Zafiro translate Spanish
219 parallel translation
" tavuk yumurtası büyüklüğündeki yakutu, İkinci James'in...
" del tamaño de un huevo de gallina, el zafiro de los Estuardo,
Efendim, bu yüzükteki, siyah safir taş çok nadir bulunur.
Este anillo, es un zafiro negro, muy raro.
İşte şurada. Siyah safir taş. Dairesindeki 6.200 Dolarlık soygundan bir parça.
El zafiro es parte de los objetos que le robaron por un valor de 6200 dólares.
Gözlerindeki mavi-yeşil renge ancak bir safirle bir zümrüt beraber ulaşır.
Hacen falta un zafiro y una esmeralda para igualar tu color de ojos.
Safir gökyüzü üzerimizde
Hay un cielo de zafiro encima de nosotros
Yıldızlı bir safir aşk
Un zafiro de estrella, es amor
Şu şark safiri olan.
El anillo con el zafiro oriental, ¿ eh?
Platin kaplama şark safiri.
Mire que maravilla, un zafiro oriental montado en platino
- Safir safirdir.
- Un zafiro Es siempre Un zafiro
Şark safiri.
- Un zafiro oriental.
Sizin için bir teklifim var, şark safiri.
Una ganga, un zafiro oriental precioso.
Gerçek bir pazarlık. Bir şark safiri.
Una ganga, un zafiro oriental precioso.
Sudan ucuz.
Una ganga, un zafiro oriental.
Şark safiri.
Es un zafiro oriental hermosísimo.
Sevgili eşim, leydim, arabanız için birkaç katır satın aldım, ve sizin için sevgili Inezillia, safir bir zil satın aldım.
Mi querida esposa, mi señora, traje unas mulas para vuestro carruaje, y para ti, encantadora Inesilla, un anillo de zafiro.
- Safir havuzlardan oluşan bir nehre.
- Por el río de las piscinas de zafiro.
Sence hangisini almalıyım? Elmas mı, yakut mu yoksa safir mi?
¿ Debo elegir entre un diamante, rubí, o tal vez un zafiro, ¿ eh?
Safir kod adı size bir şey ifade ediyor mu?
¿ Significa el nombre "Zafiro" algo para usted?
Üstelik çikolatalı pasta safirden daha ucuz!
Además, un pastel de chocolate es más barato que un zafiro.
Safir mavisi mi?
¿ Una especie de zafiro?
- Gerçek safir mi?
- ¿ Es un zafiro de verdad?
Yıldız şeklinde safıre benzeyen şey ne?
¿ Qué es esa cosa en la cima que se parece a una estrella de zafiro? - ¿ Qué es?
Bir Parador safiri, Ekselans.
Es un zafiro paradoriano, Excelencia.
Safir küpeler, Paris'ten gelme parfümler kaşmir hırkalar...
Pendientes de zafiro, perfume francés... -... jerseys de cachemir...
Suyun, Everest dağı yüksekliğindeki kayalıklardan, gürleyerek, gökkuşağının içinden geçip doğruca safir şarabı rengindeki okyanusa döküldüğünü düşünün.
Imagine : agua precipitándose por paredes de la altura del Everest, creando un arco iris espectacular que cae en un océano de color zafiro.
Bayan, benim gibi amatör bir kuyumcu bile siyah safirin çok değerli olduğunu bilir.
Señora, hasta un aficionado a la gemología como yo sabe que el zafiro negro es extremadamente valioso.
Alışılmamış bir silahla. BU basit bir mektup açacağı. Kabzasında safir taşı var.
El arma es corriente, un abrecartas, y diría que la piedra de la empuñadura es un zafiro.
Mavi, pas rengi, safir, turkuaz, menekşe moru, şarap rengi.
Azul real, zafiro ferroso, turquesa, violeta y rojo acabado.
Çok hoş. Nedir bu, safir mi?
Qué lindo. ¿ Qué es, un zafiro?
Küçük parmağında safir yüzük mü var?
¿ Un anillo de zafiro?
Yıl dönümümde bana nefis safir küpeler aldı.
Mee dió un hermoso par de aretes de zafiro - para celebrar la ocasión.
Safir taşlar birbirine benzer.
Una vez que viste un zafiro, los has visto todos.
Çok güzel işlenmiş. Pırlanta ve gerçek Burma safiri var.
con diamantes de corte antiguo y un zafiro birmano.
Sen zaten safir gibisin.
Tú misma eres como un zafiro birmano.
Yakut mavisi okyanus, bulutsuz gökyüzü...
océano azul zafiro, cielo sin nubes...
Hayır. Bunlar safir.
No, es de zafiro. ¡ Dios mío!
Kızın telleri safirden.
Tiene aparato de zafiro.
İstediğim safir yüzüğün renginde.
Ése es el color exacto de un anillo de zafiro que quería.
İstediğin gibi safir değil ama...
Sé que no es el zafiro que querías, pero...
Bir safir asla bunu başaramaz.
Eso ha ido a los confines del sistema solar. Ningún pobre zafiro ha logrado tal hazaña.
O safir dünyadaki en güzel taştı.
Lleva el zafiro más perfecto del mundo.
Bak şimdi, bir ara bir safir almak isteyen bir müşteri geldi.
Verás, tuvimos un cliente que quería comprar un zafiro.
Safir yani.
Un zafiro.
Diana, Yıldız Safiri'ni seni buraya getirmesi için görevlendirdim, böylece bu onurlu amaca katılmak için son bir şansın daha olacak.
Diana, hice que Zafiro Estrella te trajera para que puedas unirte a nosotras.
İyi iş Safir.
Bien hecho, Zafiro.
Dan. Yüzbaşım. - Sanırım bir şey buldum.
Capitán, creo que tengo algo... el zafiro negro que llevaba Jean Dexter no era suyo.
- Safir mi o?
¿ Es un zafiro?
Bart!
El Salón del Zafiro. ¡ Bart!
Beni gerçekten seviyor..
Salón del Zafiro Ahí está.
Elbette mutluyum.
Es sólo que he perdido un anillo del meñique en una de esas casas. una estrella de záfiro, preciosa piedra. Estoy seguro de ello.
Hafifçe esen rüzgar meltemdir. Meltem de bir hikayedir, hikaye de bir masaldır.
Porque la brisa... porque la brisa es un zafiro.