Zehirlenmiş translate Spanish
535 parallel translation
Zehirlenmiş... "
asesinado... envenenado...
"Organizman alkolden zehirlenmiş."
"Su organismo está intoxicado por el alcohol".
Çok ciddiyim. Organizmam zehirlenmiş.
Hablo en serio, mi organismo está envenenado.
Organizmam alkolle zehirlenmiş.
¡ Mi organismo! Está intoxicado por el alcohol.
Nasıl oldun? Aynı, zehirlenmiş gibiyim.
Yo estoy como si hubiera sido envenenado.
Çocuk zehirlenmiş.
El niño está envenenado.
Ama bu, o zavallı ve zehirlenmiş çocuğa bir fayda sağlamaz.
Pero eso no ayudará al pobre chico envenenado.
Hiç şüphe yok zehirlenmiş.
La drogaron, no hay ninguna duda.
Damarlarıma sen pompaladığın için zehirlenmiş olmayayım sakın?
¿ Porque usted me llenó de narcóticos, doctor?
Öyleyse Red, onu bulduğumuz yerden birkaç metre ötede zehirlenmiş.
Pues debió ser envenenado a un centenar de metros de donde murió.
Onu beklemeyi ve gelince haklamayı düşündüm... ama halim o kadar kötüydü ki büyük ihtimalle ıskalardım. Ben de zehirlenmiş bir köpek gibi emekledim.
Pensé esperarlo para matarlo, pero en mi estado era probable que fallara, y decidí irme a rastras como un perro envenenado.
Zehirlenmiş suyu bir kez tadınca, paralize olan balık bir sarhoş gibi su yüzüne vurur.
Un traguito del agua envenenada y los peces paralizados salen a flote con una buena resaca.
Zehirlenmiş mi diye kontrol etmek için mezarını açabilirler.
Tal vez estudiaran esas ratas para averiguar si hay veneno.
"Bayati organların alkolden zehirlenmiş."
Tengo mal los pulmones, porque el alcohol me ha envenenado.
Bayati organlarım zehirlenmiş.
No me quejo tanto.
Orada, zehirlenmiş bayati organlarımı tedavi ettireceğim.
Allí me sacarán el veneno de mi cuerpo.
Zehirlenmiş olma ihtimali var.
Hay posibilidades de que ella haya sido contaminada.
Zehirlenmiş.
Tiene veneno en el cuerpo.
Zehirlenmiş bir düşmanı yedikten sonra bu dinamiti içiyorlar.
Toman este brebaje cuando se comen a un enemigo envenenado.
Yani öldürüldü mü? Zehirlenmiş.
¿ Ha sido asesinado?
Kendimi gece bir köprüden atmadıysam ertesi sabah çöpten zehirlenmiş olarak uyanıyorum.
Me despierto asfixiado por no tirarme por el puente la noche anterior.
O zehirlenmiş mi?
Envenenado?
Halkının çoğu ölmüş... geriye kalanları ölmek üzere, gıdası zehirlenmiş... ve havası solunmaz hâlde olarak mı?
Con la mayoría de su gente muerta... el resto muriendo, la comida envenenada... y el aire inadecuado para respirar...
Parmağındaki bir yaradan zehirlenmiş - muhtemelen kürar - pigmeler arasında yaygındır.
La chica fue envenenada por un pinchazo en el dedo. Algo rápido. Posiblemente curare.
Bu arada, kız zehirlenmiş.
Entre tanto la envenenaron.
Zehirlenmiş.
Envenenado.
Eğer erkeklerle eşit olmanın tadını çıkarmak istiyorsak, onlara saygı göstermeliyiz ve eğer onlara saygı gösterirsek, o zaman onu kendi kendinden ve alkol ile zehirlenmiş ruhundan arındırmalıyız!
No se lo crean. Si queremos igualdad de derechos, debemos respetarles y, para respetarles, debemos salvarlos de ellos mismos
... bütün saygılarımla bildiririmki... Eski İngiltere-Hindistan mızraklı Süvari tugayı komutanlarından Albay Stuart Valois Komutasındaki Clendennon Kalesine... 17 ve 18 Kasım günlerinde, geniş çaplı bir saldırı düzenlenmiş büyük bir tahribat oluşmuştur su kuyuları zehirlenmiş devriye çıkartılamadığından Clendennon Kalesinde bu koşullarda onarım ve yenileme yapılamamıştır.
Yo propongo respetuosamente, que como la devastación a causa del ataque del 17 y 18 de Noviembre contra el Fuerte Clendennon mandado por el Coronel Stuart Baluart antes de la 5ª Brigada de Lanceros del ejército inglés en la India es tan completa hasta el extremo del envenenamiento del pozo el puesto sea abandonado.
Zehirlenmiş.
Envenenada.
Uyku hapından zehirlenmiş.
Envenenamiento por barbitúricos.
Katolik Kilise de Kızıl propagandan zehirlenmiş midir sizce?
¿ También la Iglesia Católica... está envenenada por la propaganda roja?
gazdan zehirlenmiş olabilirdi.
Pudo haberse desmayado por el gas.
Arabasıyla bir çeşit kaza geçirmiş ve karbon monoksitten zehirlenmiş.
Ella tuvo algún tipo de accidente con el coche y se envenenó con el monóxido de carbono.
Zehirlenmiş olmalı.
Pudieron drogarlo...
Her halükarda bir şeyi biliyoruz zaten... Ratchett kendini bununla savunamayacak kadar zehirlenmiş durumdaydı.
Por lo menos sabemos que en ese momento Ratchett estaba muy drogado para gritar
Hiçbir sebebi olmaksızın, üstelik zehirlenmiş bir adamı 12 kez bıçaklamışlardır.
Y apuñaló repetidamente con saña a su víctima estupefacta.
Zehirlenmiş, o kadın, Balo Duşesi Florence..
envenenaste a tu mujer, la Duquesa Florence de Balo.
Oğlum karısı tarafından zehirlenmiş amcan bana bunun kanıtını getirdi.
Tu tío ha traído pruebas de que mi hijo fue envenenado por su esposa.
- Zehirlenmiş olsam.
- Me han picado las ortigas.
Ne? Babam zehirlenmiş mi?
¡ Mi padre fue envenenado!
Zehirlenmiş olmalısın.
Te has contaminado.
- O zehirlenmiş.
- Esta envenenado.
- Bu durumda, zehirlenmiş olmalı.
- Lo que sugiere veneno.
Ne oldu bilmiyorum ama zehirlenmiş bir fare gibi... büzülüp, küçülmüş görünüyordu.
No sé qué era, pero comenzó a retorcerse y encogerse... como un ratón envenenado.
Devon dün gece zehirlenmiş.
Devon fue envenenado anoche.
Zehirlenmiş bir halkın kraliçesi.
Reina de un reino envenenado.
Zehirlenmiş olsanız bile, Kuraktoprakla beraber yaşayabileceğinizi mi söylüyorsunuz?
Incluso afectado por los venenos, ¿ Dice que vivirá con la Zona Contaminada?
Zehirlenmiş.
¡ Ha sido envenenado!
Zehirlenmiş mi?
¿ Envenenado?
Zehirlenmis.
Envenenado.
Zehirlenmis birini neden vursunlar?
¿ Por qué dispararle si está envenenado?