Yemış translate Spanish
234 parallel translation
Tarzan kafanızı koparıp sırtlanlara yem yapacak.
¡ Tarzán le arrancará la cabeza y se la echará a las hienas!
Can sıkıcı biriymiş gibi olmaya çalışmıyorum ama benim bir takma cephe ya da bir yem olmamı istiyorsan en doğrusu seni hemen evine götürüp vedalaşmak olur.
No quiero ser desagradable... pero si lo que pretendes es que haga de cebo... Te llevaré a casa ahora mismo.
Şu andan itibaren onun sevgisi bir çiftçi karısının horozun üstüne yem savurması gibi olacaktı. - İyi geceler, anne.
A partir de hoy, repartiría su cariño como la mujer de un granjero reparte las migas entre sus gallinas.
Yem ve sığır tüccarları bazı odaları sergi mekanı olarak kullanılıyor.
Algunos son salas de exposiciones... para vendedores de alimentos para ganado y compradores.
Sığır ya da yem satmıyorsunuz, öyle mi?
¿ No vende ganado, trigo de siembra, ni nada de eso?
Al bakalım, seni riyakâr, kırık dişli yem çalıcısı.
¡ Tú pequeño, mellado, ladrón de cebos!
- Ben başka yem deneyeceğim.. Yarışmaymış, gülecekler halinize.
- Yo voy a registrar hasta en el fango.
İlk yem 40 kulaç, ikinci yem 75 kulaç, 3. ve 4. yemler sırasıyla 100 ve 125 kulaç derinlikteydi.
Un cebo llegaba a una profundidad de 40 brazas. El segundo a 75 y el tercero y el cuarto descendían hasta el agua azul a 100 y 125 brazas.
Her bir yem baş aşağı ve sıkıca dolanarak kancaya geçirilmişti. Kancaya ait her bir çıkıntılı kısım ayrıca kancanın ucu ve gövdesi sardalye ile örtülmüştü.
Cada cebo pendía cabeza abajo,... con el asta del anzuelo dentro del pescado sólidamente cosido y amarrado,... y toda la parte saliente del anzuelo, la curva y el garfio,... estaba recubierta de sardinas frescas.
Kuşu yakalamak için, önce tuzağa yem koymalısın.
Para atrapar un ave, primero hay que poner un cebo.
Biri yem kutusunu açmış. - Böyle aptalca bir şeyi kim yapar?
Yo no sabía que el gobierno daba este tipo de prueba.
Sığırları, mezbahaya götürmek için iki tane nakliye arabasına ihtiyacım var. Yem azalıyor, birkaç inek satmalıyım.
Necesito dos vagones para ganado, cada vez hay menos forraje, así que tengo que vender los terneros.
Kışın hayvanlar yolculuk yaptığı için biraz daha iyi yem arıyor... ve yazın arada bir, kuraklık olur.
En invierno el ganado tiene que viajar mucho buscando pastos... y en verano a veces hay sequía.
- İspanyol sınırından Fransa'ya geçerken ateş eden bir takım askerin önünde,... onu yem olarak kullanmak acı verici bir görevdi.
- Tuvo la dolorosa tarea de atraerla hasta la frontera española y hacerla cruzar a Francia, donde la hicimos fusilar.
Yem ve hububat ambarında, caddenin tam karşısında.
En el depósito de alimentos que está cruzando la calle.
Elden ele gezmeme razısın demek. Ben senin için ne ifade ediyorum, kolay bir yem mi?
- No me gusta que me pases de mano en mano ¿ Qué soy un juguete?
İç çatışma ve savaşlardan yıpranmış, zengin ticaret yolları İngiliz korsanlara yem olmuş... Karayip hazinesi
Destruido por la disensión interna y las numerosas guerras... sus rutas comerciales fueron presa fácil para los corsarios británicos.
İkinci adam dikkatinizi belirli bir bölgeye çekmek için cesedi yem olarak bırakmalıydı ve sonra da kaçış.
El segundo hombre debía dejar el cadáver como una pista para apartar vuestra atención hacia una zona determinada... y luego escapar.
Sığır ve birkaç at var. Yem de yetiştiririm.
Crío ganado, algunos caballos y siembro la pastura.
Beni yem olarak kullanıp seni öldürmeye çalışıyorlar
Quieren matarte. Me utilizan como cebo para atraparte.
Genç ressamları ağına düşürmek için karısını yem olarak kullanır.
Coloca trampas para artistas jóvenes usando a su esposa como cebo.
Kano da 5 kişi varmış. Ters dönmüş ve hepsi timsahlara yem olmuşlar.
Dijo que tenía 5 personas en una canoa ella volvió y dijo que todos fueron comidos por cocodrilos.
Polonya elçiliğinde çalışıyordu. Fassett'e karşı yem olarak kullandılar.
Es funcionaria de la embajada Polaca como enlace con Fassett.
500 dolar'a sarıp, köpekbalıklarına yem yapıyorlarmış.
La amortajan y la echan a los tiburones por 500 dólares.
