Yazılım translate Spanish
3,683 parallel translation
Bu, kekeme birine sıfırdan ses algılama yazılımı okutmak gibi bir şey.
es como la formación software de reconocimiento de voz desde cero con un tartamudo.
Yazılım tasarımı.
Diseño de software.
Donanım - yazılım entegrasyonu.
Integración hardware-software.
Lafın özünü sana söyleyeyim, bu bir sistem yazılımı.
Te diré esto... esto es software de sistemas, llanamente.
Hâlâ sistem yazılımları hakkında mı konuşuyoruz?
¿ Seguimos hablando de software de sistemas?
Yazılımı açıklamakla güzel bir iş yaptın ama senden bir ricam olacak.
Hiciste un buen trabajo explicando el software, pero necesito que me hagas un favor.
Bir şirketin ya da kurumun çalışanıyken bir mikroçip, mikrokod ya da bilgisayar yazılımına ters mühendislik uyguladığın oldu mu?
¿ Ha intentado alguna vez realizar ingeniería inversa con algún microchip, microcódigo o cualquier hardwarde de computadora siendo empleada de alguna empresa o corporación?
Bu adamlar bir gün işe yarar diye sıradan bir yazılım oluşturdular ve artık burada yaşıyorlar.
Maldita Goolybib. Estos tipos crearon un programa mediocre que tal vez un día llegue a valer algo y ahora viven aquí.
Neyse ki, sadece bir yazılımı çaldılar.
Bueno, por suerte, solo se llevaron el software.
Yazılımın eksik Jessica.
Tu software ha desaparecido, Jessica. Sí.
XD-8 yazılımını çalan kimse kendi insansız hava aracını yapmaya çalışır mı dersin?
¿ Crees que quien robó el software del XD-8 va a intentar construir su propio dron?
Yazılımı bir sebepten dolayı çaldılar.
Robaron el software por un motivo.
Yazılım onlarda, birkaç tane donanım onlarda.
Tienen el software y varias piezas de hardware.
Yazılım ellerinde, donanım ellerinde Jessica Peyton ve ailesi ellerinde.
Tienen el software, el hardware a Jessica Peyton y a su familia.
Donanma Komutanlığı çalınan XD-8 yazılım ve donanımı geri aldı.
El cuerpo de Marines ha recuperado el software y hardware del XD-8 robado.
İncelemek ve çevirmek için yüz tanıma yazılımını kullanabilir misin?
¿ Puedes usar software de reconocimiento facial para analizar y traducir?
Hadi ama, Charlie, yazılım kodlaması donanım gelişiminin gerisinde kalıyor.
Vamos, Charlie, programación de software se esta retrasando al desarrollo de hardware. Dame una pausa.
Yazılımıma göre bu görüntünün aktarıldığı baz istasyonu dünyanın yarısını dolaşıyor.
Según mi software, esta imagen está siendo transmitida desde una antena de telefonía móvil desde el otro lado del mundo.
Birkaç kod çözücü yazılım biliyorum.
Conozco un buen software de desencriptación forense.
Yazılım.
Al software.
Yazılım mı?
¿ Software?
- Yazılımı tasarlayan onlar.
Son ellos los que diseñaron el software.
Yazılımımız yüz tanımla için sosyal medyayı tarıyor.
Nuestros algoritmos circundan las redes sociales haciendo reconocimiento facial.
O.M.B.'nin yazılımının içine sızıp şifreyi almak.
Entra en el software de O.M.B. y consigue el código.
Bu bir tür sulama ekipmanının kontrol yazılımı.
Esto es un software de control de alguna clase de equipo de riego.
İnsansız araçlarımızın her birinin uçmak için bir operatöre ve milyonlarca dolar değerinde yazılıma ve ekipmana ihtiyacı vardır.
Todos nuestros drones requieren de un piloto y varios millones de dólares dólares en software y equipación.
Mesafemizden ve Kelly'nin o barda olma ihtimalinden dolayı mekandaki her telefona bir yazılım yardımıyla erişebilirim.
Dada nuestra proximidad y la posibilidad de que Kelly esté en ese bar, puedo usar el programa para colarme en cualquier línea de teléfono del lugar.
Siz ana sistem yazılım mühendisisiniz.
Usted es ingeniero de software.
- Trope yazılım.
Trope Software.
- Şirketiniz kişisel reklam hakkında gerçek zamanlı takip yazılımı üretiyor.
