English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yaratık

Yaratık translate Spanish

7,341 parallel translation
Burada çok fazla yaratık var.
Hay un montón de monstruos.
Yaratık beni ona götürecek.
La criatura me llevará a él.
İnsan ya da hayvan hiçbir yaratık acınıza katlanamaz bayım.
Ninguna criatura, hombre o animal, debería sufir como usted, señor.
İğrenç yaratık.
Mugre profana.
O esnada, onların yakında dönüşecekleri şekli almış bir yaratık uyanmaktaydı.
Fue entonces cuando un ejemplo de su posible futuro despertó.
Barbara Pollard senin sınıf arkadaşın, tartaklayacağın bir yaratık değil.
Barbara Pollard es tu compañera, no una criatura que pueda ser maltratada.
Böyle bir yolculuktan sağ kurtulabilen bir yaratık oldukça sağlıklı olmalıdır.
Para cualquier criatura que sobreviva a ese viaje, tiene que estar en perfecto estado de salud.
O yaratık sadece gözleri olan bir küre.
La criatura es esencialmente sólo una esfera con globos oculares.
Komuta Merkezi, Dünya atmosferine girmek üzere olan ve tanımlanamayan çok sayıda korkunç yaratık var.
Command Center no será cientos bogey la atmósfera de la Tierra.
- Selam, çirkin yaratık.
Hola, bestia. No.
Sırada siz varsınız aşağılık yaratıklar!
Ahora iré por ustedes... ¡ bestias!
- Bu bir insani yaratık, komutanım.
Es una bestia humana, comandante.
Burada ABD'nin hiçbir yerinde olmadğı kadar zehirli yaratık vardır.
Es el lugar con más animales venenosos de todo Estados Unidos.
Ancak birkaç küçük yaratık bu cehennemden kaçabilir.
Pocos animales pequeños son capaces de escapar del infierno.
Bu yaprakların altında binlerce minik yaratık gizlenmekte.
Entre la espesa vegetación se esconden miles de seres minúsculos ;
Gündüz yaratık için, Tropikal ormanda gece yabancı bir dünyadır.
Pero para una criatura diurna, la noche en la selva es un mundo totalmente desconocido.
Her geçen gün, Bu akıllı küçük yaratık büyüdükçe yoluna çıkan tehlikelerle başa çıkabilmek için daha da akıllanır.
Cada día que pase, esta pequeña y astuta criatura irá aprendiendo a sortear los peligros que la selva le tenga reservados.
Seni puding kafalı ilkel yaratık, kapa şu motorları.
Primitivo cabeza de pudín, apaga los motores.
- Ne kadar çirkin, küçük bir yaratık.
Es un animalito realmente horrible.
- Benimki görüp görebileceğiniz - en mükemmel yaratık.
La mía será la criatura más bella que hayan visto.
- Tehlikede olan yaratık olmak dışında mı? - Çok iyi değiliz.
Bueno, además de ser una especie en vías de extinción, no muy bien.
- İçinde canlı bir yaratık olduğunu fark etmediniz mi?
¿ No os disteis cuenta de que había un ser vivo dentro?
Böyle bir yaratık ne ister?
¿ Qué querría tal criatura?
O çatıya birkaç şey ekledik, yaratık gibi orada bulunmayan fantastik öğeler.
Construimos partes de ese tejado... gárgolas, cosas que son fantasía... que probablemente no estarían allí.
Biraz dev bir yaratık, biraz ezici bir güç.
La gran bestia, el gigante.
- Kabul etseler bile göremedikleri bir yaratık üzerinde nasıl çalışacaklar?
Pero aún si accedieran a esto, ¿ cómo se supone que van a estudiar a una criatura que no pueden ver? Ni siquiera sabemos de qué especie es.
Beni iyi dinle, iğrenç yaratık.
Escúchame bien, baja criatura.
İğrenç yaratık, kesimhane gibi kokuyor.
Horrorosa creatura, olía como a matadero.
Nasıl bir yaratık...?
¿ Por qué?
Bu genç yaratık benim gibi tam donanımlı bir protokol droidinin yerini alamaz.
Esa joven criatura no podría tomar el lugar de un droide de protocolo completamente programado como yo.
Senin gibi bir yaratık...
¡ Eso es lo que eres!
Üç çıkış var ve hepsi de o yaratıklar tarafından engellenmiş.
Las tres salidas están bloqueadas por esas criaturas.
Bu, bütün dünyevi varlıkların en asil yaratığı olan insanın mantık ve özgür iradesinin kurallarıdır. Takip edecek hiçbir kural yoktur ama kendisine varmış gibi hükmeder.
Esos son los preceptos por los cuales el hombre el más noble de todos los seres terrestres una criatura tanto de razón como de libre albedrío no tiene reglas a seguir, pero se ordena a sí mismo.
