Zekası translate Spanish
939 parallel translation
Şimdi de sizlere seven bir eşin zekasıyla işlerin sizin bile beklemediğiniz hale nasıl geldiğini göstereyim.
Ahora les mostraré cómo la inteligencia de una mujer enamorada puede cambiar el curso de los acontecimientos de una forma que ni ustedes imaginan.
"Thomas B. Chambers, Londra'nın önde gelen oyun yazarı ve en parlak zekası."
"Thomas B. Chambers" "El mejor dramaturgo de Londres, y el más ingenioso."
Şüphesiz keskin zekası olan bir kadın.
Es una mujer sumamente perspicaz.
... hiç zekası olmasa da.
... que ni siquiera tiene sentido.
Görüyorsun ki, dostumuzun bile zekasının sınırları var.
Ya ve que hay límites hasta a la inteligencia de nuestro amigo.
Burada babam... mücevher değerindeki parlak zekasıyla hayatın kaynağı hakkında... nice teoriler üretti.
Aquí, en este mismo estudio, su brillante cerebro concibió su extraordinaria teoría... de la fuente de la vida.
Döneceğim zamana dek dönersem tabii çok üstün zekası nedeniyle, Korkuluk, benim yerime başa geçecek. Ona, muhteşem kalbiyle, Teneke Adam ile yüksek cesaretli Aslan, yardım edecekler.
Por lo pronto, y hasta el momento si es que llega, de mi regreso decreto que el Espantapájaros, con su privilegiado cerebro gobernará en mi lugar ayudado por el Hombre de Hojalata, con su magnánimo corazón y por el León, en virtud de su valentía.
Ninian yine de bu sefil çocukları kurtaran şeyin Lincoln'un ince zekası olduğunu söylüyor.
Y Ninian aún dice que fue su ingenio lo que salvó a esos dos muchachos.
Elizabeth'in zekası ve sivri dili dışında diğerlerinden bir farkı yok.
Elizabeth es exactamente igual que las demás.
Ya kız kardeşi Bayan Elizabeth? Herkes çok kıvrak bir zekası olduğunu söylüyor.
Pero su hermana, la Srta. Elizabeth, dicen que tiene mucho carácter.
Her şey kadının zekasına bağlı.
Depende de si ella es lista.
Ve ne zeka. Zekası o denli keskin ve parlaktı ki, büyük Sherlock Holmes'u alt edebilirdi.
Aguda y brillante como para dejar fuera de juego a Sherlock Holmes.
Bir zamanlar Doktor Samuel Johnson'un da dediği gibi, " İnsan zekasının düzenleyebileceği hiçbir sorun yoktur ki,
"no hay problema que la mente humana pueda plantear... que la mente humana no pueda solucionar".
"insan zekası çözemesin."
¿ Qué dice?
Onu hemen aldık çünkü bir tilkinin zekasına sahip.
Acabamos de cruzarnos con él. No me extraña, tiene el coeficiente de inteligencia de un conejo.
- Zekasını geliştirmek istiyormuş.
- Decía que quería mejorar su mente.
- Şarap onların zekasını köreltmiş.
El vino les ha embotado los sentidos.
Belki biz polisler onun bu anormal zekasından biraz yararlanabiliriz.
- Quizá necesitamos anormalidad.
Etrafındaki bütün bu iğrenç tabakayı nasıl sezemez bile? - Neden kendi zekasını kullanmıyorki?
¿ Por qué no los mata y usa su talento?
Stevens'ın odasındaki liman haritasını... görme imkanınız olsaydı, ustanın zekası hakkında bir fikriniz olurdu.
Si solo pudiera ver el mapa del puerto en el dormitorio de la Señora Stevens, tendría una idea de la inteligencia del maestro.
Kaba sabalığı salçası gibidir zekasının. İnsanların midesi daha büyük bir istekle sindirsin diye söylediklerini.
Esa ordinariez acompaña a su buen ingenio... y hace que los hombres digieran mejor sus palabras.
Onun bu zekası karşısında, küçük dilimi yutmuştum, ve doğanın ulaşamadığı bu yerdeki hükümdarlığını kıskanmıştım.
Me cautivaba tanta ingenuidad. Un enemigo cuyo reino era un rincón olvidado de la naturaleza.
Tabii ki daha büyük, ve zekası daha yüksek.
Aunque más grandes, claro, y más inteligentes.
Güzelliğini senden, zekasını benden alacak ve yaşlılığımızda bize bakacak.
Va a tener tu belleza y mi inteligencia, y nos apoyará cuando seamos mayores.
