Yousaf translate Spanish
31 parallel translation
Yousaf, gel de bak.
Yousaf, ven a verlo.
Yousaf onların günahkar olduğunu söylüyor.
Yousaf dice que son mujeres perdidas.
Yusuf Rana, gizli operasyon bölümünün iki numaralı adamı.
Yousaf Rana... el número dos, operaciones encubiertas.
- Yusuf'la işin nasıl gitti?
¿ Cómo te ha ido con Yousaf?
- Bill Clark, kadehini kaldırıp savaş konuşması yaparken Yusuf bana bakıp durdu.
Bueno, Yousaf no hacía más que mirarme durante el brindis belicista de Bill Clark.
Yusuf'un bir halt bildiği yok yani.
Yousaf no sabe un carajo.
Yanından ayrıldığında Yusuf'la aranızdaki durum neydi?
¿ Cómo has dejado las cosas con Yousaf?
Evet, Yusuf'un patronu ona bir şey söylemiyor, onu olaya dahil etmiyormuş.
¿ Cancelarla? Sí, el jefe de Yousaf le tiene en la inopia, no le deja enterarse de nada.
O ölürse, Yusuf yerine geçer.
Si él sale, Yousaf se hace con el puesto.
Yusuf'un seninle konuşması gerek.
Yousaf tiene que hablar contigo.
- Yousaf Rana'yla ilgili bilgi verdiler mi?
¿ Conoces a Yousaf Rana?
Yousaf böyle diyor yani.
De todas formas, eso es lo que dice Yousaf.
Bir tarafta dindar herifler var bir tarafta da Yousaf gibi dindar olmayanlar var ama adamın korumaları günde on kez falan ibadet ediyor.
Están los tíos religiosos y los no religiosos como Yousaf, pero sus guardaespaldas rezan diez veces al día.
Yousaf.
Yousaf.
Yousaf, beni seviyor musun?
Yousaf, ¿ me quieres?
Yousaf, seni seviyorum ama bunu öğrenmen gerek.
Yousaf, te quiero, pero tienes que saberlo.
Yousaf, işimi yapmama engel olmadığın müddetçe her şey yoluna girecek.
Yousaf, mientras me permitas hacer lo que sé hacer, todo irá bien.
Yousaf işini başından ben yönetseydim bu durumda olmazdık.
¿ Sabes? No estaríamos en este embrollo si yo me hubiera encargado de Yousaf desde el principio.
Muhtemelen Yousaf'ın buluştuğu diğer adamlardır bunlar.
Seguramente serán los otros tipos con los que se iba a reunir Yousaf.
Yousaf, konu sadece ben değilim.
No se trata de mí, Yousaf.
Bir dahaki sefere sen de on de Yousaf.
La próxima vez... di 10, Yousaf.
Yousaf'a nasıl mesaj göndereceklerimi söylemem lazım.
Tengo que decirles cómo contactar con Yousaf.
İslamabad, dün gece Yousaf'a sinyal göndermiş ama cevap gelmemiş.
Islamabad contactó con Yousaf anoche... sin respuesta.
İslamabad'daki Mesken, Yousaf'tan mesaj almış, onlarla konuşmayacakmış.
La Rezindentura en Islamabad ha captado un mensaje de Yousaf. No hablará con ellos.
- Yousaf buraya geliyormuş.
Yousaf viene hacia aquí.
Yousaf, ben her günün her anı kendimi bok gibi hissediyorum.
Yousaf, me siento como una mierda todo el tiempo.
- Yousaf?
¿ Yousaf?
Yousaf, bu işi uzun zamandır yapıyorum.
Yousaf, he estado haciendo esto mucho tiempo.
Yusuf'un patronu, Cavit Pervez'i öldürmemizi istiyorlar.
Quieren que matemos al jefe de Yousaf, Javid Pervez.
Yousaf da şurada bekleyecek.
Yousaf estará esperando.
Yousaf bile nereye gittiklerini bilmiyordu.
Ni siquiera Yousaf sabía a dónde iban.