Tek yanlış hareketinizde köpekbalıklarına yem olursunuz!
¡ Un movimiento en falso y serán carnada para tiburones!
Onu bugünlüğüne kendimize ayırmaya çalışıyoruz. - Arap marketlerinde onu yem edeceğiz.
- Estamos intentando que pase el día con nosotras y nos acompañe al Zoco.
Belle Ada'sını Jimmy Lee'nin önünde canlı bir yem gibi tutum, o da atladı.
Usé Isla Belle como carnada con Jimmy Lee y mordió el anzuelo.
Sears Tower'dan kafa üstü bir raptiyeye atlamayı yeğlerim. Ya da erkekliğimi bir timsaha yem yapmayı. Ki başımı bu derde sokan da bunu yapmış olmamdır.
Tirarme de cabeza desde la torre Sears sobre unos clavos o morder a un cocodrilo con mi hombría que es lo que creo que me ha metido en este embrollo.
Sanırım yanlış yem kullandım.
Me equivoqué de cebo.
Yanlış yem kullandın ha?
¿ Te equivocaste de cebo?
Derim ki Frank Bennett sarhoş olmuş, nehre yuvarlanmış ve uzun süre önce balıklara yem olmuştur... ve bunların hiçbiri umurumda bile değil!
Yo digo que Frank Bennett se embriagó... cayó con su auto al río y se lo devoraron los peces. ¡ Y me importa un comino!
Eğer şimdi graviton ışınını yaymaya başlarsam, bir yem gibi çalışabilir.
Si emito el rayo de gravitones ahora, puede servir de cebo.
Sokağın karşısında yem alan bayanı hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas las señora que vimos comprando enfrente?
Kırmızı ışıkta bile geçsen, seni kurtlara yem yaparım.
Te lo advierto, si te pasas un semáforo en rojo, eres pasto de gusanos.
- Şiişşt. - Tek şeyi yok ediyor, başka şeye dokunmuyor. Yem, yumurtadan yeni çıkmış, aç meyve sineklerine saldırıyor ve yalnız onları zehirliyor.
Como las bombas inteligentes... el cebo atrae solamente... a la mosca de la fruta, envenenándola.
Üreme mevsiminin sona ermesiyle martı ve dev fırtına kuşları için yem haline gelmiş leşler sahil boyunca saçılmış durumdadır.
Pero al final de la estación de apareamiento los cadáveres esparcidos por la playa serán el alimento para los skuas y petreles gigantes.
Genelde yem dükkanından alış veriş yaparlar.
Normalmente compran en ese almacén.
Genelde yem dükkanından alış veriş yaparlar.
Normalmente compran en la tienda de piensos.
Kızlar bu görüntüyü, yem arama keşfine çıkmış işçi karınca sıraları olarak resmetti. "
"Las chicas ilustraron la escena con una fila de hormigas obreras que salían a buscar comida."
YEM YOK!
RAGETTI'S CENAS FINAS NO HAY CARNADAS!
Duke, gölde bir kulübe kiralamış ben de yem ve domuz kızartması götürüyorum.
Duke alquiló una cabaña en el lago... y yo llevo la carnada y los chicharrones.
- Yani beni sırtlanlara yem edeceksin! - Hayır.
Entonces, ¿ usted permite que me ridiculice por el bien de esas hienas!
Tavuğun kullanamadığımız kısımlarını öğütür ve yem olarak kullanırız.
Tritura huesos y vísceras. Cualquier parte del ave que no podemos empaquetar, se utiliza como pienso.
Yere düşerken küçük çocuklar bahse girerdi ve sıçramış kalıntılarınız gri solucanlara yem olarak satılırdı.
Pero la ACF comprende que vivir en esta estación os ha corrompido.
Yalnızca ukala bilim adamlarına yem atmış olursunuz peri masallarını kovalamak bile daha iyidir.
Sólo sirve como alimento para los pseudocientíficos que no tienen nada mejor para hacer que perseguir cuentos de hadas.
Onları bağlayıp, yem olmaları için bırakmış.
Sólo las ata y deja que las criaturas se hagan cargo.
Uzaylıları kendinize çekmek için şişko çocuğu yem yapmalısınız.
Deberíais usar al niño gordo como cebo para recuperarlo.
Bu liberal anlayış sonunda seni başkalarına yem eder.
Ese es el tipo de confuso pensamiento liberal que te lleva a ser comido.
Amma "kendini aslanlara yem eden" tipte bir zavallısın bu günlerde, değil mi?
¿ Eres uno de esos desdichados que se "tiran a los leones", últimamente?
Şimdi, yıpranmış sinirlerin için çok üzgünüm ama seni sekizinci maddeye yem yapacağımı düşünüyorsan beynini yemiş olmalısın, anlaşıldı mı?
Lo siento por sus nervios destrozados, pero está equivocado si piensa que voy a dejarlo en la sección 8. ¿ Esta claro?
Karar vermeye çalışıyorum. Canlı yem, ölü bir yemden daha mı iyidir?
Estoy tratando de decidir. ¿ Es preferible la carnada viva o muerta?