Yasak translate Spanish
7,440 parallel translation
Çünkü "Ağaç Kesmek Kesinlikle Yasak." da ondan.
Porque "llevarse árboles está terminantemente prohibido."
Yapılması yasak şeyleri yazanı.
Esa señal que dice las cosas que no deberías hacer.
Burada bulunmanız yasak.
Se supone que no deben estar aquí atrás.
Suçlulara yardım etmen için seni zengin yapıp ve görüşmenin yasak olduğu biri hiç kabataslak anlatılmış biri değil
- Por favor. No hay ninguna trampa en hacerse ricos ayudando a criminales de carrera con dinero de un hombre al que no puedes conocer.
Senin, senin ve senin bilgisayara dokunmanız yasak.
Nada de ordenadores, ni para ti, ni para ti y tampoco para ti.
Kliniğe girmesi yasak.
- Sí. Tiene prohibida la entrada a la clínica.
Bu mekan şuan yasak bölgedir.
Esta zona está reservada.
Yasak bölge " derken ne demek istedin?
¿ Qué quieres decir con "reservada"?
Bu mekan yasak bölgedir.
Pero este lugar... está reservado.
Lütfen! Farklılığın yasak olduğu bir dünyada yaşıyorduk.
Vivíamos en un mundo en el que no se permitían las diferencias.
- Kurallara göre söylemem yasak.
Mis reglas dicen que no puedo compartir eso.
Bunlar yasak mıydı?
¿ Esto estaba prohibido?
- Eğer tekrar buraya gönderilmişse... -... belirsizlerle birlikte yasak kattadır.
- Si lo regresaron debería estar con los Indeterminados en el piso restringido.
Bu yasak değil mi?
¿ Eso no es ilegal?
Beni yasak aşk yaşamakla mı suçluyorsun?
¿ Me estás acusando de tener una aventura?
Madem yasak aşk yaşıyorum neden sevgilimi arayıp beni kurtarmasını istemiyorum?
Si yo estaba teniendo una aventura, ¿ por qué no habría de hacerlo solo llamar a mi novio y que él me rescatar?
- Bizim sosisli yememiz yasak.
No nos dejan comer perros calientes.
- Benim video oyunu oynamak yasak olsa da sen bu konuda harikasın Rance.
No se supone que deba jugar videojuegos, pero eres realmente impresionante en ellos, Rance. Sí, lo sé.
Büyülerini insanlara karşı kullanmak yasak oldu.
Que jamás usarían su magia contra los humanos.
Aslında, herhangi birine zarar vermek bile yasak bir yıla kadar hapis cezası var.
De hecho, es ilegal lastimar a una, y se puede ganar un año en prisión.
Jaklin benim konuğum ve konukları yemek yasak.
Jacqueline es mi invitada, y no se permite comer a los invitados.
Ben de kıza yasak koymanızı yasaklıyorum!
¡ Y yo le prohíbo que se lo prohíba!
Kadın ziyaretçi yasak. Tamam mı?
nada de visita femeninas. ¿ Entendido?
Zorunlu işçilerle iletişim kurmak yasak!
Está prohibido cualquier contacto con los trabajadores forzados.
Kaldırım zamparalığı yapmak bu ülkede yasak, Grant.
Perseguir a las personas, es ilegal en este país, Grant.
- Beyin yasak!
- Espera.
Yasak Bölge
ÁREA PROHIBIDA
Güney Afrikalı yetkililer kanun yaptırımındaki tüm robotik unsurların kullanımına acil yasak getirdi. Ve 150,000 yedek insan kuvvetini harekete geçirdi.
Las autoridades sudafricanas le pusieron un alto al uso de robots para imponer la ley y han activado una fuerza de 150000 reservistas.
Kahve ve alkol katı halde yasak olmasına rağmen.
Y el café, mientras que el alcohol está estrictamente prohibido.
"Isik Yaniyorken Girmek Yasak"
NO ENTRAR CON LA LUZ ENCENDIDA
Artık onlar hakkında konuşmak yasak.
No se nos permite hablar de ellos nunca más.
Bunun yasak olduğunu söylemiştin ama. "Asla, asla, asla bakma yoksa ölürsün" demiştin.
Pensé que habías dicho no se permite hacer eso nunca, nunca, nunca, o yo sería hombre muerto.
Burası yasak bölge! Eller yukarı!
Esta zona está prohibida. ¡ Manos arriba!
Ereksiyon olmak yasak mı?
¿ No se permiten erecciones?
Basın yasak.
Sin prensa aquí.
Satış katında sigara içmeniz yasak.
No está permitido fumar en el piso de ventas.
Sayın Baş yargıç, mahkemeyi memnun ederse FSIA'yı geçmişe dönük uygulamanın yasak olmadığına inanıyoruz.
Sr. Presidente de la Corte, su Señoría, creemos que aplicar esta ley retroactivamente no es impermisible.
KIZILDERİLİLER YASAK
NO SE ACEPTAN INDIOS
Artan siyasi yolsuzluk delilleriyle birlikte, bu kararın arkasındaki nedenlere ilişkin sorular var, ama bakanın savunduğu nokta yasak...
Dadas las crecientes pruebas de corrupción política existen cuestionamientos sobre las razones de dicha decisión pero el ministro defiende la restringida...
- Olmaz. Sana yiyecek vermem kesinlikle yasak.
Tengo estrictamente prohibido darles comida.
Eğer çocuklarınız varsa ne zaman yasak, ama hiçbir yerde göremiyorum.
Está prohibido si hay niños, pero aquí no veo ningún mocoso.
Elektronik bileklik taşıyacaksınız Bilgisayar kullanmanız yasak
A instancias del gobierno de Estados Unidos, contacto con su equipo será limitado.
GEÇMEK YASAK
NO PASAR
Bu oda yasak...
Esta habitación no...
Ne cüretle Kosova'nın yasak bölgesine ön camı kırılmış bir otobüs ile girmeye kalkışırsın?
¿ Cómo se te ocurre entrar a territorio de Kosovo con una ventana rota en el autobús?
Bunu söylemek yasak.
Está prohibido decirlo.
Steplerde ateş yakmak yasak.
¡ El fuego está prohibido aquí!
Refakatçisi olmadan hiçbir gayri reşit eve gelemez. Uyuşturucu yasak. Alkol yasak.
No podrás tener a ningún menor sin escolta en la casa, nada de drogas, sin alcohol...
Bu yasak değil mi? Evet, yasak.
Sí, así es.
- Yasak mı?
¿ No tengo derecho?
Ama şimdi yasak.
Pero ahora está prohibido.