Dolayısıyla iki Kraliyet Muhafızı, Pitou'nun Dr. Blythe'ını kullanarak Palm'ın beynindeki anılarla duyguları birleştiren bağı kesmeye karar verdiler. Cheetu ve Leol'ü yaratırken yapılan deneyler göstermişti ki daha fazla anısını koruyan denekler kozalarından daha çabuk çıkıyorlardı.
los dos Guardias Reales decidieron usar el Dr. Blythe de Pitou para destruir la conexión entre los recuerdos y las emociones de Palm. emergían de sus capullos más rápido.
Yani, acilde doktorluk yapmam bile sıkıntı yaratıyor.
- ¿ Sí? Totalmente vacío en estos momentos.
Ve o yaratığın amacını ve menzilini kavramaya başlamadık bile. Ve yedi başlı bir yılandan da bahsetmiyorum.
Y ni siquiera podemos empezar a comprender el-el alcance y la gama de la visión de esa criatura.
Burada büyük bir yaratıcılık krizi baş gösterdi ve biz de seni oyuna bu yüzden aldık sanıyorsun. Ama gerçek şu ki, burada işler gayet yolunda gidiyor.
Pensabas que iba a haber una gran crisis creativa y que te íbamos a sacar del banquillo, pero de hecho, nos ha ido muy bien.
- Odamda dağınıklık yaratıyor.
Está atestando mi habitación. ¿ Qué es?
Bu korkunç, alt edilemez bir yaratık.
Tiene razón. Traba la puerta.
Eğer bir farklılık yaratıyorsa...
Y si hay alguna diferencia...
Yaratıcılık açısından idare ederdi ama ekonomik olarak felaket oldu.
Fue muy divertido, pero un desastre financiero.
Hukukun gözünde bu büyük bir farklılık yaratır.
Hay una gran diferencia a los ojos de la ley si un objeto...
Arzu ettiğimiz türden bir farkındalık yaratır mı?
¿ El tipo adecuado de reconocimiento?
Ve yeni KBY aynı zamanda Los Angeles turizmiyle alakalı 250 milyon dolarlık yaratıcı sunumumuzun başına geçecek.
Y este nuevo vice presidente también se encargará de nuestra presentación para conseguir la cuenta de turismo de Los Angeles de 250 millones.
Jada Pinkett Smith yepyeni bir karakter yaratıyor farklı, seksi ve karanlık bir karakter.
Jada Pinkett Smith está creando un personaje completamente nuevo de esta manera maravillosamente matizada y complicada y sexy y oscura.
Şafak Duvarı'nın yukarı kısımlarında, Robbins, Warren Harding'in sadece kazık kullanmadığını fark etti. Bu cesur ve yaratıcı bir tırmanıştı.
En los largos más altos de Dawn Wall, Robbins se da cuenta de que Harding no había empleado sólo los bolts para ascender era una creativa y audaz escalada
Planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş insan düşmanlarımız tarafından değil de bir makine tarafından hiçbir ölüm korkusu ve ahlaki sıkıntı olmadan, imtikamcı bir amaç doğrultusunda onu kapatmak gibi akıllı bir kararı veren yaratıcısını öldürerek mesaj verme amaçlı yapılmıştır.
Planeado y ejecutado no por nuestros enemigos humanos, sino por una máquina sin miedo a morir, sin brújula moral. Y un deseo vengativo de enviar un mensaje matando a sus creadores que habían tomado la sabia decisión de apagarlo.
Otorite olarak şehir merkezinde tünellerde kaos yüksek hızlı kovalamaca devam. Kazık-up bir puan neden ve şehir genelinde gridlock yaratır.
Caos en los túneles del centro ya que las autoridades persiguen una persecución a alta velocidad causando una veintena de apilamientos y la creación de embotellamiento en toda la ciudad.
Kıyafetin içinde koşuşturup duran ben olabilirim ama dışarıda fark yaratırken hepiniz benimlesiniz.
Si, yo creo que soy el único en el traje que hace todo esto de correr Pero cuando estoy afuera ayudando a la gente, haciendo una diferencia... Estuviste afuera conmigo.
Planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş insan düşmanlarımız tarafından değil de bir makine tarafından hiçbir ölüm korkusu ve ahlaki sıkıntı olmadan, imtikamcı bir amaç doğrultusunda onu kapatmak gibi akıllı bir kararı veren yaratıcısını öldürerek mesaj verme amaçlı yapılmıştır.
Planeado y ejecutado no por nuestros enemigos humanos, sino por una máquina sin temor a la muerte, sin compás moral y un deseo vengativo... de enviar un mensaje... matando a sus creadores que tomaron la sabia decisión de apagarlo.
- Ne sıkıntı yaratıyor?
¿ Qué era tan urgente?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]