Zemin translate Spanish
1,904 parallel translation
çukurun tabanına keskin çiviler konuyor, Görünmemesi için kapatıldığında Düz zemin gibi görünür
Es un pozo con estacas afiladas en el fondo, cubierto para que parezca el suelo.
- Ahşap zemin üzerinde yapmıştım.
Yo lo he hecho sobre parqué. - ¿ Sí?
Evet, ilk olarak zemin ustası "Canavar" var.
Primero tenemos... Tenemos un maestro de la pista, Monster.
Zemin üstünde istikrar vaat eden koşulları garanti edemezsin örnek vermek gerekirse... hmm peki...
No se pueden garantizar unas condiciones estables, en la superficie, durante, por ejemplo 100 años.
İlk kural baskının, kendilerini özgür kılmayı isteyen halkların davasına zemin hazırlama gibi avantajları vardır.
El primer principio, es que la opresión siempre tiene sus ventajas para la causa de las personas que quieren liberarse.
Zemin kural çift.
Regla de doble suelo.
Sayın Yargıç, Bu konuda bir zemin hazırlıyorum.
Su Señoría, puedo sentar las bases para esto.
Sağlam duvarlar ve zemin.
Y paredes y pisos macizos.
Zemin kontrolden Binbaşı Ginny'e.
Control de tierra a la astronauta Ginny.
Bay Saverin, iptal etmeye yasal olarak zemin hazırlayacak bir şey yaptınız mı?
Sr. Saverin, ¿ alguna vez ha hecho algo que se pueda considerar motivo para un despido?
Tamam, aşağı doğru giden zemin.
Claro, el piso que se cae, he visto uno de...
Buna zemin hazırlamamalıyız.
Y no hay que alimentar esas inclinaciones.
Yani bir bakıma! Dikkat! Kaygan zemin.
Puedo comportarme... educadamente.
- Zemin katta!
- En la planta baja.
Zemin katta bir soygun var.
¡ Hay un asalto en la planta baja!
Ve bazı lezzetli zemin deli?
Y algunos deliciosos cacahuetes?
Zemin de nerede?
- ¿ Dónde diablos está el suelo?
- Zemin de nerede?
- ¿ Dónde diablos está el suelo?
Zemin katlarında da espresso ikram ediyorlar.
Y en el sótano tienen expreso.
Zemin kendini fırçalayamaz.
El suelo no se va a trapear solo.
Ben zemin kattayım.
Estoy en el sótano.
Orjinal sert kereste zemin.
Pisos de madera originales.
Evet efendim, pompalar patlamış ve zemin katın bazı bölümleri yaklaşık 15 cm su altında kalmış.
Sí, señor, las bombas no funcionan y en algunas secciones del sótanos hay unos 15 cm de agua.
Zemin katta değiliz.
No estamos en el primer piso.
Tanrım, zemin çok kötü.
Vaya, demasiado malo.
" Bunu yaptığında zemin mi dans etmiş oluyor?
" Cuando haces esto, ¿ el baile es en el piso?
Zemin çok sert.
el piso es muy duro.
Zemin çöktü ve ben düştüm.
El suelo cedió y me caí.
Büyük bir merdiven var, tüm ahşap zemin orijinal...
En frente a esta gran escalera, todos los pisos de madera son los originales.
Kalorifer dairesi zemin katta.
La caldera está en el sótano.
Zemin katın tek bir girişi var ki siz de buradan gireceksiniz.
Una puerta en la planta baja, que es por donde entrarás.
Bina 6 katlı ve katların 3'ü zemin seviyesinin altında.
El edificio es de seis pisos y tres subsuelos.
Zemin tamamen alarm sistemleri ve lazer tarayıcılarıyla dolu.
Sistema de alarma y sensores láser en cada pulgada del piso.
Zemin alarmını harekete geçirmeden ona nasıl ulaşacaksın?
¿ Cómo vas a alcanzarla sin activar la alarma del piso?
Hadi zemin sensörlerini uyarıp, gelip gelmeyeceğine bakalım.
Activemos los sensores del piso a ver si viene.
İnsanları zemin katta yetişkinler gibi davranmaya itin, süit kiralamak için birbirlerinin üstünden atladıklarını göreceksiniz.
Haz que la gente se comporte como adultos en el piso principal, y los tendrás unos pisando a otros para reservar una suite.
- Zemin yumuşak, su yatağına benziyor.
El suelo es mullido, como una cama de agua.
Orası zemin değil, orası...
Eh... no es suelo, es un....
Bunun zemin tahtası yok!
¡ Esto no tiene piso!
Neden zemin tahtasının olmadığını söylemedin?
¿ Por qué no me dijiste que no tenía piso?
Zemin tahtası eksik.
No tiene piso.
Aman Tanrım, zemin kat oda fiyatlarının ucuzluğuna bak.
¡ Oh, Dios mio! mira que habitaciones a nivel de calle más baratas.
Uzun zamandır gece 10'dan sonra kafama göre tehlikeli zemin delmiyorum.
Ya no practico experimentos de riesgo biológico después de las 10 : 00 pm.
Zemin bir garip...
El suelo se siente extraño.
Zemin olması gerektiği gibi değil.
No siento el suelo como debería.
10 yıl geçmiş, belki de zemin her zaman olduğu gibidir.
Han pasado diez años en el futuro. Quizás esta tierra se siente como siempre se ha sentido.
Zemin, toprak, yeryüzü, hareket ediyor, ama nasıl?
El terreno, el suelo, la tierra, se mueve, pero ¿ cómo?
Zemin bize saldırıyor.
El terreno esta atacándonos.
Toprak, ayağımızın altındaki zemin, saldırmak için bio-programlanmış.
La tierra, el suelo bajo nuestros pies, se bio-programa para atacar.
Ticaret ofisleri zemin katta.
Venta al pormenor de todo en el nivel de la calla
Kirli bir zemin görüyorum.
Todo lo que veo es un suelo sucio.