Zekası biraz geridir.
Es porque es idiota.
Sende sanatçı zekası var. GÜzellikleri görebilirsin.
Usted es un artista, puede ver más allá.
Bay Koether, burada yaptığım işi, yani sizin asistanlığınızı orta derecede zekası olan bir çocuk da yapabilirdi.
Sr. Koether, mi trabajo aquí como su ayudante... bien podría hacerlo un niño lo suficientemente listo.
Bir çocuğun zekasına sahip ama ne de olsa erkek.
Tiene mente infantil, y muchos hijos.
Her ne olursa olsun gerçek şu ki, kızınızın bu aşamadaki zekası Afrikalı bir gorilladan pek farklı değil.
Su hija, en su actual estado de desarrollo equivale intelectualmente a un gorila africano.
Öte yandan Morbius, yapay olarak artan zekasıyla bütün insanlık adına bu gücü tek başına yönetmek için ideal.
Mientras que Morbius, con su intelecto artificialmente aumentado... es idealmente apto para administrar este poder para toda la raza humana.
Bir doktor eşinin, Einstein'in zekasına ve bir azizin sabrına sahip olması gerektiğini anladım.
Ahora sé que la esposa de un medico... necesita el entendimiento de un Einstein... y la paciencia de un santo.
Zekam hâlâ bir insanın zekasıydı.
Mi inteligencia era la de un ser humano.
Zekası gelişmişti.
Su inteligencia se había desarrollado.
Atın sadakati ve zekası.
La lealtad y la inteligencia del caballo.
"Fotoğraf harikaymış." "Küçük kızımla birlikteyken çok memnundum, ve onun iyi bir çocuk olduğunu görebiliyorum, tüm uzuvlarıyla, zekasıyla."
"Estoy encantado con mi pequeña, veo que es una niña preciosa, fuerte y despierta".
Zekası sayesinde, Kral olan bir adamın buraya yalnız gelecek kadar aptal olması çok şaşırtıcı.
Para alguien que maravilla por su gran sabiduría, muestras muy poca al venir aquí solo.
Onların zekasıyla bu kolay olmalı.
Hay que enseñarles. Con su inteligencia, será sencillo.
Diğerlerinden daha iyisini yapacağımı sanmıyorum. Fakat öyle sanıyorum ki bizler sık sık insanların zekasını hafife alıyoruz.
No es que me crea más persuasivo que los otros, pero solemos subestimar la inteligencia de la gente.
İnsan zekasıyla oyuncak gibi oynamak.
Jugar peligrosamente con la mente humana.
Gezegenimizin zekasını ve bilgisini birleştirebiliriz. Gereken her şeyi buraya getirin.
Podríamos unir la la ciencia e inteligencia de nuestro planeta, reunir todo lo necesario.
Şu anda altı yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip.
Edad mental actual : 6 años.
Hâlâ çocuk zekasına sahip fakat elleri... elleri bir yetişkinin ustalığında.
Tiene la mente de un niño, pero su mano... es tan hábil como la de un adulto.
Yeni bir François Villon, zekasıyla ve çaldıklarıyla geçinen biri.
Un nuevo François Villon, que vive del cuento y de lo que roba.
Zekası olup biteni hemen kavramasını sağlar.
Su inteligencia casi sobrehumana comprende enseguida lo que ocurre.
Gördüm ki bir güvensizlik anında,..... zekasını az göstermişim.
Descubrí, en un momento de inseguridad,..... que había infravalorado su ingenio.
Alman insanının zekasına çok az inanıyorsun.
Tiene muy poca fe en el carácter del pueblo alemán.
İnsanlığın fikri ve zekasıydı ateşe atılan.
Tiraron al fuego los frutos del pensamiento humano.
Zekası ve yaratıcılığı sayesinde... yerden havalanan makinalar yapmayı başardı... ve bazen onları tekrar yere indirebildi.
Mediante su genio y su inventiva... logró que sus máquinas se elevaran sobre el suelo... y a veces también las hacía aterrizar.
Genç kadının birazcık bile mekanik zekası olmadığını herkes görebilir.
Cualquiera puede ver que esa joven no tiene mentalidad para la mecánica.
Muhtemelen. Ama onun arıtılabilecek kaba bir zekası var, bunu farketmedin mi?
Quizá, pero es inteligente... y podría refinarse, ¿ no crees?
Bir Numaralı Dişinin üstün zekası var, zeki çocuklar doğurabilir.
Mujer número uno posee una mente superior, producirá niños inteligentes.