Yoktur translate Spanish
22,442 parallel translation
uyanıkken, herkes bir budadır gözleriniz tamamen açık olsa bile, bir faydası yoktur yine de yolu göremezsiniz yolu adım adım gitmelisiniz
Aunque tus ojos estén bien abiertos, no los usas. Sigues sin poder ver el camino. Tienes que atravesar un camino paso a paso.
Elinin uzanmadığı yer yoktur.
Su alcance se extiende por todas partes.
Çalışmamdan memnun değillerse, artık benim yapabileceğim bir şey yoktur.
Si no están contentos con el trabajo que hice, no hay mucho que pueda hacer al respecto ahora.
Susan, bunu masama kimin koyduğundan haberin yoktur, herhalde. Neymiş o?
Susan, de casualidad no viste quien puso esto en mi escritorio, ¿ verdad?
Örnek verirsek, beyaz yılan ile kara yılan arasında bir fark yoktur ikisi de sokar.
Por ejemplo no hay diferencia entre una serpiente blanca y una negra, las dos muerden.
Yabancıları sevmezler, şakaları yoktur.
No les gustan los extraños. No andan con vueltas.
Gittiğin yolun hatalarını göstermek için küçük bir adam kaçırma gibisi yoktur.
Nada como un secuestro para ver tus errores.
Ve herhalde yeğenime bulaşmamanı söylememe gerek yoktur.
Y, por descontado, no juegues con mi sobrina.
X - Men'de tek bir X-Man yoktur.
En X-Men nadie va por su cuenta.
Jackie Moreno gibisi yoktur. Tamam mı?
Jackie Moreno no tiene igual.
Ama her yeni disko parçasını dinleyecek vakitleri yoktur.
Pero no tienen tiempo de escuchar todas las canciones.
Beş kuruşu yoktur ama onun onayı anında sahne yıldızı yaratır.
No tiene dónde caerse muerto, pero crea estrellas de la nada.
- Çünkü eğlecenin sınırı yoktur.
- La diversión es para todos.
Sorun değil, öğürme refleksim yoktur.
No tengo reflejo de nauseas.
Çünkü hayatın için harika plan yoktur.
Porque no hay un plan perfecto para enderezar tu vida ahorita.
Eminim bu şarkılarda uygunsuz madde, seks ya da şiddet öğeleri yoktur.
¿ Seguro que no hay referencias a las drogas, el sexo o la violencia en esas canciones?
Gerçek kötülüğün yüzüne bakarsın ve unutma ihtimalin hiç yoktur.
Una vez has mirado a la cara del verdadero mal, no lo olvidas jamás.
- Ateşin yoktur sanırım.
¿ Tendrá fuego?
- Burada adil diye bir şey yoktur.
Eso no existe aquí.
Birinin bir zamanlar söylediği gibi, "Öldürme döngüsünde, başlangıç ve son yoktur, sadece daha fazla cinayet vardır."
Alguien dijo una vez, "En el ciclo de matar, no hay principio ni fin, sólo matar más."
İçinde 30.000 dolar bulunan çok paskalya yumurtası yoktur.
No muchos huevos de Pascua tienen 30 000 dólares dentro.
Bu dünyada iyi haber diye bir şey yoktur.
No hay buenas noticias en este mundo.
Belki listede adı yoktur..
Tal vez no está listado.
Eminim ki yoktur.
Pero no quieres.
Koşmak için. Herkes farklı bir sebep için koşar ama insanlık tarihinde Usain Bolt kadar hızlı koşan kimse yoktur.
Todos corren por diferentes razones, pero nadie ha corrido tan rápido como Usain Bolt.
Havuz antrenmanlarına başladı ve bu spor salonu ve teçhizatla devam edecek. Ama pistte çalışmanın yerini alacak bir şey gerçekten yoktur.
Empezó a entrenar en la piscina y seguirá entrenando en el gimnasio, pero no se puede reemplazar el correr en la pista.
Yaz tatilinden daha tehlikeli bir şey yoktur.
No hay nada más peligroso que las vacaciones de verano.
Biz de sihir yoktur.
Nosotros no tenemos magia.
- Umarım bir sakıncası yoktur.
- Espero que no le importe.
Her şeyi tek başına öğrenip, yapan yalnız bir anneden daha seksi bir şey yoktur.
No hay nada más sexi que una mamá soltera que hace mil cosas a la vez.
Anne, ağabey, kuzen, ikinci dereceden kuzen ebeveynleriniz yakın olduğundan dolayı kuzen dediğin arkadaşlar da yoktur!
No hay madre, ni hermanos, ni primos, ni primos segundos, ¡ ni amigos que llamas primos por la cercanía!
- Böyle şeyler yoktur.
- No hay nada de eso.
Fotoğraf yoksa iş de yoktur.
Sin foto, no hay trabajo.
Bizim evde fazla kitap yoktur.
No tenemos muchos libros en nuestra casa.
Umarım aranızda bir sorun yoktur.
¿ Va bien todo entre vosotros?
"Efendisine hayran olan uşak yoktur."
"Ningún hombre es un héroe para su ayudante".
Genel Müdür ise hiç yoktur. Benden yana boku yedin her türlü.
Eso va en doble para su director de operaciones, así que estás jodido conmigo de todas formas.
- Güvenlik kamerası da yoktur herhalde?
El cuerpo se volatilizó. - ¿ Y no había cámara de seguridad?
Sanırım herkes kendi hikayesinin kahramanı olduğuna inanır. Ama kahramanlar ya da kötü adamlar yoktur. İnsanlar sadece ellerinden geleni yaparlar.
Supongo que todo el mundo se siente el héroe en su propia historia, pero no hay héroes, ni villanos, solo gente haciéndolo lo mejor que pueden.
Warren'ın pek kimsesi yoktur.
Warren no tiene a nadie.
Umarım arkadaşımla konuşmak için seni kullanmamın bir mahsuru yoktur.
Espero que no te importe que te use para hablar con mi amiga.
Herkesin kaderinde buna erişmek yoktur. Ama sen iste biz sana Tanrı'nın yüzünü gösterelim. Ya da tertemiz bir başlangıç yapmanı sağlayalım.
No todo el mundo está destinado a ello, pero solo tienes que preguntar, y podemos enseñarte la cara de un dios, o podemos hacer que empieces de cero.
Bir çocuğun ölümden döndüğünü hatırlatmama gerek yoktur sanırım.
Le recuerdo que un niño casi muere a sus manos.
Bu konuyla ilgili bir bilgin yoktur, değil mi?
Casualidad no saber nada de eso, ¿ verdad?
Eminim dışarıda kimse yoktur.
Apuesto a que no hay nadie afuera ahora.
Zamanı hissedememekten daha yalıtıcı hiçbir şey yoktur.
Nada te aísla más que no poder sentir el tiempo.
Ama işin doğasında asla kaçış yoktur.
Pero, como están las cosas, nunca escaparás.
Ve eminim haznede de kurşun yoktur.
Y apuesto a que no tiene balas.
Bu dünyada hakikat yoktur.
Nada es seguro en este mundo.
Gömecekleri bir ceset bile yok ellerinde. Bazı soruların cevapları bazı olayların da sonu yoktur. Sen ise takımı başarısızlığa götüren bir son hazırladın.
Algunas preguntas no tienen respuestas ni finales, aunque tú nos diste una fallándole a nuestro equipo.
Burada 20 bin yoktur ki.
Esto... esto no parecen 20 000 dólares.