English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yapar

Yapar translate Spanish

59,800 parallel translation
Karım harika acılı yapar.
Mi mujer hace un chili increíble.
Öyleyse bir kraliçe ne yapar?
Entonces, ¿ qué debería hacer una Reina?
İsa adına yemin ederim ki yaparım.
Lo juro por Jesús.
Ama herkes böyle yapar. İnsanların yüzlerce yıldır yaptığı şey budur.
Pero eso es lo que hace todo el mundo desde hace cientos de años.
İyi... Bu kesinlikle benim için yapar.
Bueno... eso es lo que me hace sentir esta canción.
Ben yaparım.
- Yo quiero.
Hatalar seni daha akıllı yapar.
Los errores nos hacen más listos.
Çünkü ben ve ben " Alıntı yaparım,
Porque, y cito textualmente :
Annenle baban ne iş yapar Chris?
¿ Y a que se dedican tus padres, Chris?
O vuruşu yapar şaka yapmaz, böbürlenmez, yarım yamalak yapmaz.
Pero claro que lo hará... Sin bromas, sin jactancias, sin cosas a medias.
- Bunu bir ara yaparız.
- Lo haremos algún día.
- Yaparım.
- Y se esfuerza.
♪ Gerekeni yaparım ♪ ♪ Hiçbir çekincem yok ♪
Te serviré aquí Sin reservación
- İstediğiniz herhangi bir şey varsa sizin için seve seve yaparım.
Si hay algo que necesiten o algo que pueda hacer por ustedes...
- Ben yaparım.
- La tengo.
Bu seni bir anne yapar, değil mi?
Te gustaria que sea tu mamá, ¿ verdad?
Bazı kızlar şöyle düşünüyor, "Bir kaç sene çalışır, biraz para biriktirir, sonra da başka bir şey yaparım."
Porque algunas jovenes piensan, ya sabes... sólo trabajaré uno o dos años, para ganar algo de dinero. Luego lo dejo de lado y hago otra cosa.
Resimlerimin çoğunu böyle yaparım.
Así es como la mayoría de mis pinturas van.
Anlıyorsunuz, değil mi? Umarım bir gün ben de filmler yönetir ve yaparım.
Así que, espero que algún día, poder dirigir y producir mis películas.
Anal sahne yaparım ama bu konuda çok iyi değilim, dedim.
Y accedí hacer una escena anal. No soy una profesional en esto.
- Kamera olmadan yapar mısın?
¿ Lo harás detrás de cámara? Oh, seguro. Uh-huh, uh-huh.
Bir şey yapar gibi, birisiymiş gibi görünüyorsunuz.
Cuando trabajas, finges placer. Tratar, hacer.
- Ben yaparım.
- Yo lo haré.
Lise, insana öyle yapar.
La preparatoria causa eso.
- Eminim dönüş yapar.
- Seguro vendrá.
Çünkü kaşarlar öyle yapar.
Porque eso hacen las zorras.
İnsanlar dedikodu yapar.
Sé que la gente habla.
Çünkü kaşarlar öyle yapar.
Eso hacen las zorras.
Bunu kim yapar?
¿ Quién hace eso?
Arkadaşlar böyle yapar.
Eso hacen las amigas.
Eskiden yapar mıydın?
¿ Solías hacerlo?
Kim bu konuda şaka yapar?
¿ Quién haría una broma con eso?
Ama o bir şey yapmazsa ben yaparım.
Si ella no hace nada, yo sí que lo haré.
Yapmamız gerekeni yaparız.
Haremos lo que haya que hacer.
Biz kayak yaparız.
Nosotros esquiamos.
- Annem. Babam mangal yapar.
Mi papá usa la parrilla.
Yani önce yiyelim, ne yapılacaksa sonra yaparız.
Significa : "Primero comemos, luego lo demás".
Sonuna geldiğimde gerekeni yaparız, demiştin.
Dijiste : "Cuando termines, haremos lo que debamos".
Hafta sonları çocuk bakıcılığı yaparım.
Puedo ser niñera los fines de semana.
Ya şimdi bir şey yaparız ya da yarınki ifadede itiraf ederiz.
O hacemos algo ahora, o la entregamos mañana en esa declaración.
Seni bu süreçte koruyup kollamak için elimden geleni yaparım.
Haré todo lo que esté a mi alcance para mantenerte a salvo y protegerte en este proceso.
Eğer para için bizi hançerlemesi gerekirse bunu yapar.
Pero si tiene la oportunidad nos clavará un cuchillo en la espalda por el dinero, lo hará.
Bana ne yaparım diye sormuştun. Thomas'ı geri almak için her şeyi feda eder miyim diye.
Una vez me preguntaste lo que haría, lo que sacrificaría si eso significara recuperar a Thomas de nuevo.
İnsanlar doğru şeyi yapma fırsatı bulduğunda genelde elinden geleni yapar.
Cuando las personas tienen la oportunidad de hacer lo correcto, normalmente se ofrecen.
Sana su verirsem ki bu yapmamam gereken bir şey sen de benim için bir şey yapar mısın?
Si te doy algo de agua, que es algo que se supone no haga, ¿ harás algo por mí?
Yapar mısın?
¿ Lo harás?
Burada oturmuş nasıl yaparım diye düşünüyorum. Olanlardan sonra arkadaşlarımız dışarıda, hâlâ onlardan zarar görürken.
He estado sentada aquí, intentando averiguar cómo pude hacerlo, con lo que pasó, con nuestros amigos ahí afuera, aún siendo lastimados por ellos.
- Yaparım ama kimsenin ölmesine gerek yok.
Puedo hacerlo, pero nadie tiene que morir. Te equivocas.
Tanrılar ne yapar sence?
¿ Qué crees que hacen los Dioses?
Bunu yapar mısın?
¿ Puedes hacer eso?
- Yaparım.
Lo haré.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]