Su empresa fabrica software de seguimiento a tiempo real para publicidad personalizada. Sí.
Anton'un yazılımı neredeyse tüm sensörleri kullanan muğlak bir virüsten faydalanıyor.
El software de Anton explota un agujero en los protocolos de seguimiento y localización utilizado por casi todos los sensores.
Yani Anton silah kaçakçılarına o yazılımı satmış.
Así que, Anton vendió su software a traficantes de armas.
Yazılımı gerçekten kime sattığını bulabiliriz belki.
Tal vez podamos encontrar a quién vendió el software.
Yazılım satışından elde ettiği parayı bulabildin mi peki?
¿ Habéis encontrado dinero de la venta de software?
Anton seni koruyabilmek için verdi yazılımı.
Anton vendió su software para protegerla.
Anton bu yazılımı senin hayatını ve kızının hayatını kurtarmak için verdi.
Anton les vendió su software para salvar su vida y la vida de su hija.
Önümüzdeki aylarda Hooli, Nucleus'u çıkaracak. Dünyanın göreceği en sofistike sıkıştırma yazılım platformunu.
En los próximos meses, Hooli presentará Nucleus, la plataforma de software de compresión más sofisticada que el hombre haya visto.
Bulut hesaplama için tanımlı veri merkezleri yazılımı ile dünyayı daha iyi bir hale getiriyoruz.
Y estamos haciendo del mundo un lugar mejor a través de centros de datos definidos por software para la computación en la nube.
Amerikalı bir yazılım şirketinde çalışıyorum ama üç ay sonra Amerika'ya gideceğim.
Trabajo para una compañía Americana de software. Pero me mudo a América en tres meses.
Senden evi nasıl göstereceğim konusunda tavsiye almak isterdim Joss ama ne yazık ki emlakçım sen değilsin.
Sí, me encantaría, seguir tu consejo sobre la forma de organizar la casa, Joss, pero, por desgracia, no eres mi agente inmobiliario.
Kate, bence soruşturmamıza yaptığımız Kural 15 bildirimi çerçevesinde devam etmeliyiz. Diğer tüm soruşturmalar yazılı olarak Emniyet Müdür Yardımcısı Dryden'a ve Emniyet Amirliği'ne ibraz edilmeli.
Mira, Kate, creo que estamos obligados a operar dentro de los parámetros de la Regla 15 que hemos entregado y cualquier otra línea de interrogatorio tienen que ser obligatoriamente entregadas por escrito al Jefe Dryden y a la Asociación de Jefes de Policía.
Bunu yazılı olarak da aldınız mı?
¿ Y tiene la autorización por escrito?
Bak, burada ilanlarda yazıyor. Tam teçhizatlı içki ruhsatı olan bir restoran Corbin'da 125'e satılıyor ve kaldırım cazibesi var.
hay un restaurante... completamente equipado y con licencia para bebidas en Corbin que sale...
Çeklerin ne kadar büyük olduğu hakkında hiçbir fikrin yok... Onlar bu bahçede yazılıyor, benim de çıkarlarım var.
Tú no tienes idea del tamaño de los cheques... que se escriben en éste jardín cuando armo un beneficio.
Bu arada, o paraya ihtiyacımız olacak çünkü görünüşe göre artık nasıl yazılacağını bilmediğim için editörüm kitabımı reddedecek.
Por cierto, dinero que vamos a necesitar porque mi editor va a rechazar mi libro porque aparentemente ya no sé cómo escribir.
Pekâlâ, bunu yazılı metinden yapmalıydım.
Vale, vale, debería haber copiado detalladamente esto.
Bunun yazılı hali var mı elinde?
¿ Tienes eso por escrito en algún sitio?
Bir küre içerisinde adlarımızın yazılı olduğu beyaz toplar falan mı var?
¿ Nuestros nombres están escritos en una bola blanca girando en una caja?
İnsansız araçların savaşta yararları üzerine geçen yıl yazdığım bir inceleme yazısı.
Un análisis que hice el año pasado sobre las ventajas de la guerra con drones.
Camında satılık olduğu yazıyordu ve o gün hayatımın en güzel günüydü, bende satın aldım.
Resultó que había un cartel de se vende en la ventanilla y, ya que fue el mejor día de mi vida, lo compré.
Alışkanlılarımızın ayrıntıları yazılı günlükler.
Los diarios detallan nuestros hábitos.