihraba yaklaşarak sonsuza kadar birleştiklerini simgeleyen düğün mumlarını yakıyor.
Y ahora, Fidelma y Desmond llegarán al altar y encenderán una vela matrimonial que simbolizará su unión eterna.
Uğraşıyorum, anne. Kıvılcımlar yanaklarımı yakıyor!
Eso intento, ma. ¡ Las chispas me queman las mejillas!
Yapacağımı düşünmen bile canımı yakıyor.
Me duele incluso que lo pienses.
- Gün ışığı yakıyor yolcu.
¡ Ya es de día, peregrino!
İnci yakışıyor.
Las perlas le quedan bien.
Bu sana çok yakışıyor.
Se ve espléndido en ti.
Mesele elbisenin yakılması, Lizzie, bu şüphe yaratıyor.
Es el hecho de quemar el vestido, Lizzie, lo que crea sospecha.
Yakın zaman önce, karısı attan düşerek ölmüştü. - Oğlun ne yapıyor?
Su mujer ha muerto hace poco al caerse del caballo.
Aynı zamanda biliyoruz ki iki imparatorluğumuz Asya'da daha da yakınlaşıyor.
También sabemos que nuestros dos imperios... se están acercando más que nunca... en Asia.
Onlardan ayrı kalıyor gibi hissediyorsun ama belki de seninle yakınlaşmamızı da gösteriyordur.
Sé que parece que te distancias de ellas pero tal vez lo que sientes es que nos acercamos.
Ölmek sana çok yakışıyor ahbap.
Me gusta la forma de morir, muchacho.
Lisa, en yakın dostum, benden habersiz benim eski sevgilimin yenisiyle, takılıyor.
Así que, Lisa, mi mejor amiga, ha estado saliendo con la nueva novia de mi ex a mis espaldas.
Kırmızı ona çok yakışıyor.
Ejem. Se la ve bien en rojo.
Bu kıyafetini de beğendim, sana yakışıyor.
- Me gustan, se ven lindas en ti.
Benim yoğunlaştırılmış elektrot tasarımımsa 1000'e yakın nöron izlemeye olanak tanıyor.
Mi compacta diseño del electrodo permite a rastrear casi 1.000.
Keke, çöreğe çok yakışıyor.
Son realmente bueno en magdalenas, tortitas.
Ve Tina, o perma saçlar sana yakışmıyor.
Y Tina, ese permanente no te queda bien.
"Sensiz geçen anlar yakınıyor,"
Tengo problemas con aquellos momentos que no pasé contigo.
Videoda duyulan başka sesler de var. Bu yüzden halka açık bir yere yakın bir yerde çekildiği anlaşılıyor.
Hay algunas otras voces en la distancia en la pista de audio, por lo que hay razón para creer que fue en un lugar publico
Birbirinize yakışmıyor musunuz?
¿ no estaban jugando?
O ceketin senden daha fazla Lowell'a yakıştığından dolayı bu kadar kızıyor olabilir misin?
¿ Será posible que estás enojado por lo de esta chaqueta porque a Lowell le queda mejor que a ti?
Kitapçı yakında kapanıyor.
Wes... la tienda de libros cerrará pronto.
Samimiyet ve yakınlık gösterdiğine seni inandırıyor ve fırsat bulduğu anda bir yılan gibi seni arkandan sokuyor.
Él te empuja hacía un sentimiento falso de camaradería y parentesco, y luego se revuelve contra ti como una serpiente.
Ben de üzgünüm ancak bu kederli haller sana yakışmıyor ayrıca içimi sıkıyorsun.
Lo siento, pero esta penosa actitud es indigna de ti, y es aburrida para mí.
Annelik sana yakışıyor, Mambo.
La maternidad se te ve bien, Mambo.
Alfa erkek betaları yenmeye çalışıyor ama sonunda ya başarıyor ya da daha yakışıklı olanı paketi kapıyor ve betalar da yeniden dişilerin pire ayıklamalarını izlemeye geri dönüyor.
El macho alfa intenta vencer a los inexpertos pero al final, él tampoco lo logra, o alguien que luzca mejor se hace cargo de la manada, y los principiantes sólo se remontan a ver que las hembras sacan pulgas de uno y otro.
Yakışıklı, yatıyor, her zamanki gibi.
Guapo, melancólico, de costumbre.
O da yakınlaşıyor.
Se está acercando demasiado.
Ve hayvanını gittikçe kentleştiriyor şehre daha da yakınlaştırıyor daha büyük bir ava alıştırıyor.
Y está urbanizando a su animal, acercándolo a la ciudad... adaptándolo para presas mayores.
Chapman Kampı yakınlarında ABD ordusuna saldıran bir grup Taliban savaşçısı tarafından alıkonulduğuna inanılıyor.
Hay grandes probabilidades de que esté siendo retenida... por un grupo de combatientes talibán que se cree que son responsables... de atacar al ejército estadounidense en Camp Chapman.
Uzun boylu, esmer ve yakışıklı yazıyor.
Dice alto, negro y guapo.
Justin yakında çıkıyor.
300 ) } Justin saldrá en libertad.
Göğüs yarası yakın mesafeden ateş edilen 12 kalibreyle uyum sağlıyor.
La herida del pecho es de un calibre 12... disparada a corta distancia.
Bonnie'nin en yakın arkadaşları boşta. Bu da onu bekar yandaşı yapıyor.
Las amigas de Bonnie son solteras lo que la hace soltera por asociación.
Bir kaç yıl önce Kilgore ormanının yakınlarında bir ceset bulmuştun. Evet, hatırlıyor musun?
Hace un par de años, encontraste un cuerpo en el bosque a las afueras de Kilgore.
Ava'nın davasına yakın dostum Yargıç Bishop bakıyor diye buraya geldiğini tahmin ediyorum.
Supongo que está aquí porque... mi buen amigo el juez Bishop lleva el caso de Ava.
Elin yakışıyor bu işlere, baksana.
Tienes mano para la jardinería. Mira esto.
Yakın zaman önce bana asılıyor muydun?
Hace unos días, ¿ estabas coqueteando conmigo?
Kitapta çok yakında erkeklerin nasıl gereksiz olacağını anlatıyor.
Dice que, muy pronto, los hombres serán innecesarios.
Görünüşe göre, Watson yakın dostlarımız "arz ve taleple" tanışıyor.
Parece que Watson está conociendo a nuestras amigas, la oferta y la demanda.
Gerçek isminin bu olması mümkün değil, ama görünen o ki yakışıyor.
No hay quien crea que se trata de su nombre real, pero parece favorecerle.
Bu kruvaze ceketleri hep sevmişimdir ama bana yakışmıyor.
Siempre me gustaron los trajes cruzados, pero es...
Bu kadar çok kan akmasını açıklıyor. Sanırım öIümlerini garantiye almak için yakın mesafeden başlarından vurulmuşlar
Y luego, por si acaso, supongo les dispararon en la cabeza.
Daha az önce ebeveynlerinin küçük yakışıklı erkek kardeşini öldürdüğünü öğrenmesine rağmen, hâlâ dünyayı kurtarmaya çalışıyor.
Aún tratando de salvar el mundo cuando, hace unos momentos, aprendió que sus padres han asesinado a su guapo y pequeño hermano.