Yargıtay translate Spanish
231 parallel translation
Bu karar Yargıtay tarafından onandı.
Esta decisión ha sido confirmada por el Tribunal de Apelación.
Amerika Yargıtay Başkanı'nın kızıyla evleniyorum. Ünlü bir liberal.
Suprema de los Estados Unidos, un famoso liberal.
Adam Yargıtay Başkanı.
Es juez de la Corte Suprema.
Yargıtay yargılamayı inceledi.
La Suprema Corte revisó el juicio.
Gerekirse bu davayı Yargıtay'a kadar götürecek. Bu gerçek. Garip bir dava, ama kendisi de garip biri.
Su naturaleza testaruda fuerza esto a la corte suprema si es necesario.
Her zaman temyiz için Yargıtay'a başvurabiliriz.
Podemos ir al tribunal supremo.
Yargıtay ve Adalet Bakanlığı için fırsat kollayan siz değil misiniz? Budala olma.
Bueno, los abogados no solemos pensar en esos problemas entre naciones.
Yargıtay geri çevirdi.
El Supremo ha rechazado la apelación.
Babası Yargıtay da sulh yargıcı oldu.
Su padre fue juez de la Corte Suprema.
Üç gösterilik bir sirk. Başrollerde başsavcı alt mahkeme ve yargıtay var.
Es un circo de tres pistas, con la actuación del fiscal de distrito la corte inferior y la Corte Suprema.
Eddie, iki davanın hakimi Yargıtay Başkanı Lowell'mış.
Eddie. El Juez del Tribunal Supremo Lowell presidió 2 de los casos.
Yargıtay hükmü onaylamıştır.
La Corte Suprema ha avalado la sentencia.
12 Haziran 1984'de Yargıtay, Memphis Şehri ilgili bir davada altıncı temyiz mahkemesinin itirazını reddetmişti.
12 de junio de 1984 : El Tribunal Supremo revocó la orden del tribunal de apelación en un caso relacionado con el ayuntamiento de Memphis.
Medeni haklardan mahrum bırakılmıştır. Karar yargıtay tarafından da onaylanmıştır. Danıştay, merhamet gösterilmesini önermemiştir.
El tribunal supremo ha ratificado esta sentencia... debido a que el consejo estatal ha rechazado su petición de indulto.
- Hayır. Yargıtay öyle demiyor.
- La Corte Suprema dice que no.
Yargıtay veriyor bu hakkı bana!
La Corte Suprema me dio derecho a hacerlo.
Biliyor musun bir gün Yargıtay'da o kanunu değiştirecek yeterli destekçimiz olacak.
Algún día tendremos personas en la Corte Suprema que harán cambiar esa ley.
Sıradanlığın her türlüsünün kol gezdiği bir ülkede hayatı yüceltmek için yargıtay mahkemesine çıkan özgür bir adamın son lüks hediyesi dondurmadır.
El último lujo soberano de un hombre libre que tuvo la suprema osadía de exaltar la vida en el país de los sepultureros.
Ama unutma ki, bir yargıtay hakimine Shane demek istemezsin herhalde?
Por otra parte, no te gustaría un juez de la Suprema Corte llamado Shane.
Bu Yargıtay'dan.
Es la Suprema Corte.
Yargıtay Sam Cayhall'in son dakika itirazını reddetti.
La Suprema Corte rechazó las últimas peticiones de Sam Cayhall.
- Pekala diyelim ki, mucize oldu, ve bir iddianame buldun. Ve diyelim daha büyük bir mucizeyle Bölge Mahkemesi ve Yargıtay onu geçersiz saymadı ve dava açmayı başardın. Peki ya kaybedersen?
- Bueno, si de milagro la encuentras y levantas el cargo, y si por un milagro mayor la Corte Suprema del Estado y del país no invalida todo ¿ qué pasa si pierdes?
Müstehcenin ne olduğuna Yargıtay bile karar veremiyor. Yasal açıdan konuşursak, müstehcen sizi azdıran şeydir.
Ni el Tribunal Supremo pudo definir qué significa obsceno segun la Constitución es todo lo que excita
Tanrım, sanki Yargıtay'a aday olacağım.
Caray, no lo sé chicos.
Başkanımız, büyük, önemli adamımız... kararı Yargıtayımızda temyiz etti.
Nuestro presidente nuestro "gran jefe" ha recurrido al tribunal supremo.
"Eminim, siz de farkındasınızdır, " Yargıtay'daki 9 hakimin yedisi " Güneyli köle sahipleridir.
