Yemege translate Spanish
12,964 parallel translation
- Yemeğe mi gidecektin?
¿ Tienes una cena?
Bir ara beni yemeğe götürsen nasıl olur?
¿ Te gustaría llevarme a cenar algún día?
Tabii ki öyle demiştir. Belki onunla yemeğe çıksan hani?
Pero, ¿ y si la sacas a cenar?
Onları J.J. Dolan'a pizza yemeğe götürmeye ne dersin?
¿ Qué te parece si les llevamos a JJ Dolan a tomar una pizza?
Ama sen benim arkadaşımsın. O yüzden, beni yemeğe götürmen kâfi.
Pero tú eres mi amigo, por lo que sólo puedes llevarme a cenar.
Bi'ara yemeğe çıksak?
¿ Podemos almorzar algún día?
Şehir merkeze gelir misin? Ofise gel de yemeğe çıkarayım seni.
Ve a la oficina y te invitaré.
İçimde büyüyen senin çocuğun yemeğe, beze diş teline ve üniversite harçlığına ihtiyaç duyacak.
El bebé que está creciendo dentro de mí por tu culpa necesitará comida, pañales, ortodoncia y matrícula universitaria.
Biliyor musun, senin sert bir içkiye ve sağlam bir yemeğe ihtiyacın var.
Necesitas un trago fuerte y una buena comida.
Görünüşe göre onu evine yemeğe davet ettin çünkü o kâğıt parçasında insan dişi izleri var.
Sólo porque sean nuevas y probablemente no huelan... como un búfalo muerto. Tú tienes carácter, ¿ de acuerdo? - Eres bonita.
Yemeğe nasıl bu kadar umursamazca davranabildin?
¿ Cómo puede tratarlo tan a la ligera?
Tahmin Et Yemeğe Kim Geliyor?
Adivina quién viene a cenar.
Bugünlerde tek yemeğe bitiyor mu işler?
¿ Eso es todo lo que cuesta ahora?
Dinle, neden seni yemeğe çıkarmama izin vermiyorsun?
Escucha, ¿ por qué no me dejas que te lleve a cenar?
Callie'yi yemeğe benzin istasyonuna mı davet ettin?
¿ Has invitado a Callie a cenar en una estación de servicio?
Luke'la beni yemeğe çıkarmak istiyor.
Quiere llevarnos a Luke y a mí a cenar.
Sıradan bir yemeğe beyaz giyemezsin.
- Sí. No puedes ir de blanco a una cena informal.
- Ben yemeğe geldin diyorum.
A cenar, supongo.
O zaman, onun yerine yemeğe ne dersiniz?
Entonces... ¿ qué tal una cena a cambio?
Onu yemeğe mi götürüyorsun?
¿ Así que vas a llevarla a cenar?
- Yemeğe ne dersiniz.
Que tal si comemos? Estoy hambriento.
- Kısa süre önce yemeğe oturmuştunuz.
Se había sentado para cenar.
Bizimle yemeğe kalacak mısın?
¿ Vas a cenar con nosotros?
Ve verilen yemeğe saldırışına bakılırsa gidecek bir yeri olduğunu sanmıyorum.
Y por la forma en que se comió la comida... dudo que tenga adonde ir.
Ve verilen yemeğe saldırışına bakılırsa gidecek bir yeri olduğunu sanmıyorum.
Y por la forma en que se comió la comida dudo que tenga adonde ir.
Tok tutsun diye yemeğe attıkları şey başımı ağrıtıyor.
El glutamato monosódico me da dolor de cabeza. Vale.
Bu akşam yemeğe çıkalım.
Cena, esta noche.
Böyle bir yemeğe çıkalı... -... uzun zaman oluyor.
Ha pasado mucho tiempo desde que tenía una... comida como esta.
Böyle bir yemeğe çıkmayalı uzun zaman olmuştu.
Hacía mucho que no tenía una comida como esta.
Yemeğe kalacak mısın?
¿ Te quedas a comer? - No.
Tek yapmamız gereken onu aç bırakıp yemeğe davet etmek.
Solo tenemos que mantenerlo hambriento e invitarlo a comer.
- Boyle sadece yemeğe gitsek olur mu?
Boyle, ¿ podemos por favor ir a cenar?
Muhteşem Gatsbyler yemeğe mi geliyor?
¿ Los Gatsby vendrán a cenar?
Yemeğe geç kalacağız.
¡ Vamos a llegar tarde a la cena!
Yemeğe geç kalacağım.
Voy a llegar tarde a cenar.
Bağırsakları düzenliyor... Ve yemeğe çıkmak gibi boğucu değil.
Regula el colon y no es tan agobiante como salir a cenar.
Osteria Francescana'da yemeğe geldi. Yemeğin sonunda dedi ki :
PROPIETARIO, GRANJA HOMBRE... al final de la comida, me dijo :
Ne demeye yemeğe geldik o zaman?
¿ Entonces para qué demonios vinimos a cenar?
Falconbridge yemeğe oturmadan birkaç dakika önce bir raunt golf oynayalım mı?
Falconbridge, unos hoyos de golf durante unos minutos antes de sentarnos a comer.
Daha da çaresiz olarak yemeğe.
E incluso comida más desesperadamente.
Seni gördüğüme de çok sevindim, yabancı! Yemeğe bize gelmelisiniz.
Y también de verte a ti, extraña.
Akşam Andrew'un babasıyla yemeğe çıkacağız.
Esta noche cenamos con el padre de Andrew.
Sadece babasıyla yemeğe çıkıyorum.
Voy a cenar con su padre.
Bizi yemeğe çıkarmak istiyormuş.
Quiere llevarnos a cenar fuera.
Yemeğe inebilir mi bilmiyorum.
No sé si podrá bajar para comer.
Hayır, demek istediğim bana en son ne zaman çiçek aldın. Ne zaman bir yemeğe çıktık?
No, quiero decir que cuando fue la última vez que me regaste flores, o salimos a cenar los dos solos.
Yüz yüze. Yemeğe davet et.
Cara a cara.
Cuma gecesi yemeğe çıkalım.
Salgamos a cenar el viernes.
Yeni insanlar ve yeni çevreyle ilgili tuhaf olan şey her zaman içeri dışarıdan bakmanız fakat onlara daha önce görmedikleri bir şey gösterirsen kapıyı açmakla kalmazlar, yemeğe kalmanı da isterler.
Lo curioso de la gente y los entornos nuevos es que siempre estás mirando de afuera. Pero si les muestras algo que nunca han visto, no solo te abrirán la puerta. Te invitarán a quedarte a cenar.
Dave beni arkadaşının açtığı bir restauranta yemeğe götürmek istiyor.
Dave quiere llevarme a almorzar a un nuevo restaurante - que ha abierto su amigo.
Bu gece eski erkek arkadaşımla yemeğe çıktım. Neden?
Esta noche he ido a cenar con mi exnovio. ¿ Por qué?