Yüzmek translate Spanish
1,069 parallel translation
Donaldson'un derisini bizzat yüzmek istiyorum. Bu kolay olmayacak.
Quiero la piel de Donaldson.
Sırf Leydi Godiva yüzmek istiyor diye sırılsıklam mı olayım yani?
¿ Y me mojo porque Lady Godiva quería bañarse?
Güneşte yüzmek ve sörf
Simplemente para nadar Y el oleaje en el sol
Böyle dalgalara karşı yüzmek güzel.
Está bien nadar así, con brazadas largas.
Eğer su fırtınadan sonra soğumuşsa, yüzmek için de soğuktur.
Qué vamos a cenar o si crees que el agua está fría tras la tormenta o demasiado fría para nadar.
Burası yüzmek için, bu yer.
Este lugar es para nadar.
Burası yüzmek için.
Este lugar es para nadar.
Soyunup demiryolu göletine gideceğim. Kim çıplak yüzmek ister?
Me voy a desnudar para bañarme en el embalse. ¿ Quién viene?
Hem de ne yüzmek.
Hasta el hueso.
Çok önceden geri dönebilirdin, ama günah içinde yüzmek hoşuna gitmişti.
Podrías haber venido hace mucho, ¡ pero te gusta pecar!
Bugün yüzmek yok, değil mi?
¿ No nade hoy, eh?
Geri geri yüzmek istiyorum. Korktum.
Súbame, siento angustia, mi ayudante jefe.
Yüzmek, yürüyüş ve Uzo içmek dışında burada yapacak fazla bir şey yoktur.
No hay nada que hacer aquí más que nadar... caminar, beber ouzo.
Havuzda yüzmek için kimden izin aldınız.
¿ Quién le dio permiso para utilizar la piscina?
O sürtükle şehvet içinde yüzmek gibi, değil mi?
Como revolcarte con esa zorra.
Yüzmek önemli değil.
Nadar no es importante.
- Sen yüzmek istemiyor musun? - Hayır.
- ¿ No quiere bañarse?
Neredeyse yemeğe siz olmadan başlıyorduk. Denizde yüzmek istedi canım, fakat dönerken yol kalabalıktı.
Quería bañarme en el mar, y a la vuelta había mucho tráfico.
Bay Lannier'in gece yüzmek gibi bir alışkanlığı var mıydı?
¿ El Sr. Lannier se bañaba a menudo por la noche?
Derini yüzmek istiyorum... O iğrenç derini... yüzeceğim.
Quiero tu pellejo... tu asqueroso pellejo... y lo conseguiré.
Balık yüzmek zorundadır ama Tanrılara şükürler olsun ki bir şey satın almak zorunda değilim.
Los peces deben nadar... pero gracias a los dioses, no tengo que comprar nada.
Yani Tatsu'yu kullanarak kızların sırtındaki dövmeleri yüzmek senin işindi?
Así que empleaste a Tatsu para despellejarlas... ¿ no es así?
İş görüşmeye başlamadan önce yüzmek ister misiniz?
Te apetece un baño antes de que nos centremos en los negocios?
Yüzmek istemiyorsan.
- Oh, claro.
Derilerini yüzmek iyi değildir dostum. İğrenç hâldeler burada. Gel de biranı iç.
No se pueden desollar, todos están enfermos en esta zona.
Anlaşmamızda yüzmek yoktu.
¡ Eso no fue lo que acordamos!
- Vezüv Dağı'nın üzerinde kayaya yüzmek...!
Sobre el Vesubio y nadar hacia esa roca.
Akıntıya karşı gidin. Yüzmek zorunda kalmasınlar.
Llevadlas río arriba, así no tendrán que nadar.
Bir şair ve yazar olarak... bütün dünyayı gezmek... onlar hala oradayken bütün maceralarda yüzmek benim görevim adamım.
Como escritor y poeta es mi deber excavar el mundo... nadar en todo lo que sucede... mientras queda tiempo.
"Santa Maria Portonovo" ya yüzmek için bisikletle gelip... Bir gemi batığını yağmaladılar. Plajın önünde duruyor.
Salíamos a la mañana en bicicleta... a bañarnos al mar en Santa Maria de Porto Nuovo... o Rivetta della Naro... esa proa destrozada que todavía... continua de pié frente a la playa.
Yüzme bilmiyordu ama yüzmek zorundaydı!
¡ No sabía nadar pero tenía que hacerlo!
Canlı canlı derisini yüzmek istiyorum!
¡ Lo desollaría vivo!
Tarlalarda yaşamak, tepelerden atlamak, ağaçlara tırmanmak ve nehirlerde yüzmek istiyorum.
Quiero vivir en los campos, caminar por las colinas, trepar a los árboles, nadar por los ríos.
Yüzmek için işini bıraktın.
Y aun así has venido aquí.
Canım yüzmek istiyor.
Me apetece ir a nadar.
Bu hayati bir andır, çünkü güvenli bir yere saklanabilmek için uzun bir mesafeyi yüzmek zorundadırlar bu yüzden sırtlanın dikkatinin ondan uzaklaşmasına izin veremez.
Es un momento crucial, deben nadar en aguas abiertas y esconderse y no puede permitir que pierda interés en ella.
O da bizimle ayn suda yüzmek zorunda.
Nada en el mismo lugar que todos...
Zouba derimi yüzmek istemişti.
Zouba quería mi piel. La piel mía.
- Yüzmek ister misin Mel, ha?
- ¿ Quieres nadar, Mel?
Yüzmek iyi gelir.
Nadar es muy sano! .
Yüzmek.
Nadar.
Yüzmek zorundasın.
Tienes que nadar.
Kız, geldiğinde yüzmek istedi mi?
Quiso bañarse al llegar.
Yüzmek imkansızdı, sıcak dalgaların ona çarpmasına izin verdi.
Era imposible nadar, sólo recibir el agua tibia de las olas.
Yüzmek Yasaktır.
Prohibido nadar.
- Ne yüzmek mi?
- ¿ Nadar?
Yüzen bir adada olmak denizde yüzmek için bizi biraz tehlikeli yapıyor.
Una isla flotante es un peligro.
Yüzmek için güzel bir gece.
Buena noche para un baño.
Yüzmek ister misiniz?
¿ no te apetece tirarte al agua?
Eğer yapabilirsen çırılçıplak yüzmek olağanüstü birşey.
El cuerpo es hermoso.
Kıyıya kadar yüzmek mi istiyorsun?
¿ Quieres nadar junto a el un rato?