Como indudablemente sabe 7 de los 9 jueces de ese tribunal son del sur y poseen esclavos.
Yargıtay'a çıkacağınızı anlıyorsun.
Usted entiende que va a ir ala Corte Suprema.
Yargıtayının önüne gelecek kadar büyütüldü? Endişemiz bizim için kurulan alt mahkemelerin gerçeği görmemesi mi?
¿ Acaso tememos que a los juzgados inferiores se les fugó la verdad?
Rockefeller öyle diyor, ama Yargıtay uzlaşmaya yanaşmıyor.
Es lo que dijo Rockefeller, pero la Corte Suprema no se lo cree.
Çünkü yargıtay bunu başarabilmiş değil.
El Supremo no lo ha hecho todavía.
Yargıtay mahkumların evlenme hakkını savunmuştu.
El supremo defiende el derecho de los internos a casarse.
Hukuksal, açıdan tartışmaya kalkarsak... Yargıtay kararına da bakılacak olunursa...
- Si criticamos sentencias perderemos.
- Bay Fish, yargıtay, yakın bir zamanda, Amerika Birleşik Devletleri başkanının, görev süresi içerisinde dava edilebileceği yönünde bir karar aldı, bu durumda, bir senatörü neden yargıdan muaf tutalım?
El Supremo dictaminó que se puede demandar al Presidente. ¿ Por qué no a un senador?
- Evet. Ve yargıtayın kararı yerine sizinkini dikkate almamı istiyorsunuz, öyle mi?
¿ Pretende sustituir su fallo por el de usted?
Sayın Yargıç, yargıtayın kararı, başkana dava açılmasının, vaktini çok fazla almayacağı ve işini yapabilmesini engellemeyeceğini düşünmeleri temeline dayanıyordu.
Ese fallo se basaba en que la demanda no... le llevaría mucho tiempo ni entorpecería su trabajo. ¡ Alto!
Yargıtay üyeleri yaşlı. Herhangi bir gazeteye bakın ; ne sunuyorlar? Ya medya?
Coja cualquier periódico.
Açıkçası Bay Marcus, Yargıtay anal seksin gay erkek seksi olduğunu hükme bağladı. Mozart'ın klasik müzik olduğu gibi.
En serio, Sr. Marcus... el Tribunal Supremo declaró que el sexo rectal es para los gays como Mozart es para la música clásica.
Dinle, lanet Yargıtay bu malzemelerin müstehcen olmadığına karar verdi!
El Tribunal Supremo declaró que no son obscenos.
Ama ben Yargıtay falan değilim.
No estamos en el Tribunal Supremo.
" New Jersey Eyalet Mahkemesi Rubin Carter'ı tekrar hapishaneye göndermek için Amerika Birleşik Devletleri Yargıtayı'na kadar başvurdu.
"El estado de Nueva Jersey apeló hasta... la Suprema Corte de los EE.UU. para hacer lo posible... por devolver a Rubin Carter a la prisión."
11 Ocak 1988'de Yargıtay New Jersey Eyalet Mahkemesi'nin talebini reddetti ve Yargıç Sarokin'in Rubin Carter'ı serbest bırakan kararını kesin kıldı.
"El 11 de enero de 1 988, la suprema corte rechazó... la apelación de Nueva Jersey y ratificó el fallo del juez Sarokin... de la liberación de Rubin Carter." "Había tardado 22 años." "Hasta la fecha, no han encontrado ni buscado a los asesinos reales."
Yargıtay, müstehcenliği gördükleri zaman anladıklarını söylüyor.
La corte dice de la obscenidad que la identifican cuando la ven.
Yargıtay, bölüm üç.
- El Tribunal Supremo.
- Büyük amcamı tanıtayım, Yargıç Turner.
- El es mi tio abuelo, el Juez Turner.
Yargıtay Mahkemesi bu sonbahar aynı cinsin yaptığı cinsel tacizleri de programına alıyor. Ama bir suçlama sebebi olarak, neden sunduklarını anlamadım.
- ¿ Pero se refiere al acoso gay?
Turner'daki Yargıtay'ın da belirttiği...
El supremo...
- Yargıtayın bu konuda bir hükmü var.
- El Supremo se pronunció.
- Çuvalladı. Kim? - Yargıtay.
- ¿ El Supremo la jodió?
Yargıtay çuvalladı mı?
- Si.
Yargıtay, bu kararında çuvalladı!
¡ Fue un fallo erróneo!
Yargıtay.
TRIBUNAL SUPREMO