Yüke translate Spanish
63 parallel translation
Bu yüke katlanamıyorum artık!
¡ Ya no puedo soportarlo más!
Bu saldırıları son yakıt damlasına, son gram yüke... ... sürenin son saniyesine göre planlamalısınız.
Esos bombarderos tendrán que planear hasta la última gota de carburante, la última libra de carne, el último segundo.
Kuzen Buckingham ve siz, sağduyulu, basiretli insanlar madem siz, ben istesem de istemesem de kaderin yükünü sırtıma vurup onu taşımaya layık gördünüz beni bana da bu yüke katlanmaktan başka çare kalmıyor.
Primo de Buckingham, hombres respetables y prudentes, puesto que deseáis cargarme semejante fortuna a las espaldas... quiera o no, debo con estoicismo soportar la carga.
Tanrım, bu yüke nasıl da ihtiyacımız var.
Dios todo poderoso, cómo lo necesitamos.
Bu kadar kara gömülmüşken ön teker yüke dayanamaz.
Está muy profundo. La parte delantera no soportará la tensión.
Evet değerli izleyiciler, hatırlarsanız biraz önce jandarma dostumuz ağacın daha fazla yüke dayanamayacağını ve aşağı düşeceğini söylemişti.
Señores, el tronco, según dijo el agente, haría la catapulta con el tobogán de la muerte. No puedo verlo.
Yakıt azalıyor, Rommel'in ikmal kolları büyük bir yüke katlanıp 2.250 km. uzaklıkta Trablus'ta bulunan ana üslerine gidip gelirken Montgomery 100 km. ötedeki İskenderiye'den besleniyordu.
Sin combustible, las tropas de Rommel tuvo que pasar por el enemigo, y fueron el km 2300 de su base en Trípoli, mientras que Montgomery fue 100 kilometros desde su base en Alejandría.
Bu kadar kara gömülmüşken ön teker yüke dayanamaz.
El morro no podrá soportar la fuerza.
Bu tomruk yüzlerce tonluk yüke nasıl dayanacak?
Échales una mano. ¿ Cómo va a resistir este tronco el tirón de cientos de toneladas?
Telsiz külübesi yolu üzerinden 4 gün önce çalınan bir yüke aitler.
Forman parte de la carga robada hace cuatro días. Es terrible.
Parçalayıcı, onu aşırı yüke alacağım.
El disruptor, lo pondré en sobrecarga.
Bu ailenin geleceği Keneddy'den alınacak... birkaç parça yüke göre belirlenmeyecek bundan böyle.
El futuro de esta familia ya no depende de... un par de cargamentos de Kennedy.
Üzgünüm çocuklar. Dayanıksız yüke öncelik tanımak zorundayım.
Lo siento, muchachos, Tengo un... cargamento prioritario de productos perecederos aquí.
Ama kendinizi gerçekten tetik çekmenin getireceği duygusal yüke hazırlamanız gerekiyor.
Pero deben prepararse para la carga emocional de apretar el gatillo.
Sırtındaki yüke daha fazlasını eklemeyelim.
No le pongamos más nerviosa de lo que está.
Ve motor bu yüke daha fazla dayanamadı.
El motor se soltó del soporte.
Alevler sistem genelinde aşırı yüke neden oluyor.
El fuego está causando una sobrecarga a lo largo de todos los sistemas.
Ölü yüke dönmüştü.
Pero el era peso muerto.
Bunu aşırı yüke ayarlayın.
Ponlo en sobrecarga.
Herkes bu yüke dayanabiliyor mu?
¿ No han podido con el peso?
Ve en büyük mücadelemiz bu yüke rağmen yaşayabilmek.
El desafío es vivir a pesar del tiempo.
Ama seni neden bu yüke ortak edeyim?
Pero, ¿ por qué deberías tú soportar esa cruz?
Korkarım ki o yüke biraz daha dayanman gerekecek.
Oh, me temo que debes llevar esa carga contigo un poco mas de tiempo.
Görünüşe göre, gemi durdurulmuş ve mürettebat yakalanmış. Taşıdığı yüke ne olmuş?
Parece que el barco ha sido detenido y la tripulación arrestada.
Omzundaki bu yüke hiç imrenmiyorum Dean.
Y no envidio el peso que recae en tus hombros, Dean.
Sanki başka bir kaynak sisteme girmiş de voltajı ikiye, üçe katlayarak aşırı yüke sebep olmuş gibi.
Es casi como si otro generador se conectase se hubiera metido al sistema y lo haya sobrecargado. Doblando o triplicando el voltaje.
Kitlesel parçacık hızlandırıcıları içinde bilim insanları normal atomlarla ters yüke sahip atomlardan oluşan çok ufak miktarlarda karşı madde üretmiştir.
Dentro de masivos aceleradores de partículas... los científicos han creado ínfimas cantidades de antimateria... que está hecho de átomos... que tienen cargas opuestas a las de los átomos normales.
Yüke ihtiyacım yok zaten.
No necesito un colchón.
Daha fazla yüke ihtiyacın yok.
No necesitas más problemas.
Daha fazla yüke ihtiyacın yok.
- No necesitas más problemas.
Fazladan yüke ihtiyacımız yok.
No necesitamos carga extra
Yine de, işlemi başlatmak için muazzam ölçüde bir statik yüke ihtiyacın var.
Aún así, necesitaréis una carga estática tremendamente poderosa para desencadenar el proceso.
Kanun namına bu yüke el koyuyoruz.
¡ Vamos a confiscar este cargamento!
Satar şimdiden bu yüke sahip olmak için Perrylerin Meksiko'daki tesisine gönderdi.
Satar ya ha hecho los arreglos para hacer que su cargamento sea enviado a la planta de los Perry en México.
Yüke bulaşmadan 2 saat içinde paketle demiştim.
Te dije que dejaras sola la carga, la recogerán en dos horas.
Bu yüke yalnız başıma karşı koymalıyım.
Esta carga es mia para soportar solo.
- Taşıdığı yüke bağlı.
- Depende de la carga.
Taşıdığı ağır yüke yardım için oğlan yanına geliyor.
El chico viene a ayudarla con la carga pesada que lleva.
Artık bu yüke daha fazla katlanamam, bebeğim.
Y no puedo cargar con esto mas, cariño.
Şimdi işim bittiğine göre Seattle'ın atık sahasında fazla yüke engel olmak için bu şişeyi geri dönüşüm kutusuna atacağım.
Ahora que he terminado, pondré esta botella en la papelera de reciclaje a fin de evitar el exceso de presión en los vertederos de Seattle. Que graciosa.
Yüke en az zarar veren... kişi kazanacaktı.
La persona que llegó Con la cantidad mínima De cargamento dañado ganaría.
Hayatımız zaten dağılmış durumda fazladan bir yüke ihtiyacımız yok.
El mundo que conocemos se está desmoronando alrededor nuestro. No necesitamos una carga extra.
Dinle, daha önce söylediğim ekstra bir yüke ihtiyaç olmadığı...
Escucha, lo que dije antes, sobre no necesitar una carga extra. Ese soy yo.
Yüke dayanım kapasitesinin zarar görüp görmediğine bağlı.
Depende de si su capacidad de carga está comprometida.
Ve o gün geldiğinde omuzlarının bu yüke dayanabileceğine.
Y que cuando llegara ese día podrías soportar el peso.
Pil ne kadar güçlüyse o kadar büyük yüke dayanabilir.
Entre más potente la batería, mayor será la carga que pueda soportar.
- Sen bir meleksin Kate ama şu an omzunda bir yüke ihtiyacın yok.
Consideraremos su nombre, pero no tiene por qué cargar con él.
Kalanları patlatacağız, bu da yüke dayanamayacak.
Volamos a otros cuatro, no sera un problema.
O değerli yüke dikkat et.
Cuidado con ese preciado cargamento.
Vücudunuz bu yüke daha fazla dayanamaz.
Vuestros cuerpos no pueden aguantarlo mucho más.
Yüke göz kulak ol, Barney'ye gidip Williams'ı arayayım.
Tú vigila la carga.